Aşk her şeye değer mi?

1960'ın en soğuk günleri…

Kasım ayı…

27 Mayıs Darbesi sonrası…

592 sanığın yargılandığı Yassıada duruşmalarının…

Kimbilir kaçıncısı görülüyor…

Ela gözlü, kumral, bakımlı genç kadın…

Tarihi duruşma için çağrılmıştı…

Krem renkli bir döpiyes'le gelmişti mahkemeye…

Başındaki…

Döpiyes'in kumaşından şapkası bal rengi kısa saçlarını örtüyordu…

Ne kadar gizlemeye çalışsa da…

Ele gözlerindeki buğulu hava…

Az önce ağladığının izlerini taşıyordu…

Koridorda beklerken yalnızdı…

Duruşma salonuna girerken bir ceylan gibi ürkekti…

İşte, mahkeme heyetinin karşısındaydı…

Kendine söz verildi…

Yemin etmişti; ağlamayacaktı…

Kaçamak da olsa…

Hafiften arkasına döndü sevdiği erkeği görebilmek için…

O da ayaktaydı…

Bir saniye bakıştılar…

Hepsi o kadar!

Opera sanatçısı olduğu için…

Sesinde duygusal bir hava vardı…

Hiç yüksünmeden…

Başı dik…

Mahkeme heyetinin oluşturanların gözünün içine bakarak…

Tarihe mal olan o kısa konuşmayı yaptı:

'Adnan Menderes'i 1951'de tanıdım… Evli olmasına rağmen büyük bir aşkla sevdim… Bütün emelim ondan bir çocuk sahibi olmaktı... Bunu başaramadım… Hasta bünyem müsaade etmedi… Çocuğum sekiz aylık doğdu ve öldü… Hangi vicdansız ana, üzerine titrediği bebeğinin ölmesine razı olabilir?'

***

O kadın…

Bir dönemin Türkiye Cumhuriyet'i Başbakanı…

Adnan Menderes'in büyük aşkı…

Opera sanatçısı…

'Ayhan Aydan'dan başkası değildi…

İzmirli'ydi…

Çeşme Alaçatı'da doğmuştu…

Yaşasaydı…

İki gün sonra (19 Şubat) 100 yaşını geride bırakacaktı…

Kader işte…

Yine de…

Sevdiği erkeği hiç ama hiç unutmadan…

Uzun bir ömür nasip oldu O'na…

Aramızdan ayrıldığında 85 yaşının ortalarındaydı…

***

Bu yaşanmış öyküyü…

'İmkansız aşk var mı?' diyenlere…

İthaf edelim ve filmi başa alalım…

***

Cumhuriyet'in 9'uncu Başbakanı Adnan Menderes…

Egeli'ydi, Aydın'da doğup büyümüştü…

1950-1960 arasında başbakanlık yaptı…

Ünlü aile yadigarı Çakırbeyli Çiftliği'nde 9 yaşında ağa oldu…

İzmir Amerikan Koleji'ni bitirdi…

Kurtuluş Savaşı'nda gösterdiği başarılardan dolayı…

İstiklal Madalyası'na layık görüldü…

Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu…

İzmir'in ünlü ailelerinden, Evliyazade Fatma Berin Hanım'la evlendi…

Üç oğlu oldu; Yüksel, Mutlu ve Aydın…

1931'de CHP Aydın Milletvekili seçildi…

Vekil olduktan sonra hukuk fakültesini tamamladı…

CHP'de sıkı muhalefet yaptığı için duramadı…

CHP, O'nu ihraç etti…

7 Ocak 1946'da Demokrat Parti'nin kurulmasına sebep oldu…

'Yeter söz milletindir' diyen DP'den…

Kütahya Milletvekili seçildi…

1950 seçimlerinin sonunda da başbakan oldu…

İktidarı zamanında beş hükümet kurdu…

Sanayileşme ve şehirleşme hamlesi başladı…

Köye makine girdi…

Ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık yeniden başladı…

Ve, Türkiye 'kalkınma' kavramıyla tanıştı…

***

O tarihlerde, genç Cumhuriyet'in…

Güzeller güzeli bir opera yıldızı vardı…

'Ayhan Aydan'

'Figaro'nun Düğünü'nde 'Susanna' rolüyle nefes kesiyordu…

O da evliydi; ünlü müzisyen Hasan Ferit Alnar'la...

