Büşra ÇETİNKAYA/EGEDESONSÖZ- Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘Proje okulları’nda görev yapan 20 binden fazla öğretmenin kadro dışı bırakılması tartışma yaratırken, onlarca lisede öğrenciler, öğretmenlerinin sürgün edilmesini protesto etmek için bir araya geldi.
İzmir Atatürk Lisesi’nde öğrenciler, 60 öğretmenin norm fazlası olması sebebiyle görev yeri değiştirilmesi kararına karşı bu sabah ilk derse girmeyerek oturma eylemi yaptı.
Birçok dernek, öğretmen ve öğrenci ise bu liselerin içerisinde yer alan İzmir Atatürk Lisesi önünde toplanarak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamayı yapmak üzere Cumhuriyet Meydanı'na doğru "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz", "Direne direne kazanacağız" sloganları eşliğinde yürüyüş yapıldı.
Açıklamaya İ.A.L öğrencileri, Eğitim Sen, Eğitim İş, Veli Der'in yanı sıra CHP milletvekilleri Gökçe Gökçen, Ümit Özlale, Yüksel Taşkın katılım gösterdi.
"MEB, FIRSAT EŞİTLİĞİNİ REDDEDER HALE GELDİ"
Basın açıklamasını okuyan İ.A.L. velisi Halis Çalık, "Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi, eğitimin kamusal bir hak olduğu ve tüm çocuklara eşit, bilimsel, laik, parasız ve nitelikli biçimde sunulması gerektiği anlayışı üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki bu anlayış, özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada, kamusal eğitim ideali yerle bir edilmiş, Millî Eğitim Bakanlığı anayasal sorumluluğu olan eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini açıkça reddeder hâle gelmiştir. Bu ret, sadece sözde değil; uygulamada da kendisini göstermektedir. Bunun en somut örneği ise "proje okulları" adı altında sürdürülen politikadır. 2014 yılında, dönemin Bakanı Nabi Avcı tarafından 44 okulda başlatılan ve başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” şeklinde sunulan bu model, bugün itibariyle 2318 okula ulaşmış, kapsamı büyütülmüş ancak içeriği boşaltılmıştır. Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, öğretmenin hukuki güvencelerinin yok edilmesi, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir. Bu sürecin mimarı, bugünün
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin. Daha 2014 yılında, dönemin müsteşarıyken söylediği şu sözler bugün yaşadıklarımızın habercisiydi: “Mevzuatlar bize engel oluyor. Ama biz siyasi iradeyle hareket ediyoruz. Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız.” de ve yaptılar. Bugün öğretmenler kıyıma uğruyor, sürgün ediliyor. Okulların yıllardır oluşan iklimi darmadağın ediliyor. Öğrencilerin sınava aylar kala alıştığı öğretmenlerinden koparılması, eğitimde istikrarı yok ediyor. Bu bir proje değil, bir tasfiye operasyonudur. Bu itiraf, aslında bütün bu sürecin siyasi ve ideolojik bir projenin ürünü olduğunu göstermektedir. Proje okulları uygulaması ile bakan, 80 bine yakın öğretmeni doğrudan kendisi seçme ve atama yetkisini elinde toplamaktadır. Yani artık öğretmenlerin bilgi birikimi, başarı belgesi, akademik unvanı ya da hizmet puanı değil; bakanın onayı belirleyicidir. Bu da açıkça, mülakat düzeninin öğretmen atamalarındaki yeni biçimidir. Bugün yüzlerce öğretmenimiz, yıllardır görev yaptığı, okulun kültürüne katkı sunduğu, öğrencileriyle aile gibi olduğu okullardan gerekçesiz ve ani bir şekilde sürülmektedir” ifadelerini kullandı.
"ÖĞRETMENLERİ İTAATE ZORLAMAKTIR"
Şen, sözlerine şöyle devam etti:
"Norm kadro fazlası bahanesiyle, on yıllardır emek veren öğretmenler başka ilçelere, bazen 100 kilometre öteye gönderilmek istenmektedir. Bu sadece hukuka aykırı değil, aynı zamanda eğitimin ruhuna, okul kültürüne, öğrenci-öğretmen ilişkisine ihanettir. Şimdi soruyoruz: Öğretmenin oradan alınmasının objektif gerekçesi nedir? Yıllarca görev yapan, başarı belgesiyle ödüllendirilmiş, yüksek lisans ve doktora sahibi öğretmenler hangi kriterle yetersiz görülmüştür? Yerlerine atanacak kişilerin liyakatini kim ve neye göre belirlemiştir? Aynı okulda yıllarca çalışan öğretmenleri bir gecede sürgün etmek hangi pedagojiye, hangi hukuk devletine, hangi kamu vicdanına sığar? Devlet memurluğu güvencedir.
Devlet memurluğu, siyasi iktidara göre değil; anayasa ve yasalara göre görev yapma sorumluluğudur. Bugün proje okulları aracılığıyla yapılan şey, bu güvenceyi ortadan kaldırmak, öğretmenleri itaate zorlamaktır. Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: “Proje okulu” adı altında yürütülen bu uygulama, bir okul geliştirme projesi değil; siyasi iktidarın kendi memurunu, kendi neslini ve kendi toplumunu yaratma projesidir.
