Sağlık

Başkan ‘yenidoğan’ mağduru İzmirli ailelere seslendi: Oda’ya başvurun, biz araştıralım!

Yenidoğan çetesinin ortaya çıkarılmasıyla gündeme gelen bebek ölümleri ve özel hastanelere sevklerin İzmir’de de olduğu yönünde bilgi ve belgeye sahip olmadıklarını belirten İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, “İzmir’de, doğumdan hemen sonra bebeği ölen aileler varsa, kafalarında bir soru işareti oluştuysa, irdeleme yoluna gidebilir. Bu konuda Oda olarak biz yardımcı olmaya hazırız. CİMER’e şikayet etsinler, Oda’mızı bilgilendirsinler” çağrısında bulundu.

EGEDESONSÖZ – İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, SONSÖZ TV'de Yenidoğan çetesi ile gündeme gelen bebek katliamları ile ilgili çok önemli değerlendirmelerde bulundu. Gazeteci yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtlayan Prof. Özyurt, gözlerini para bürümüş hekim ve sağlık çalışanlarının, 12 bebeğin ölümüyle sonuçlanan olaylara karışmış olmasını 'Bu yaşananlarla ilgili söyleyecek söz bulamıyorum. Kelimelerin yetmeyeceği boyutta bir olay söz konusudur. İnsanın aklının, hafsalarımızın alamayacağı bir durum. Bu olayın bir daha yaşanmamasını diliyorum' yorumunu yaptı. Özyurt, doğumdan hemen sonra bebekleri vefat eden İzmirli ailelere de çağrıda bulundu.



DENETİMSİZ BIRAKIRSANIZ, ŞOFÖRLER ODASI BİLE YOLUNU ŞAŞIRIR
Yenidoğan çetesiyle gün yüzüne çıkan olaylarla ilgili olarak, Başkan Özyurt, şunları söyledi:

'Bu çocukların oraya, yani yoğun bakıma sevkleri gerekli miydi, değil miydi, hepsi ortaya çıkacak. Yoğun bakımlar, ölüm oranının çok yüksek olduğu bir yerdir. Ama bu tespit, gerçekten yoğun bakıma ihtiyaç olan bireyler için geçerli. Yoksa ihtiyacı olmadığı halde, sadece devletten para almak için böyle bir sevk yoluna gittiler, çocukları yoğun bakıma aldılarsa, bu fecaat bir şey demektir. Bu da zaman içerisinde ortaya çıkacaktır. Geleceğimiz dediğimiz çocuklarımız bile değil, bebeklerimiz canlarından oldu. İzmir Tabip Odası ve Türk Tabipler Birliği olarak talebimiz, hiçbir kayırma, ayrıştırma yapmadan, suçlu kimse ortaya çıkarılması ve gereken en yüksek cezanın verilmesidir. Yenidoğan çetesinin yaptıkları, kolay bir şekilde geçiştirilecek bir durum değildir. Hepimizin yüreğini yaralayan, yüreğini dağlayan bir durum söz konusudur. Bu yüzden sonuna kadar bu işin peşini bırakmamak ve konuyu aydınlatıp kamuoyuna bilgi verilmesi gerekiyor. İnsanın yüreğini karartan çok tatsız bir durumdan bahsediyoruz. Hele hekimseniz, hele babaysanız, anneyseniz, torunlarınız varsa, böyle bir şeyi aklınızdan bile geçirmezsiniz. 12 diyorlar ama belki 12'den de fazla bebeğimizi, ihmaller zinciri sonucu kaybettik. Bu son olsun diyorum. Bu tür çirkin olayları önlemenin tek yolu var, denetim, denetim, denetim. Eğer denetimsiz bırakırsanız, şoförler odası bile yolunu şaşırabilir.'

