Trump'ın yemin ederek ABD'de ikinci kez başkanlık koltuğuna oturması dünya için çok önemli bir dönemeç. Bu sabah bambaşka bir dünyaya uyandık… Önceki başkanlığı döneminde "öngörülemez" unvanı alan Trump'ın neler yapacağı yemin sonrasındaki konuşmasından anlaşılabilir mi?
En önemli söz şuydu ve geleceği gösteriyordu… Trump, "Kendi vatandaşlarımızı değil, diğer ülkeleri vergiye bağlayacağız" dedi.
Benim merakla beklediğim mevzu Paris İklim Antlaşması ile İklim Değişikliği ve Çevre Politikaları üzerine ne diyeceği idi. Trump, önceki döneminde Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmişti. Konuşmasında iklim değişikliğine dair herhangi bir vurgu yapmaması, bu alandaki politikasında büyük bir değişiklik olmayacağını gösterebilir. Sadece elektrikli araç üretimini yasaklayacağını söylemesi elbette önemli ama bu konuyu anlamak için galiba birkaç gün daha beklememiz gerek.
Musk törenden önce yaptığı konuşmayı Nazi selamı ile bitirdi. Sonra yaptığına “Roma” selamı dedi ama pek kimseyi inandıramadı. Sonuçta Naziler de meşhur selamlarını Roma’dan almışlardı.
Yemin töreninin bence en önemli mevzularından biri içeride, büyük teknoloji şirketlerinin liderleri de dahil olmak üzere Amerikan iş dünyasının yüksek ve kudretli isimlerinden oluşan bir izleyici kitlesinin toplanmış olmasıydı. Trump'ın seçimini desteklemek için 300 milyon ABD doları harcayan Elon Musk, Mark Zuckerberg, Jeff Bezos, Apple'dan Tom Cook ve Google'dan Sundar Pichai gibi önemli isimlerle birlikte önemli koltuklardaydı. Temmuz 2020'de şirketlerinin teknoloji pazarındaki hakimiyetiyle ilgili kongre duruşmalarından bu yana hepsi bir araya ilk kez geliyordu.
Bu katılımları nasıl okumalı? Trump'ın ikinci döneminde ekonomiyi büyütme, vergi indirimleri ve şirketler üzerindeki düzenlemeleri azaltma politikalarına destek arayışı, bu ilişkileri daha anlamlı kılabilir. Elon Musk ve diğerlerinin Trump'ın kampanyasına büyük mali destek sağlaması, bu isimlerin politikalarının kendi çıkarlarına uygun olduğuna inandıklarını gösteriyor. Özellikle ticaret, enerji ve regülasyonlar gibi konularda Trump'ın yaklaşımı bu şirketlerin çıkarlarıyla örtüşebilir. Özellikle dijital vergilendirme, uluslararası ticaret politikaları ve yapay zekâ gibi konular, bu şirketler için kritik öneme sahip. Bu yakınlık, teknoloji devlerinin bağımsızlıklarını kaybettikleri ve politik olarak taraflı davrandıkları yönünde eleştirilere yol açabilir. Pek çok kişi, büyük şirketlerin siyasi sistem üzerindeki etkisinden zaten endişe duyuyor. Teknoloji devlerinin bu kadar görünür şekilde sahne alması, şirketlerin politik kararları daha fazla etkilemeye çalışacaklarına işaret ediyor olabilir. Bu durum, demokratik süreçler üzerinde özel sektörün etkisinin artmasına dair endişeleri büyütüyor. Doğal olarak!
Uluslararası siyasi liderler geleneksel olarak yemin törenine katılmazlar. Fakat dünyada “faşizan eğilimleri nedeniyle” sık sık eleştirilen Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei ve İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Trump tarafından davet edilmişti. Trump, Milei ve Meloni gibi liderlerle, popülist, milliyetçi ve sağcı politikalar üzerinden ortak bir ideolojik zemine sahip. Bu liderlerin davet edilmesi, Trump’ın küresel ölçekte kendi politik duruşunu güçlendiren bir ittifak oluşturma çabası olarak görülüyor. Üç liderin de geleneksel siyasi yapı ve elitlere karşı çıkışlarıyla tanınması, bu daveti popülist hareketlerin birbirine destek vermesi olarak okunmalı diye düşünüyorum.