Bi'de oğlu var, beş yaşlarında…

Oğlu'nun adı genç kızlık soyadı; 'Aydan'

1950'nin Kasım ayında…

Ankara'da bir gece davette tanışıyorlar…

Yakışıklı Başbakan, önce 'Kimdir?' diye soruyor…

Sonra yanına yaklaşıyor Ayhan Hanım'ın…

Kendini tanıtıyor…

Ardından elini tutuyor, bahçeye çıkarıyor…

Dakikalarca dolaşıyorlar…

İşte o akşam…

Başbakan Menderes ile…

O yılların en gizemli kadını Ayhan Aydan arasındaki…

Büyük aşk böyle başlıyor…

***

'Yıldırım Aşk' dedikleri bu olsa gerek…

Ayhan Aydan

Çok zeki ve çekici bir kadındı...

Tanışıp, birbirlerine aşık olduklarında…

Güzel opera yıldızı 25, Menderes 50'sinin eşiğindeydi…

Her gece telefonla konuşuyorlardı…

Başvekil, sevgilisine bir de şoförüyle otomobil hediye etmişti…

Ayhan Hanım'ın annesinin evinde buluşmaya başladılar…

Tahmin edersiniz…

Bir süre sonra dedikodular ayyuka çıkıyor…

Ayhan Aydan boşanmak istiyor…

İddialar ne kadar doğru bilinmez ama…

Başbakan Menderes ise…

Ayhan Aydan'ın eşi Hasan Ferit Alnar'ın yüzüne karşı…

'Boşa Ayhan'ı, ben alacağım…' diyecek kadar…

İleri gidiyor…

***

Menderes büyük aşkını yaşarken çok fütursuz!

Ayhan Hanım bu aşkın 'imkansız' olduğunun farkında ama…

Adnan Bey'in asaleti ve kibarlığından etkileniyor…

Başbakan o eve her gün çiçek gönderiyor…

Hatta 'makam aracı' ile ziyaret ediyor…

Düşünebiliyor musunuz?

Evli Başbakan olan Menderes…

Tüm söylentilere meydan okurcasına…

O ziyaret sonrası…

Aydan Hanım ile sokağa çıkıp yürüyüş yapıyor…

Bir süre sonra 'büyük aşk' çığırından çıkıyor…

Yine iddialara göre…

Ayhan Hanım, Adnan Bey'i çok sevdiği için…

O'ndan çocuk istiyor…

Başbakan bunu kesin bir dille reddediyor ama…

Sevdiği kadının ısrarına dayanamıyor…

Düşünün…

Ayhan Aydan gibi bir kadın…

Kimsecikler bi'şi anlamasın diye…

Menderes'ten olan çocuğunu…

Hastanede değil, evde doğruyor…

Vaktinden önce…

O zaman öyle kuvöz filan da yok…

Zavallı bebek birkaç saat sonra ölüyor…

Annesinin adına kayıtlı Cebeci Mezarlığı'nda defnediyorlar…

***

Bu sevda masalı…

Menderes, Berrin Hanım'la evliyken tüm hızıyla sürüyor…

Çok özel bir ayrıntı…

Aydan Ayhan…

Bi'kez bile…

Başbakan Menderes'e…

Hiç, 'Eşini (Berrin Hanım) boşa benimle evlen!' dememiş…

Her seven kadın gibi…

Biraz kaderciymiş demek ki…

Başbakan kıskanç bir adam…

Ayhan ise, ölümüne seven bir kadın…

***

Menderes Hükümet'i kaçınılmaz sona doğru giderken…

Bi'gün…

CHP Lideri İsmet İnönü'nün önüne bi'fotoğraf getiriyorlar…

Adnan Menderes'in fotoğrafıydı bu…

Başbakan'ın el yazısıyla üstünde şu cümle yazılı:

'Severek ve en iyi temennilerimle… Ayhancığıma…'

Hükümeti sarsmak için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı…

İsmet Paşa elinin tersiyle itiyor:

'O fotoğrafı hemen ortadan kaldırın, özel hayatlarına karışmak bize yakışmaz…'

***

Sonra…

27 Mayıs 1960 Darbesi patlıyor…

Adnan Menderes yargılanırken…

Türkiye…

'Bebek Davası' ile çalkalanıyor…

Ayhan Aydan da Yassıada yolcusu oluyor…

Neyle suçlanıyor?