EGE BÖLGESİ TABİP ODALARI, ORTAK BİLDİRİ YAYINLADI
Hafta sonunda Aydın'da Ege Bölgesi Tabip Odaları'nın bir toplantısı olduğunu hatırlatan Başkan Özyurt, ortak bildiriyi açıkladı:

'TTB'nin altı ay içerisinde yaptıkları ve yapacakları değerlendirildi. Bunların üstüne o çok can yakıcı durum ortaya çıkınca, bebeklerin ölümüne giden olayı da tartışmaya açtık. Sonuç bildirgesinde şu sonuçlara yer verdik. Bebeklerin, ailelerin her an yanlarında olduğumuzu ifade ettik. Tabipler olarak üzerimize düşen bir görev varsa, ki olması muhtemel, dosyaların değerlendirilmesi, gereklilik değerlendirmesi gibi destekleri sağlamaya hazır olduğunu dile getirdik. Piyasacı sağlık sisteminin tüm zorlamalarına karşın etik değerlerden ödün vermeyen meslektaşlarımızın, sağlık çalışanlarımızın her zaman yanında olacağız. Ücretsiz, eşit, ulaşılabilir bir kamusal sağlık sisteminin mümkün olduğunu biliyoruz. Sağlık piyasalaştırılmadan önce zaten öyle bir sistem vardı. Sağlığın dönüşümünden sağlığın ticarileştirilmesinden ve taşeronlaştırılmasından derhal vazgeçilmesini talep ettik. Gerekli denetimleri yapmayarak vahim sonuçlara neden olan kamu yetkilileri de dahil, herkes kamu önünde hesap vermelidir, dedik. Bu olaydan dolayı birçok hastane kapatıldı ve o hastanelerin, orada çalışan hekim, hemşire ve yardımcı personeliyle birlikte kamuya devredilmesi gerektiğine vurgu yaptık. Çünkü o ekiplerin, yaşanan çirkin olayla hiçbir dahli yok. Ama hastaneler kapatıldığı için o arkadaşlar ortada kaldılar. Ayrıca söz konusu hastanelerde mağdur olan tüm hekimlerin, çalışanlarının haklarının korunması gerektiğini dile getirdik. Ayrıca, konuyla ilgili tüm yasal ve idari sürecin açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini söyledik. Hiç tereddüde mahal vermeden soruşturmanın yürütülmesi ve suçluların cezalandırılmasını talep ettik.'



SİSTEM HASTAYI İSTEDİĞİ YERE NASIL SEVK EDEBİLİR?
Kamu hastanelerinden özel hastanelere, ölümü yakın olduğu düşünülen hastaların sevk edilmesinin alışkanlık haline getirilmesi konusunu irdeleyen İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, 'Sağlık anayasal bir haktır ve ücretsiz verilmesi gerekiyor' dedi ve ekledi:

'Birkaç yıl öncesine kadar, yatak problemi vardı kamu hastanelerinde. Yaşlı hastalarla ilgilenecek yatak kapasitesi yetersizdi. Hastaneler artınca, devlet hastaneleri ve üniversite hastaneleri de rahatladı, yatak sayısı arttı çünkü. Ambulans sisteminde bildiğim kadarıyla hasta nereye sevk edilecekse, sevk edilecek hastanede boş yatak varsa, orasıyla irtibata geçilir. Nerede boş yatak varsa, o sistemde görünürdü. Telefonla sorulurdu, size bir hasta gönderiyoruz, uygun mu, diye. Uygun olduğu onaylanırsa, hasta götürülürdü. Şimdi işler neden değişti, sistem neden hastayı istediği yere götürüyor, neden özel hastaneleri tercih ediyorlar, bu konularda bir bilinmezlik söz konusu. Acil yoğun bakıma kaldırılması gereken hastaların, özel hastane olsa bile bir ödeme durumu söz konusu oluyor diye biliyorum. Uyguluyorlar mı bunu bilemiyorum. Hasta kabul edildikten sonra en küçük işlemlerden dahi hesap çıkarılıyor, fatura çıkarılıyor. Bu da istenmedik bir sonuca ulaşıyor. Herkes özel hastanelerin o faturalarını ödeyecek kapasitede değil elbette. Devletin, sağlık güvence sistemi var. Artı, Anayasamızda çok net yazıyor. Sağlık, Anayasal bir haktır. Dolayısıyla hasta, kamudan özel hastaneye sevk edilmiş olsa bile devletin görevi, bu hizmeti parasız sağlamaktır. Özel hastanelere gidebilecek, varlıklı insanlar olabilir. Onlara sözümüz yok tabii ki. Bu durum dışında sağlık hizmeti talep eden herkesin o sağlık hizmetini ücretsiz alması lazım.'

