Atatürk’e zeybek öğreten İzmirli!

Ege düğünlerinin vazgeçilmezi… Çaldığında akan kar durmaz yerinde… Sahneye çıkılır, diz kırılır.

Bu haftanın zeybek hikayesi, zeybek oyunun modern ve ritmik hale getirilmesini ve Atatürk'e ilk kez sunuluşunu anlatıyor.

Kahramanımız Selim Sırrı Tarcan…

Subaylık yaptığı İzmir'de zeybeklerin her davranışını filme alır gibi belleğine kazımış. Ege dağlarındaki zeybeklerin dostu olmuş.

'...1312 (1896) Yunan harbi başlamak üzereydi. O tarihte ter bıyık genç bir zabittim. Alasonya'ya sevk edilmek üzere Aydın, Manisa, Denizli, Ödemiş, Tire, Nazilli, Akhisar'dan akın akın harbe gönderilmek üzere askerler gelmiş idi. İzmir'in Kadifekale'sinde ve Yenikale civarında toplanan bu dilaverler çadır kurdular. Gündüzleri talim yapıyor, geceleri meş'aleler yakarak zeybek oyunu oynuyorlardı. Her biri bir çam yarması gibi iri, endamlı, çevik ve atik olan bu zeybeklerin seyrine doyulmuyordu. Merdane rakslarını o zaman görmüş ve hayran olmuştum. Her akşam, curanın, darbukanın sesine ayak uydurup saatlerce pür-neş'e zeybek oynuyorlardı. Onların haline bakanlar, köyünden, evlat ve ayalinden, nişanlısından ayrıldıklarına ihtimal vermezdi'

Ordu kendisini İsveç'e gönderdiğinde ise Stockholm'daki dans organizasyonları oldukça ilgisini çeker. İsveçlilerin yöresel şarkılarını ve oyunlarını geleceğe taşımak için devlet desteği ile dernekler kurduğunu ve organizasyonlar yaptığını görür. Ülkeye döndüğünde ise zeybek oyunlarını derlemek için harekete geçer.

'....1916 yılında bir metot dahilinde başlangıç ve sonu ma'lûm, mu'ayyen figürleri olan bir zeybek raksı vücuda getirmeğe karar verdim. Yeni zeybek raksı için Aydın'ın pek ma'rûf olan 'Sarı Zeybek' şarkısını raksa mudhil olmak üzere kabul ettim. Şarkının ma'rûf bestesini yeni raksa uyarlayarak daha canlı, daha neş'eli bir beste yaptım. Sonra da 9/8'lik bir dans havası vücuda getirdim. Meşhur bir Rus artistine (Madam Molyanova) armonize ettirdim. Gerek türkünün, gerek raksın millî karakterini muhafaza etmeğe çok dikkat ettim. Zeybek dansının tavır ve hareketlerindeki hususiyeti kaybetmemek için zeybeğin başına levendane bir poz, ellerine de armudî bir şekil verdim. Hareketlerdeki kesikliği kaldırdım. Çünkü hiç bir raksta münkesir bir hareket yoktur. Böylece raksta top yekun bir temevvüç husûle getirdim'

YORULMADIYSANIZ BİR KEZ DAHA İZLEMEK İSTERİM
Yıl 1925… Mustafa Kemal Atatürk, İzmir'e gelir. Atatürk için yapılan kabul ziyaretinde zeybek oyununu kendisine takdim etmek ister. Oyuna hayran kalan Atatürk, Selim Bey'den bu oyunu bir sonraki gün İzmir Kız Okulu Öğretmen Okulu'nda yapılacak toplantıda oynamasını ister.

Yaşananları Selim Bey'in anlatımına bırakalım:

'...Eserimi, 12 Ekim 1925 tarihinde, İzmir'de hükümet dairesinde icra edilen kabul merasimi esnasında, izhar eyledikleri arzu üzerine Atatürk'e izhar ettim. Ebedî şefimiz, ertesi akşam İzmir Kız Öğretmen Okulu'nda îcad ettiğim bu raksı görmek istedi. Talebem Mu'alla ile birlikte oynadım. Atatürk tekrar ettirdi. Sonra beni yanına çağırdı ve halka hitaben şunları söyledi:

'Hanımefendiler, Beyler;

Selim Sırrı Bey, zeybek raksını ihya ederken, ona bir şekl-i medenî vermiştir. Bu san'atkar üstadın eseri hepimiz tarafından seve seve kabul edilerek millî ve içtimaî hayatımızda yer tutacak kadar tekemmül etmiş, bediî bir şekil almıştır. Artık Avrupalılara, bizim de mükemmel bir raksımız var, diyebiliriz. Bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı bu şekli ile her salonda kadınla beraber oynanabilir ve oynanmalıdır.'

Atatürk bu sözlerini müte'akip bana döndü, dedi ki :

'Yorulmadınızsa Mu'alla Hanımla birlikte bir defa daha şehir elbisesiyle oynadığınızı görmek isterim.'