Bu davet, Batı dünyasında değişen güç dengelerini ve Trump’ın uluslararası arenada kendisini yalnızca ABD Başkanı değil, küresel sağcı hareketin bir lideri olarak konumlandırma çabasını simgeliyor olabilir.
İngiltere Başbakanı Keir Starmer geleneği sürdürdü ve ABD'ye giden İngiliz büyükelçisi Karen Pierce'ı göndermişti. Eski İngiltere başbakanı ve uzun süredir Trump'ı destekleyen Boris Johnson da izleyiciler arasındaydı. Doğal olarak!.
Diğer izleyiciler arasında medya patronu Robert Murdoch ve futbolun yönetim organı FIFA'nın başkanı Gianni Infantino'nun yanı sıra YouTube fenomenleri Jake ve Logan Paul gibi önde gelen sporcular ve ünlüler vardı.
Trump ülkeye "Amerika'nın altın çağı tam şimdi başlıyor" mesajını verdi. Biden'ın yönetimini eleştirerek, adalet bakanlığının "acımasız, şiddet yanlısı ve haksız silahlandırılmasına" son vereceğini ve "adalet terazisinin yeniden dengeleneceğini" söyledi. "En büyük önceliğimiz gururlu, müreffeh ve özgür bir ülke yaratmak olacak" diye ekledi.
Göç konusuna dönen Trump, Demokrat Beyaz Saray'ın "tehlikeli suçlular" olan yasadışı göçmenleri koruduğunu belirterek Biden yönetimine yönelik saldırısını sürdürdü. Bunun, ülkenin siyasi kurumlarında bir krize yol açtığını ifade etti.
Trump, büyük alkışlar eşliğinde krizin çözümünün Meksika sınırında ulusal acil durum ilan etmek olduğunu söyledi. Bu, bölgeye daha fazla asker ve para gönderilmesini ve kartellerin "yabancı terörist örgütler" olarak ilan edilmesini gerektirecek. Ayrıca ABD'deki suç çeteleriyle mücadele etmek için "federal ve eyalet kolluk kuvvetlerinin tam ve muazzam gücünü" kullanacağını söyledi. Trump bunu finanse etmek için Amerika'yı "yeniden zengin bir ülke" yapma, enflasyonu yenme ve "maliyetleri ve fiyatları hızla düşürme" sözü verdi.
En çok eleştirilecek mevzulardan biri de LGBT bireyleri yok sayması idi. Trump “ABD'de "sadece iki cinsiyet var - erkek ve kadın” dedi. Bunu hükümetinin resmi politikası haline getireceğine yemin etti ve transgender insanlara yönelik korumaları geri çekeceğini ve federal hükümet içindeki çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık programlarını sonlandıracak bir yürütme emri imzalayacağına söz verdi.
Uluslararası ortaklarına gümrük vergileri ve Panama Kanalı'nın Amerikan kontrolüne yeniden başlyacağını vaat etti ( Kanal 1999'da Panama'ya devredildi).
Trump ayrıca Meksika Körfezi'nin adını "Amerika Körfezi" olarak değiştirmeyi de vaat etti.
Trump'ın söylediklerinin ima ettiği sonuçlar hakkında şimdi çok fazla spekülasyon olacak. Ancak en az bunun kadar ilginç olan şey, onun söylemediği şeyler. Ukrayna'daki çatışmadan veya Rusya ve NATO'dan hiç bahsedilmedi. Ve Çin'den de pek bahsedilmedi.
Dünya bu sabah itibarıyla artık başka bir dünya!
Yaşayarak göreceğiz.