BAZI SORULARIN CEVAPLARI HENÜZ VERİLEMİYOR
Pasif ötanazi konusuna değinen Başkan Özyurt, 'Çocuklara yapılan müdahalenin, pasif ötanazi olarak kabul edebilir miyiz, çok emin değilim. Ama ortalıkta bir yanlışın olduğu gerçek. O gerçek, yapılacak incelemelerde ortaya çıkacak. Gerekli olmadığı halde yenidoğan servisine kaldırılan bebeklerin bu serviste tedavi edilmelerine gerçekten ihtiyaç var mıydı, yok muydu, bilinmezliğini koruyor. Gerçekten ihtiyaç varsa da, yoğun bakımlar, ister bebek olsun, ister erişkin, mortalite dediğimiz ölüm oranları yüksek yerlerdir. Covid zamanında bunu gördük. Çok sayıda insanımız yoğun bakımda eks oldu maalesef. Yenidoğan'da bu kadar yüksek midir? O da bilinmezliğini koruyor. Takipte bir sorun var mı, bunun da iyi araştırılması gerekiyor. Sağlık Bakanlığının bu konunun üzerinde durmasını, gerekiyorsa tabip odalarından destek almasını istiyoruz. Derneklerimiz var, onlardan da bilgi ve hizmet almak gerekir' diye konuştu.



HASTANELERİN REKLAM YAPMASI, NORMAL DEĞİLDİR
Hastanelerin, dev bilboardlarda reklamlarının yayınlanmasını doğru bulmadığını özellikle belirten Başkan Prof. Mehmet Ceyhun Özyurt, şu bilgileri aktardı:

'Normalde, verilen sağlık hizmetinin reklamını yapmak yasal değildir. O yüzden Tabip Odası olarak bize bildirilmiş şikayetler var. Biz onları inceliyoruz. O reklamlar, kabul edilebilir ölçüde bir reklam mı, yoksa sınırları aşmış bir reklam mı, İzmir Tabip Odası olarak değerlendiriyoruz. Reklam, normal değildir. Eğer sınırlamalara uyulmamışsa, cezalandırması gerekir. Tabip Odası olarak biz bunun peşindeyiz. Oda olarak bizim o reklamları yasaklama hakkımız var.'

BU OLAYLARIN İZMİR'E YANSIYAN TARAFI ŞİMDİLİK YOK
Yenidoğan çetesi ile ortaya çıkan bebek ölümlerinin ve özel hastanelere sevk durumunun Anadolu illerine de yayıldığı konuşulurken, Başkan Prof. Özyurt'a 'İzmir'de de böyle bir durum var mı?' sorusunu yönelttik. Başkan şu yanıtı verdi:

'İzmir'de yenidoğan çetesinin olayları gibi olaylar var mı yok mu, bilemiyoruz; çünkü henüz elimize ulaşmış bilgi ve belge yok. Ama sağlığı piyasalaştırırsanız, bir gün bir yerde bu tür sıkıntılarla karşılaşabileceğimizi önümüze koymamız lazım. Bu, beklenmedik bir şey değil. Oysa sağlık, devletin öngördüğü gibi ücretsiz olsa, bu olaylar da olmayacaktı. Piyasalaştırınca, yandaki hastaneden daha çok para kazanayım diye bu tip uygun olmayan ahlaka aykırı davranışlar sergilenebiliyor maalesef. İzmir'de böyle bir olay yaşandığına dair bilgi ve belge yok henüz. Bu olayın ardından, İzmir'de doğumdan sonra bebeği vefat etmiş aile varsa, ne oldu da benim çocuğum öldü, diye olayı irdeleme yoluna gidebilir. İzmir'de var mı yok mu, ancak bu şekilde ortaya çıkar, varsa da… Doğumun hemen ardından çocuğunu kaybeden aileler, odamıza başvurabilir ancak öncelikle CİMER'e başvurmaları gerekiyor. CİMER de zaten o şikayeti, Tabip Odası'na yöneltiyor.'



