Babasının ilaç parasına Fenerli olan futbol ilahı!

Sanat dünyasının…

Işığı sönmeyen yıldızlarının yerine…

Türk Futbolu'nun

Işığı hiç sönmeyen bir yıldızını anacağız…

Yıllardır yeri doldurulamayan bir 'futbol sihirbazı'nın…

Müthiş anlamlı…

Ama bi'o kadar da insancıl ögelerle bezenen…

Milyonların hayranı…

Fenerbahçe'nin ve Milli Takımı'ın efsane yıldızı…

Lefter Küçükandonyadis'in…

Aramızdan ayrılışının…

12'inci yılını geride bırakıyoruz…

Hem gururla…

Hem de bir O'nu izleyen son nesil olarak…

İddia ediyoruz ki…

'Bir Lefter daha gelmedi Türkiye'ye…'

Galiba geleceği de yok…

Okumaya başladığınız öykü…

Lefter'in yaşadığı ve dahi yaşattığı en önemli…

En duygu yüklü 'ibretlik' bir yaşam kesitidir…

Ve dahi…

'Bu kalp senin unutur mu?'

Dedirtecek kadar anlamlıdır…

***

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesine…

Neredeyse bir yıl vardı…

Türkiye hala 'karartma geceleri' yaşıyordu…

Lefter'in…

Askerdeki ilk yılıydı…

15. Piyade Tümeni'nin 3. Bölük Komutanı…

İstanbul Büyükadalı o delikanlıyı çağırıyor…

Yüzbaşı sıcakkanlı…

Lefter'i önce bi'süzüyor…

Ardından merakını sıralıyor:

'Futbolcusun biliyorum… Bölükler arası müsabaka planladık… Ancak bütün sorumluluk sende… Her türlü imkan benden ancak kupayı getirmek zorundası… Şimdi isteklerini söyle…'

Lefter karşılık veriyor:

'Bana on tane er verin, yeter komutanım!'

Yani…

Sıradan, futbol oynayıp oynamadığı bilinmeyen 10 er ve kendisi…

Lefter, 'futbolcu erler' ile Urfa'da…

Bunaltıcı sıcakta inanılmaz bir karşılaşma oluyor…

Lefter'in attığı goller müthiş…

Kupayı Diyarbakır'a getiriyor ama…

Sıtmaya yakalandığı için dört ay tedavi görüyor…

***

Askerlik bitiyor…

Fenerbahçe hayali başlıyor…

Bir yıl sonra…

Takvimler 1946'yı gösteriyor…

Fenerbahçe yönetimi bir kaleci ararken…

Beyoğluspor yöneticisi Nikoliades, ne dese beğenirsiniz?

'Bırakın kaleciyi size bir futbolcu vereceğim… Sanki annesi onu Fenerbahçe için doğurmuş… Şimdi asker; terhisi yakındır…'

Askerden dönen Lefter'i…

Önce…

Fener'in A takımı ile B takımının idman maçında…

Oyunun bitimine 20 dakika kala sahaya sürüyorlar…

İnanılacak gibi değil…

Fenerbahçe'nin A takımına dört gol atıyor…

O gün…

Büyükadalı Lefter'in hayatında dönüm noktası oluyor…

Sonunda…

Fenerbahçe'ye transfer oluyor…

Ama nasıl oluyor?

İnanamayacaksınız!

***

Lefter, çok efendi…

Yere bakarak konuşuyor…

Fenerbahçe'den sadece şunu istiyor:

'Tek isteğim var… Babam Hristo'nun ilaç ve doktor parasını karşılayabilir misiniz? Başka dileğim yok…'

Sarı-Lacivertli forma için imza atarken…

Söz veriyor Fenerbahçe Kulübü'ne:

'Teşekkür ederim; beni mahcup ettiniz… Allah'ın izniyle bu paranın fazlasını kazandıracağım Fenerbahçe'ye…'

Ve…

Lefter verdiği bu sözü defalarca yerine getiriyor…

***

Herkes merak ettiği için…

Lefter'e çok yakışan 'ordinaryüs' lakabı nereden geliyor?

Minik bir öyküyle anlatalım:

İnönü Stadı'nın numaralı tribününde soğuktan yakalarını kaldırarak ısınmaya çalışan bir taraftar, Lefter'in üç kişi arasından vücut çalımı ile sıyrılarak attığı nefis golle birlikte ayağa kalkarak 'Ordinaryüs' diye avaz avaz bağırıyordu... Gol uğultusuna karışan bu 'Ordinaryüs' lakabı, Lefter için bir simge olmuştu. Ve bu lakabı Lefter'e yakıştıran yakaları kalkık soğuktan korunarak maçı izleyen seyircinin adı Manol Taylan'dı… O efsane lakabın hikayesi bugünlere kadar yaşadı hala anılarda…

***

Bitiriyoruz…

Bir büyük ayıpla!

'6-7 Eylül Olayları'nda…

Lefter'in Büyükada'daki evini basan çapulcular…

Camı-çerçeveyi indirip, 'Vurun şu gavura' diye bağırdılar…

Ünlü krampon o geceyi şöyle anlatmıştı:

'15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım…

O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım…

En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı…

Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar…'

'Ordinaryüs Lefter'

Sarı-lacivertli takımda 17 yıl (1947-1964) top koşturdu…

O'nunki gibi bir kariyer…

Başka hiçbir futbolcuya nasip olmadı…

Sadece…

Fenerbahçe formasıyla çıktığı 615 maçta 423 gol kaydetti…

13 Ocak 2012'de…

Tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde…

86 yaşında…

Ağır zatürreye bağlı kalp yetmezliğinden vefat etti…

Yaşasaydı…

99 yaşında olacaktı…

Ve üç küçük ayrıntı daha:

* Küçükandonyadis Ailesi, 20. yüzyıl başında Arnavutluk'tan Büyükada'ya göçen Rum kökenli bir aileydi…

* Doğum adı Rumca'da 'özgür' anlamına gelen…

Elefterios olan usta krampon kısaca 'Lefter' anılıyor…

* İngilizler'in ünlü ''World Soccer'' dergisi…

Lefter'i 20. yüzyılın en büyük 200 futbolcusundan biri olarak anıyor…

Sonsöz: 'Ver Lefter'e, yazsın deftere… / Sadece Lefter için üretilen en çekici en anlamlı slogan…'