Harikalar diyarı memleketimin harika politakalar üreten iktidar milletvekilleri, yine harika bir tasarıyı yasalaştırmaya hazırlanıyorlar! Bu harika yasa tasarısı 'eğitimde; 4+4+4' formülü olarak adlandırılıyor. Bu tasarıya göre dördüncü sınıftan sonra isteyen öğrenci okula gitmek zorunda kalmadan, eğitimine evden açıköğretim yoluyla devam edebilecek.
Ne muhteşem değil mi!
Eğitim sistemimizdeki bütün eksiklikleri halledip çağdaş bir seviyeye getirdik; şimdi sıra bunun bir ileri aşaması post-modern eğitim sistemi 'açıköğretime' geçmeye kaldı!
Hem de ilkokul dörtten sonra…
On yaşındaki çocuk için açıköğretim sistemini öngörecek kadar ileri görüşlü olan tasarı sahipleri; yine on yaşındaki çocuğa açıköğretimde ders çalıştıracak, metodoloji öğretecek, bilgiye ulaşmada kaynak gösterecek, yaşıtlarıyla sosyalleşmesini sağlayacak, fiziksel ve psikolojik gelişimini destekleyecek imkanları da planlamışlardır herhalde!
Yoksa bu işi de anne ve babaların mı üstlenmesini bekliyorlar! Parası olanlar özel öğretmen tutsun, olmayanlar da okutmaktan vaz mı geçsin demek istiyorlar?
Öyle ya, Türkiye'de kaç tane Ayşe teyze ya da Mehmet amca çocuğuna trigonometri dersinde yardımcı olabilir? Ya da Arşimet ve Newton'un fizik kanunlarını öğretebilir?
Belki de tasarı sahiplerine göre çocuklarımızın bilimsel bilgi öğrenmeye ihtiyaçları yoktur… Ya da sadece çocuklarına özel ders aldırtabilecek olanların bilim öğrenmeye hakkı vardır ama yoksulun yoktur…
Görünen köy kılavuz istemez.
ABD'de ve Avrupa'daki çağdaş eğitimde bilgisayar zorunlu hale gelmişken, milli eğitimden sorumlu olanlar; hala yüzlerce okulsuz köyü bulunan, devlet okullarında bir sıraya üç öğrenciyi 6-7 saat oturmaya mecbur eden yetersiz fiziksel altyapısı, teknolojik imkanları, öğretmen sayısı ve ülkenin iş gücüne ihtiyaç vermeyen müfredatlar gibi bir yığın sorunu halledemediler.
Mali kaynak yaratıp, adil ve eşitlikçi eğitim politikalarıyla çocuklarımıza ve gençlerimize layık oldukları çağdaş eğitimi veremediler.
Eğitim sistemimizdeki kalite ve düzeyi kendileri bile beğenmedikleri için çocuklarını Türkiye'deki üniversiteler yerine ABD ve Avrupa'ya tahsile gönderdiler ya da özel hocalar tuttular.
Şimdi bize danışmadan, çocuklarımız için beklentilerimizi ve ne istediğimizi sormadan onların geleceklerini de kendi zihniyetlerine göre şekillendirmek istiyorlar.
Oysa çocuklarımızın eğitiminde ilk fikri sorulması gereken biz anne ve babalar olmalıyız. Kimsenin bu özgürlüğümüzü gaspetmeye hakkı olamaz.
Bu nedenle, 4+4+4 formülünü savunanlar ile beraber Ümit Boyner ve Güler Sabancı gibi bu formülü eleştiren sermaye sahipleri de Türkiye'nin eğitim sorunlarına kökten ve devrimci bir katkı sağlamak istiyorlarsa; bize akıl vermek yerine, ülkemizin ihtiyacı olan çağdaş bir eğitim sistemini oluşturacak projelere finansal kaynakları bulmada öncü olsalar daha yararlı olurlar.
Belki bu sayede Ayşe ve Ali'ye de 'ip atlayıp, top atmaktan' gayrı bir harikalar diyarı nasip olur…