ARAŞTIRMA VE DENETLEMEDE SORUN YAŞANDIĞI ORTADADIR
Yenidoğan çetesinin faaliyetlerinin, 2023 Ocak ayında, dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü, bugünün Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu'na bildirildiği, ancak soruşturmanın mayıs ayında başlandığı hatırlatılan İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, çetenin bu süreçte neden çökertilemediğiyle ilgili sorumuza şu yanıtı verdi:

'Böyle iddialar olunca, bunun gerçekliğinin mutlaka araştırılması gerekiyor. Her şikayet, gerçek olmuyor elbette. Bir vahim şikayet geldiyse, İl Sağlık Müdürlüğünün bunu mutlaka değerlendirmesi gerekir. İstanbul'daki olayda İl Sağlık Müdürlüğünün araştırma ve denetimde bir sıkıntı yaşadığı açıkça belli oluyor. İl Sağlık müdürlüğü, tüm sağlık merkezlerini denetleme hakkı ve yetkisine sahiptir. Yoğun bakımları ayrıca, daha detaylı bir incelemeden, denetlemeden geçirmesi lazım. Çünkü kullanılan aletler, küvözler ne kadar sağlıklı, bakmak lazım. Erişkinleri çeşitli cihazlara bağlıyoruz, o cihazlar ne kadar kaliteli ve sağlam, bakılması lazım. O hizmeti veren hekimlerin yeterliliklerinin de irdelenmesi gerekir. En önemlisi, denetim mekanizmasında bir sıkıntı olmuş ki iş bu noktaya gelmiş ve 12 bebeğimiz hayatını kaybetti. Hem Sağlık müdürlüğünden, hem Sağlık Bakanlığından, o aşamaya gelinceye kadar aksayan bir şeylerin olduğu muhakkak. O dönemin İl Sağlık Müdürü, bugünkü Bakan, delil bulmakta zorlandıkları bilgisinin kendisine verildiğini söylüyor. Bir kere hekimin, hastanın dosyasını düzenli bir şekilde tutması gerekiyor. Eğer düzenli tutulmuş bir dosya varsa, her şey ayan beyan ortaya çıkar. Düzenli tutulmadıysa, Sağlık müdürlüğü bu durumu göz ardı edemez ve neden burada bir aksama var diye sorgulaması gerekir. İki gün önceden ben sizi denetlemeye geliyorum, derseniz olmaz. Baskınların habersiz yapılması lazım. Öyle yapıldığını duyuyoruz bazı yerlerden. Bu durumda hazırlık yapmaları, delilleri ortadan kaldırmaları mümkün. Denetimi yapanlara da sormak lazım; dosyaya bakmadınız mı? Dosyada yazılanları yeterli mi yetersiz mi, kontrol etmediniz mi?'



ESKİ BAKAN O SÖZLERİ SÖYLEYEREK LİKAYATSİZLİĞİ NET BİÇİMDE ORTAYA KOYMUŞTUR
Eski Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, bir yakını özel hastanede vefat eden milletvekilinin 'Özel hastanelere yönelik denetlemeler yetersiz. İl Sağlık Müdürüne ulaşamıyoruz' sözlerine, 'O sağlık müdürü sizin talebiniz üzerine atandı. Sorumluluğu bize atamazsınız' yanıtını da değerlendiren Başkan Özyurt, 'Bu açıklamayı nasıl okumak gerekir? Tek kelime söyleyeyim; liyakatsizlik. Bakan, oraya sağlık müdürü olarak atadığı birey için milletvekiline, ben o müdürü siz istediniz diye atadım, diyorsa, sözün bittiği yerdeyiz demektir. Hiç bakmadınız mı o adam, o göreve layık mı, donatımlı mı, o yükü kaldırabilecek mi? Sadece milletvekili istedi diye mi atadınız? Bir bakan, o sözleri söylerken biraz çekinmesi lazım diye düşünüyorum. B:ir milletvekili, ben şu arkadaşı sağlık müdürü yapmanızı istiyoruz, diye diretse bile, Sağlık Bakanının böyle bir teklifi reddetmesi gerekirdi' dedi.

