Çok eskiden güzel bir kovboy filmi seyretmiştim:
'Bir Avuç Dolar'…
Şimdilerde oynanan kirli oyunun adı da:
'Bir Avuç Petrol'…
Orta Doğu'nun bütününü kana bulayan ve dünyanın da huzurunu kaçıran, üstelik 'soğuk savaş' günlerini geri getiren kirli oyunun adı 'Bir Avuç Petrol'…
Bu uğurda yakıp yıktılar.
Afganistan'ı.
Irak'ı.
Libya'yı.
Mısır'ı.
Tunus'u.
Yemen'i.
Bahreyn'i.
'Arap Baharı' adı ile tezgahladılar kanlı oyunu.
Ve şimdi aynı gerekçelerle ABD ve ortakları bir türlü yenemedikleri Suriye'de aynı kirli oyunu tezgahlıyorlar…
Nedir gerekçe:
'Kimyasal Silah'…
Irak'ı da aynı gerekçelerle işgal ettiler ve binlerce Müslüman'ın kanına girdiler.
Sonuçta yakıp-yıktıkları ile kaldılar ama ortada 'Kimyasal Silah' diye bir şeyin olmadığı apaçık ortaya çıktı.
İşin en acı ve korkunç tarafı filler tepişiyor ve fakat arada çimler ezilip gidiyor.
Şimdi:
Türkiye işin neresinde?
Can alıcı soru bu.
Aslında sorunun cevabını bilen de yok.
Terör örgütleri Türkiye'yi tehdit etmeye başlayınca ve Türkiye için apaçık tehlike teşkil edince yapılan askeri harekat elbette gerekliydi.
Türkiye güvenliğini sağlamak için her türlü hukuki ve askeri tedbiri almalıdır.
Bunda şüphe yok.
Ancak:
Emperyalizmin tekrar sahneye koymak istediği bu 'kimyasal silah' oyununa da ortak olmamalıdır. İşe düz mantıkla bakalım. Ülkesinin bütünlüğünü hemen hemen tamamen sağlamış bir Esad niçin kimyasal silah kullansın?
Bu sebeple:
Öncelikle bağımsız bir dış politika izlenmelidir.
'Suriye'nin toprak bütünlüğü esastır' dediğimize göre bunu ihlal edecek hiçbir girişim bizim için geçerli olmamalıdır.
Başka ülkelerin Suriye'deki etkinliklerini azaltacak bir siyaset izlenmelidir.
Kısaca '1 Mart Tezkeresi'ni ret eden irade bugün de geçerliliğini korumalıdır…