Sağlık

Başkan Sayılkan gözlemlerini anlattı… Bit salgını uyarısı!

Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ – Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen, daha sonra binlerce artçının yanı sıra yine büyük ölçekli depremlerin yaşandığı 11 ilde yaşam, eskisi gibi olmasa da yine de devam ediyor. On binlerce binanın yıkıldığı, bir o kadar da can kaybının yaşandığı bölgede hizmet veren eczacılar, hastalara, yaralılara şifa dağıtıyor. Hatay ile eşleşen İzmir Eczacı Odası, hem Hatay merkezde hem de Samandağ'da iki ayrı noktada hizmet verirken, deprem bölgesinden İzmir'e dönen Başkan Tuncay Sayılkan, yaşadıklarını, gördüklerini Egedesonsöz'e anlattı. Başkan Sayılkan, duygu yüklü anlatımının arasında bit ve uyuz salgınına dikkat çekti; 'Uyuz o kadar değil ama bit salgınının boyutları büyüyor. Eczaneye gelen her üç kişiden ikisi bit şampuanı istiyor. Bu salgına dur demek lazım' uyarısında bulundu.

GÜNDE YAKLAŞIK 3 BİN HASTAYA İLAÇ VERİLİYOR
İzmir Eczacı Odası'nın Hatay ile eşleştiğini hatırlatan Başkan Tuncay Sayılkan, 6 Şubat'taki büyük depremin ardından meydana gelen 6,4'lük depremde Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi'nin çökmesi nedeniyle eczaneyi tahliye edip Samandağ ilçesine taşıdıklarını söyledi. Günde 2 bin 500 ile 3 bin arasında vatandaşa ilaç verdiklerini, sadece ilaç değil, bebek mamasından yetişkin hasta bezine, bit şampuanından diş macununa kadar ihtiyaç duyulan her şeyi ücretsiz dağıttıklarını anlatan Başkan Sayılkan, 'Ekiplerimiz belli bir süre çalıştıktan sonra İzmir'e dönüyorlar ve yerlerine yeni ekip gönderiyoruz. 14 Mart Salı günü bölgede yedinci ekibimizi gönderdik' dedi.

Bölgede ciddi anlamda salgın riski olduğunun altını çizen Başkan Sayılkan, şu açıklamalarda bulundu:

ECZANEYE GELEN ÜÇ KİŞİDEN İKİSİ BİT ŞAMPUANI İSTİYOR
'Bit ve uyuz salgını, öne çıkmış durumda. Uyuz vakaları her ne kadar daha az olsa da bit, tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda. Eczaneye gelen üç kişiden biri bit şampuanı istiyor. İnsanlar mecburen çadırlarda yaşıyorlar. Çocuklar birlikte, sağlıksız ortamlarda oynuyorlar ve bitleniyorlar. Su sıkıntısı çekiliyor. Haliyle bit de oluyor, uyuz da. Sürekli olarak bit şampuanı gönderin diye haber salıyoruz. Arkadaşlar, depolar, Eczacılar Birliği, bit şampuanı yetiştiremez hale geldi. Eldeki bit şampuanları çok hızlı tükeniyor. Bir an önce bit ve uyuz vakalarının önüne geçmek lazım. Aksi takdirde başa çıkılmaz bir hal alma ihtimali çok yüksek.'

İZMİR BÜYÜKŞEHİR'İN SAHRA HASTANESİ İLE İŞBİRLİĞİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, Eşrefpaşa Hastanesi'ni adeta orada kurduğu sahra hastanesine taşıdığını belirten İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, 'Eşrefpaşa Hastanesi Başhekimi Dr. Devrim Demirel arkadaşımız ve ekibi olağanüstü gayretlere hastalara, yaralılara şifa dağıtıyor. Biz de hastalara ilaçlarını temin ediyoruz. Oradaki tahribat, hakikaten çok büyük; ekranlarda gördüklerimiz belki 50'de biri. İmkanı olanlar şehirleri terk etmişler. İmkanı olmayanlar, orada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Evi hasar görmediği halde, yine de orada yaşamaya devam edenlerin hayatı, kent hasar gördüğü için hiç de kolay olmayacak gibi. Hatay gibi Samandağ'ın da yarıdan fazlası depremde yok olmuş maalesef. Hava karardığında yıkılmamış ama hasarlı evlerde ışık yanıyor. Meğer o evlerde insan yokmuş, ilk depremde ışıkları açıp kaçmışlar, kaçabilenler… 90 saniyelik korku, sanırım ömür boyu hiç bitmeyecek gibi.'

TEŞEKKÜR EDİYORLAR, HAYIR DUALARINI EKSİK ETMİYORLAR
İzmirli eczacıların, evlerini barklarını bırakıp gönüllü olarak deprem bölgesinde görev yaptığını, yedinci ekibi 14 Mart Salı günü gönderdiklerini belirten Başkan Sayılkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Fedakar meslektaşlarıma sonsuz teşekkürler ediyorum. Görevini tamamlayıp gelmiş olanlar, yine bölgeye gitmek istiyor. Orada görev yaparken, pişmanlık duyan, yaşadığı sıkıntılara rağmen en küçük bir şikayette bulunan tek arkadaşım dahi olmadı. Vatandaşların hayır duaları, teşekkürleriyle, iyi ki buraya gelmişim, diyorsunuz. Vatandaşlara sabah 08.30'dan gece 23.00'e kadar hizmet veriyoruz. Tüm hastalarımız, emeğinize sağlık, hakkınız ödenmek, iyi ki geldiniz, teşekkür ederiz, diyorlar, hayır duaları ediyorlar. Bu iletişim, bu diyaloglar, tüm yorgunluklarımızı unutturuyor. Verilen hizmetin kıymetini bilen insanlara elimizden geldiğinde yardımcı olmaya çalışıyoruz. Deprem bölgesinde eczanesini, yakınlarını kaybetmiş eczacı kardeşlerimiz ve çalışanları var. Hepsi gelip bize yardım ettiler. İnanılmaz bir dayanışma örneği sergileniyor. Bir gün gelen ilaç kutularını taşıyan arkadaşları yönlendiriyordum. Kafası üç numara tıraşlı bir çocuk, annesinin elinden tutmuş, beni izliyormuş meğer. Sonra göz göze geldik o çocukla. Ayağında çorap yoktu, üşüyordu. Annesinin elini bıraktı, cebinden çıkardığı bir sakızı bana verdi. Kucaklaştık. Çok duygulandım o an, gözlerim doldu. Bölge insanı çok acılı ama verilen hizmetin kıymetini çok iyi biliyor, hizmet verenlere saygı duyuyor.'