MAALESEF BİZİM MESLEKTE DE YOZLAŞMA BAŞLADI
Özel hastanelere denetimlerin kalitesinin düştüğünü gözlemlediklerinin altını çizen Başkan Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, şu değerlendirmelerde bulundu:

'İşi piyasalaştırınca, özel hastanelerin yoğun olduğu bir dönem olunca, denetimlerin kalitesinin düştüğünü görüyoruz. O yüzden bazı şeyler ya gözden kaçıyor, ya da görmezlikten geliniyor. Gelinen nokta da denetimsizliğin eseridir. Sağlık Bakanlığının çok güzel bir denetim mekanizması kurması gerekir. Öyle ben şu gün kontrole geleceğim, demeden baskını yapmak lazım. Yenidoğan derneği, eskiden aniden baskına giderdi. Dernek böyle yaparken, bakanlık aynısını neden yapmıyor? Şunu söylemek isterim ki, bizde de meslek ahlakında bozulma oldu. Bir doktor, ilk 6 yıllık eğitimde tıbbi etik dersleri alır. Hastalara nasıl davranılır, hekimlere, çalışanlara nasıl davranılır, bundan öğretilir. Bunun da biraz erozyona uğradığını düşünüyorum. Bu ders vazgeçilmez, girilmesi zorunlu dersti. Şimdi o dersler hala var mı bilmiyorum. Yozlaşmanın sebebi, bu eğitimin eksikliği değil elbette. İşi paraya çevirdiğinizde, bu sadece hekimlikte değil her meslekte, o paraya tamah eden insanlar çıkacaktır. Özellikle sağlıkta işi paraya dönüştürmeden ilerlemek lazım. Piyasalaştırmak, sağlık hizmetlerini bitirebilir.'



ÖZEL HASTANE SAHİPLERİ, DOKTORLARI ZORLUYOR
Özel hastanelerde gerekli gereksiz MR, tomografi, röntgen gibi pahalı tetkik ve tahlillerin istendiği, bu nedenle hastaların daha fazla fatura ödemek zorunda kaldığı gerçeğini de doğrulayan Prof. Dr. Mehmet Ceyhun Özyurt, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Alışkanlık haline gelen bu tutumdan kurtulmamız çok zor. Kendimden bir örnek vermek istiyorum. Ben altı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde başhekim yardımcılığı yaptım. Her ay faturalarımızı, özel satın aldığımız araçla Ankara'ya götürüyoruz. Faturalar inceleniyor, sonra parası hesabımıza yatıyordu. Eğer bir hastada gerekli olmayan bir film, tetkik, yatış yapılmışsa, o hastanın faturasını olduğu gibi reddediyorlardı. Şimdi öyle bir durum yok ki, hastanenin kapısından giren herkesten, başım ağrıyor diyenden, tüm tetkikler isteniyor. Bu tıbbın, çok önemli bir sorunudur ve işin olması gerekeni, endikasyona göre iş yapmaktır. Endikasyonu olmadan ameliyat ederseniz, tedavi uygulamaya kalkarsanız, doktor andınızı zedelemiş olursunuz. Maalesef özel hastaneler, sanki hekimleri zorluyorlar. Hastane sahibi ne kadar zorlarsa zorlasın, bu noktada hekimlerimizin o zorluğa göğüs germesi, o talebi reddetmesi gerekir. Gerekli olmayan tahlil, tetkik, ameliyat kesinlikle yapılmamalı.'



EN ÇOK SALDIRIYA UĞRAYAN KESİM, HEKİMLER VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI
Başkan Özyurt, sağlıkta şiddet olaylarıyla ilgili olarak da şunları söyledi:
'Kamu personeline saldırmak suçtur. Bu saldırılar, eğer saldırıyı yapanın hak ettiği cezayı almadığı sürece, sağlıkta şiddet bitmez. Başkasına saldırı olduğunda suç işlenmiş oluyor da hekime, sağlık çalışanına saldırılınca mı suç olmuyor? Sağlık çalışanlarına, hekimlere yönelik saldırıda bulunanlara, en yüksek dereceden cezasını vermek lazım. Caydırıcılık ancak böyle olur. Ne acıdır ki en çok saldırıya uğrayan meslek mensubu, doktorlar, hemşirelerdir. Sürekli bir şiddet korkusu altında çalışmak zorunda kalıyoruz. Saldıranın yanına kar kaldığı sürece, gereken cezayı vermedikten sonra, bu olayların ardı arkası kesilmez.'