"CUMHURİYET 'İN EĞİTİM ANLAYIŞININ TASFİYESİDİR"
Köklü okulların emekle, alın teriyle, yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenler bir bir tasfiye ediliyor. Bu sadece bir personel değişimi değil; bir hafızanın, bir kültürün, birikimin ve Cumhuriyet’in eğitim anlayışının sistemli biçimde tasfiyesidir. Neden mi? Çünkü onların hedefi açık: Liyakatsizliği teşvik ederek biat eden kadrolar yaratmak, düşünmeyen nesiller yetiştirerek sorgulama kültürünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet'in temelini oluşturan laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çökertmek.
Kırk yıllık bir öğretmeni, yıllarını eğitime ve öğrencilerine adamış bir insanı, tek bir yazıyla, tek bir imzayla görevden almak kolay. Ama onun öğrencilerinin yüreğinde bıraktığı izi, düşünce dünyasında açtığı kapıları, hayata dokunuşunu silmek imkânsız. Gerçek öğretmen, sınıflarda sadece ders anlatmaz; geleceği şekillendirir, insan inşa eder."
PROJE DEĞİL, ADALET İSTİYORUZ
Şen, “Sistemli bir şekilde görevden uzaklaştırılan o öğretmenler, aslında Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasını temsil ediyor. Ve artık çok açıktır ki, yavaş yavaş aşındırdıkları Cumhuriyet’in en derin, en hayati damarına ulaştılar: Eğitime. Çünkü biliyorlar ki Cumhuriyet’i yıkmanın en kestirme yolu, onu var eden eğitim devrimini yok etmektir. Köy Enstitülerinden bugüne taşınan ilerici eğitim anlayışını tasfiye etmek; özgür, eşit, laik bir toplum idealinden vazgeçirmek demektir. Ama unuttukları bir şey var: O öğretmenler yalnızca bir meslek grubunun değil, bir halkın vicdanıdır. Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı’na hem siyasi iktidara sesleniyoruz: Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz! Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz! Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkesinin esas alındığı bir sistem istiyoruz! Eğitim-İş olarak biz, hiçbir öğretmenimizin yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, bu hukuksuz atamalara karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz. Proje değil, adalet istiyoruz! Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır. Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz."
Taşkın: Okulları teslim etmeyeceğiz
Cumhuriyetçi Atatürkçü öğretmenlerin okullardan uzaklaştırıldığını belirten CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, "Bu zihniyetin kendisi zaten problemli. Bu zihniyetin kendisi asla bu bakanlığı taşıyamaz. Bu zihniyetin kendisi anayasaya aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eşitliğine hiçbir şey engel olamaz. Bu normal gibi gösteriliyor ama değil. Cumhuriyetçi Atatürkçü öğretmenlerin uzaklaştırıldığı ve kendi sendikalarına üye olanların buraya atandığını görüyoruz. Bu yasalara ve temel ilkelere aykırı. Hiçbir kriter yok. Bir yeri ele geçirmekten başka becerdikleri bir şey yok. İyi bir kurum kuramıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir okulu bunlara teslim etmeyeceğiz. Bundan sonra izlemek yok, herkes sahaya inecek. İzmir'deki bu enerji Şişli mitingindeki enerji ile beraber biz hayır dedikçe vazgeçemiyoruz. Ben geçen gün Silivri'de pırıl pırıl gençleri ziyaret ettim. Ne yaparlarsa yapsınlar onları dönüştüremiyorlar. Onlar ellerindeki çekiçle çivi çakmaya çalışıyorlar. Onların pedagojileri de bakış açıları da yanlış. Ekrem İmamoğlu'na yapılana karşı yapılan bütün Türkiye nasıl tepki veriyorsa, İzmir hiç sessiz kalmıyorsa mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
Özlale: Hayal kırıklığına uğrattığınızda karşınızda bizi bulursunuz
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e tepki gösteren CHP İzmir Milletvekili Ümit Özlale ise şu ifadeleri kullandı:
"Sene olmuş 2025, 21. yüzyılda yepyeni becerileri gençlerimize vermemiz gerekirken, değil bu yüzyılı geçen yüzyılı bile taşıyamayan bir Milli Eğitim Bakanı’yla uğraşmak zorundayız. İzmir Atatürk Lisesi ile uğraşarak bir tek okulla uğraşmış olmuyorlar. Bugün Türkiye’nin 4.01 yerinde binlerce mezunu olan Okulları tamimiyle kendi yandaşlarıyla doldurmaya çalışıyorlar. Bizim de pırıl pırıl liseli gençlerin burada itiraz ettiği Tam da bu. 21. yüzyılda bizim çocuklarımıza çağın gereklerini öğretmemiz gerekirken, bu çocukları ve bu çocuklara yetiştiren öğretmenlere hiçbir şekilde hayal kırıklığına uğratmazsınız. Hayal kırıklığına uğrattığınızda karşınızda bizleri bulursunuz"
Çarşamba günü 13.30'da Milli Eğitim İ Müdürlüğüne yürüyüşü yapılacağı duyuruldu.