Menderes ile münasebette bulunmak ve…

Bu münasebetten doğan bebeği öldürmekle!

Ayhan Hanım, 'ölümüne' seven bir kadın…

Yukarda okudunuz…

Eşi benzeri görülmemiş bir şekilde Menderes'i savunuyor…

Üstelik…

Duruşmaya katılan Menderes'in eşi Berrin Hanım'ın önünde…

'Helal olsun…' yakıştırılmaz belki ama…

Şunu da söyleyebilirdi:

'Sanatçıydım, gençtim, güzeldim… Beni kandırdı…'

Ama, yapmadı…

Yiğitçe aşkını savundu…

Zaten 'Bebek Davası' da…

13 dava arasında…

Menderes'in beraat ile sonuçlanan tek davası olarak tarihe geçti…

***

Sonunda…

10 yıl Başbakanlık yapan Adnan Menderes ile…

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan…

İdam edildi…

Geriye 'kırık' bir aşk hikayesi kaldı…

***

Bitiriyoruz…

Kaderin ne garip bir cilvesidir ki…

Menderes'ten olan bebeğini yaşatamayan…

Sevdiği adamın idam edilmesiyle perişan olan…

Ayhan Aydan…

Acı üstüne acı yaşamaya devam ediyor…

İlk eşinden olan oğlu Aydan Alnar da…

16 yaşında İngiltere'de bir kazaya kurban gidiyor…

Sonra…

İnzivaya çekiliyor…

Kimselerle konuşmuyor, röportaj tekliflerini geri çeviriyor…

Bundan 15 yıl önce…

85 yaşında…

Solunum yetmezliğinden…

Doğup-büyüdüğü Çeşme Alaçatı'da…

Hayata gözlerini kapıyor…

Menderes Ailesi de büyük felaketler yaşıyor…

Merhum Başbakan'ın…

Büyük oğlu Yüksel, 52 yıl önce '8 Mart'ta intihar ediyor…

Ortanca oğlu Mutlu ise…

Altı yıl sonra yine bir '8 Mart'ta trafik kazasının kurbanı oluyor…

En küçük oğlu Aydın ise…

Yine bir Mart ayında (15 Mart 1996) Afyon Sandıklı'da…

Trafik kazası geçiriyor ve tekerlekli sandalyeye mahkum yaşıyor…

Ne zamana kadar?

23 Aralık 2011'de, O da Hak'ın rahmetine kavuşuyor…

Ne garip değil mi?

Hepsi, farklı yıllarda ama hep Mart ayında…

Nokta!

Hamiş 1: Yassıada Mahkemesi Başsavcısı Altay Egesel, o günlerde, sarı zarf içinden bir iç çamaşırı çıkararak, foto muhabirlerine poz verir gibi Ayhan Aydan'a şu soruyu sormuştu: 'Bu donu, Başbakan'ın makamındaki kasadan çıkardık, sizin mi?' Ayhan Aydan'ın yanakları kızarmıştı… Tiyatro mesleğinin tüm ustalığını ortaya koydu ve sesinin titremesini engelleyerek şu cevabı vermişti: 'Ben Devlet Tiyatrosu artistiyim, bu tür külotları giymem... Benimkilerin kenarlarında fırfırı var, yani dantellidir!'

Hamiş: 'Aşk her şeye kadirdir(*) diyenler daima haklıdır… Aşk, harbiden her şeye değerdir… Bu öyle bir aşk işte… İmkansız, acılarla dolu ve masal gibi… Masalları unutabilir misiniz?

(*) Kadir: Değer…

Sonsöz: 'Sen bile bilemezsin, gülüşün bende kaç bahar eder? / Anonim…'