Siyaset, Türkiye'de bir meslek ve karlı geçim kaynağı…

Kendisini siyaset kulvarına atan herkesin bir 'ben'i var. Hedef daha üst makama, koltuğa gelmek, karını arttırmak…

Bugüne kadar siyaseti 'halk' için yapanı görmedim. Herkes kendi yelkenlerini şişirme derdinde… Sağdan ya da soldan durum herkes için böyle…

2024'ün Türkiye'sinin İzmir siyasetinde de ahval budur. İzmir artık siyasetçi değil, sosyal medyada laf ebeliği yapan 'siyasetimsiler' üretiyor. Kent siyaseti sürekli küme düşüyor.

İZMİR'DEN ÇIKAN 'TERZİ FİKRİ'

Halbuki bu ülke toprakları çok serdengeçti çıkardı. İşte o serdengeçtilerden birisi de Gültepeli Aydın Erten'di.

Süleyman Demirel'in meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada 'Gültepe'yi solcu-komünistler ele geçirmiş, kurtarılmış bölge ilan etmişler' dedikleri gün aslında bileti kesilmişti.

Aslen Diyarbakırlıydı. '68 kuşağındandı. Dönemin anti-emperyalist eylemlerinde ön saflardaydı. CHP üyesi oldu. Birçok eylemlilikte aktif görev aldı. Gültepe'nin gecekondularını kendisine mekan eyledi. Ve çalışkanlığı ile partisinin Gültepe Belediye Başkan adayı oldu oldu. Adalet Partisi'nin kalesi olarak bilinen Gültepe'de seçimi kazandı. Halkın sevgisini kazanınca '77 Seçimleri'ni yeniden kazandı.

Milliyetçi Cephe iktidarının Gültepe'ye bakışı ise nötr oldu. Elektrik Kurumu, Gültepe'ye elektrik direği bağlamayı reddedince sabaha kadar işçileriyle birlikte çalışıp direk dikti. Mahallelerde sosyal konut yapılması için halka arsa dağıttı, kurduğu tesis ile ekmek üreterek halka ucuz ekmek dağıttı. Tanzim satış mağazaları açtı, kömür tanzim şubeleri açıp maliyetine taksitle kömür dağıttı.

KOLDAKİ BİLEZİKLER BİLE BELEDİYEYE BAĞIŞLANIR

Belediyeye dönük ekonomik abluka sebebiyle işler yürümez hale geldi ve hoparlörle bir duyuru yaptı: 'Benim yüzümden Gültepe halkı çile çekmesin, istifa ediyorum'

Halk belediye önünde toplanır ve büyük bir bağış kampanyası başlatır. Kollardaki bilezikler dahil her şey ortaya konur ve toplanan paralar belediyeye verilir.

Erten görevde kalır ve tam da o günlerde Tariş olayları patlak verir. Şiddet olayları İzmir'in tüm sathına yayılır. Tariş'te çalışan işçilerin büyük bölümünün Gültepe'de yaşaması sebebiyle eylemlerin en şiddetlisi de Gültepe'de yaşanır. Sonunda ordu desteğindeki polis, binlerce işçiyi gözaltına alır, karakollar yetmez ve Alsancak Stadyumu dahi kullanılır.

Erten'in Gültepe'deki direnişin önünde polise karşı durması, devleti çok kızdırır. Tariş'teki direnişçilere yiyecek götüren, destek veren Erten, birçok gazetede 'Anarşist' olarak yazılır.

Bunu bedeli 12 Eylül darbesi ile ona ağır ödetilir. Darbenin ilk hedeflerinden birisi Gültepe'dir. Gözaltı furyasında Aydın Erten de unutulmaz ve koltuğundan alınıp işkence tezgahına götürülür.

İki senelik cezaevi yaşamının ardından 'unvansız' olarak siyasete devam eder. '98 yılında CHP'nin il başkan adayı olsa da seçimi kazanamaz. 2000 yılında ise kanser sebebiyle hayatını kaybeder.

AYDIN ERTEN'LER NEDEN YETİŞMİYOR?
Siyaset omurga işidir. Bugün en çok aradığımız şey bu. Bir ülkücü Erten'in siyasi görüşünü beğenmeyebilir. Ancak ülke öyle bir hale geldi ki aklı selim bir ülkücü bile Aydın Erten gibilerini mumla arar halde…

Göreve gelen belediye başkanlarının tamamı gençlik kollarından geliyor. Astıkları kıytırık seçim afişinin çok önemli bir icraat olduğunu sanıyorlar ve her siyasi ortamda onu pazarlıyorlar. Genel merkezden torpil bulup bir vekillik ya da belediye başkanlığı kovalayan siyasetçiler, Aydın Erten'in hikayesini ancak bir nostalji olarak okuyabilirler.

İstediğiniz kadar anma yapın, sosyal medyadan aforizmalar yazın, heykelini dikin. Vizyonsuz, sosyal medyada laf ebeliğinden başka hiçbir şey yapmayan, tatlı su solcusu ya da sağcısı 'siyasetimsi'lerin Türkiye'sinde artık yeni Aydın Erten'ler yetişmiyor. Çünkü siyaset 'halk' için yapılmıyor.