Aşırı (AŞILI) özgürlük

Yorgunlukların en güzeli hangisidir sizce?

Bana göre seyahat etmektir.

Şanslıyım nerdeyse kendimi henüz bilmeden kundaktayken başlamış benim gezmelerim...Tekerlek tıkırtısı ninnim, arka koltuk karyolamdı çocukluğum gençliğim hep yollarda geçti annem babam sayesinde. Her ikisi de yerinde duramayan, tüm Anadolu'yu tavaf eden, ufacık çocuklu hallerine ve kısıtlı ekonomik koşullarına rağmen külüstür Anadolları ile ne Toros ne Zigana geçitlerini tanıyan sonradan nerdeyse tüm İzmir'i vatanın her köşesine götüren gezmeyi gezdirmeyi meslek edinen Evliya Çelebi'nin torunlarıydı annem ile babam...

Ailemin gurme ve kültür yüklü turları sayesinde Türkiyede gezmediğim nokta kalmamıştı, yirmili yaşlarıma gelmeden göller bölgesini, yaylaları, Gapı, Karadenizi, Likyayı baştan sona biliyordum.

Kendi memleketini bilmeyen hatta kendi şehrini tanımayan yurt dışına çıkmasın derdi babam...Çok da doğruydu bu tez, aslını keşfetmemiş, memleketini özümsememiş, yerel tatları damağıyla tanıştırmamış, tarihi yerinde yaşamamış, coğrafyasını arşınlamamış biri gerçekten bir turist ya da gezgin olabilir miydi? Ne gezi blogları vardı, ne de tavsiyede bulunan internet siteleri. Yolun götürdüğü yere gider, bizi cezbeden noktada durur, çekinmeden yer içer, geçtiğimiz kasabaların köy kahvelerinde tavşan kanı çayı yudumlar, hiç tanımadığım halkın bildik misafirperverliklerinde yorgunluklarımızı dağıtırdık. Bir keresinde geçtiğimiz köyün meydanında bir düğüne denk geldik. Bir otobüs İzmirli bildiğin düğünü bastık, limonatalarından kurabiyelerinden yedik, gelinle damadı takı parasına boğduk, ne mutlu olmuşlardı tanrı misafiriydik ama hayatlarının en unutulmaz gününü varlığımızla taçlandırmıştık. Anadolu'nun en güzel geleneklerini yollarda yaşardık biz…

O zamanlar paraydı kısıt, zamansızlıktı... Aşırı özgürmüşüz aslında farkında değilmişiz...

Şimdilerde ise AŞILI ÖZGÜRLÜK hakim yeryüzünde... Son on sekiz aydır evde oturan dünyalar aşılanmanın getirdiği rahatlıkla özgürce seyahate başladı, ben de uzun bir aradan sonra bu kervana katıldım ve uzun süreli bir seyahate çıktım.

Her ne kadar uçaklarda pcr testi zorunlu olsa da kalabalık ve kapalı ortamlardan çok tedirgin olmadım değil. İki saatte bir maskemi değiştirdim fırsat buldukça ellerimi yıkadım, olmadı kolonyayı boca ettim. Öksürük ve hapşırık sesinden irkildim, maske zorunlu olmayan çocuklardan uzak durdum…

Uçaklar tıklım tıklım dolu olsa da havaalanlarının eski izdihamı yok. New York'ta sokakta maske zorunluluğu yok ama hemen hemen tüm kapalı ortamlarda zorunlu. Yemek, konser gibi toplu kapalı alanlara girişte aşı kartınız soruluyor. Aşısız iseniz girişiniz mümkün değil. Sokaklarda aşı karşıtı tek tük protestocu ile karşılaştım, ancak etrafında bir kalabalık dahi yok, dinleyeni bile yok. Her sokak başında covid testi yapan karavanlar var. Her köşe başında bulunan eczanelerde kovid aşısı yaptırmak mümkün…

Kimi zaman kolumda kimi zaman yüzümde maskeyle New York sokaklarında gezinirken AŞILI ÖZGÜRLÜĞÜN de bir rahatlık olmadığını eski zamanlarımıza ne uzak olduğumuzu, belki de yeni normalin eski normallerimizi unutturacağını üzülerek fark ettim.

Yıllarca bize dikte ettirilen ÖZGÜRLÜK kavramı neydi?

'Birinin ENGELLENMEDEN ya da SINIRLANDIRILMADAN istediğini seçebilmesi, yapabilmesi, hareket edebilmesi'

'Diğer bireylerin HAKLARINA SAYGI DUYDUĞU sürece dilediği şekilde davranmasını ve kimse tarafından zorla ENGELLENMEMESİ veya DURDURULMAMASI' değil miydi?

Aşı karşıtları yüzünden biz aşılılar engellenmiyor muyuz?

Aşı olmamayı seçenlerin haklarına biz aşılılar saygı göstermeye çalışırken onların aşısız haliyle topluma karışması beni engelleyip sağlığımı riske atmıyor mu?

Özgürlükler Ülkesinde Özgürlük Anıtının tam karşısında AŞILI OLMANIN verdiği güven duygusuna sığınarak AŞIRI özgür zamanlarımıza müthiş bir özlem duyuyorum...