Asıl gündem…

Efendim Reis-i Cumhur Hazretleri şöyle buyurmuş…
Milli Takımın çalıştırıcısı imparator hazretleri böyle buyurmuş.
Falan topçuya şu kadar pirim verilmiş de filan magazin ikonu Çeşme plajlarında bu sene de bikinisiyle yakalanmış.
Yok, efendim 'çocuk doğurmayan kadın yarımmış' da Bülent Ersoy'un Erdoğan'ın lüks iftar masasında ne işi varmış? Erol Evgin mi haklıymış yoksa koskoca Reis-i Cumhur mu?
Tamamı suni, naylon gündem bunların…
Ve pek çoğu belirli merkezlerden gerçek gündemleri perdelemek amaçlı üretilmiş senaryolar…
*
'Danıştay'ın 4'te 1'ini Reis-i Cumhur atayacak' diye kıyamet koparılıyor. Hamdolsun ki 4'te 1'e razı geldi. Ne demek 4'te 1 ayrıca! Koskoca Reis-i Cumhur! Yüce sahip, ulu kişi 4'te 1'e razı geliyor. Biz de bunu yadırgıyoruz.
Yani!!!
Bunlar iyi günlerimiz.
*
Devlet Bahçeli, Meral Hanım'ın damga vurduğu kurultayı tanımadığını ilan etmiş, CHP'de muhalifler imza toplayıp ulusal düzeyde bir deklarasyona hazırlanıyorlarmış.
*
İngiltere AB'den çıkmış biz de müzakere sürecini sona erdirebilirmişiz.
*
Şakası yok dostlar.
Durum vahim!!!
*
Doldur-boşalt gündemlerle vakit geçiriyoruz. Ama gerçek hayatta insanlar ölüyor. Askerler, polisler, sivil… Şehirler 2. Dünya Savaşı'ndan çıkmışa dönüyor. Başkentinde bile güvenle yürüyemiyoruz canım Türkiye'min… Ve en kötüsü de olan biteni fena halde kanıksamış olmamız.
Ateş her daim düştüğü yeri yakardı ama… Bugün yarım düzineden aşağı şehit gelmezse dikkate bile alınmıyoruz. Göbek atmaya devam ediyor gelin adayları televizyon ekranlarında. Bu vurdumduymazlığın, adamsendeciliğin nedenlerini sorgulamak zorundayız öncelikle. Ben insanı isyan noktasına getiren tepkisizliğin sürecin siyasallaştırılmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Başkanlık da başkanlık diye tempo tutanların 'analar ağlamasın' dönemini kapatma keyfiliğine bağlıyorum da denebilir.

Bakınız asıl gündemin bir diğer önemli meselesi…

Salihli Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi Emin Yüksel, 'Bölgemizde beklenmekte olan 250 bin ton yaş üzümün nereye satılacağı telaşı şimdiden üreticiyi sardı' dedi iki gün önce…
G-20 zirvesinin de gerçekleştirildiği Antalya Belek'te 20 yılın en kötü sezonunu geçirdiklerini söyleyen esnaf kepenk, şoförler kontak kapattı. Bölgede yüzlerce beş yıldızlı tesisin kapısına kilit vurulduğu biliniyor.
Mahsulden devam edelim…
Geçen yıl pazarda 5 lirayı gören patates bu yıl 20-30 kuruştan işlem görüyor. Yüz binlerce ton patates çiftçinin elinde kaldı. Mesele Ödemiş'ten de öte… Ülke çapında yüz binlerce patates üreticisi perişan…

Bugün üzüm, patates…
Yarın fındık, zeytin… Şekerpancarı… Buğday belki...
Sütçünün durumu da ortada…
Turist yerine Angus geliyor memleketimin limanlarına…
*
Ve en büyük alıcımız Rusya ile kavgalıyız.
Suriye-Irak malum… Ateş çemberi.
AB ve Almanya ile geldiğimiz noktayı da biliyorsunuz.
Ve 3 milyon Suriyelimiz var içimizde… Bakmakla yükümlü olduğumuz.
Hala değerli mi bilmiyorum ama korkunç bir yalnızlığın tam ortasındayız.
Ve de büyük bir patlamanın arifesinde…
Gazeteler yazıyor. Sadece Güneydoğu'da yıkılan şehirleri onarmak için gereken para 1 milyar dolarmış. Yani eski parayla 3 katrilyon. Kullanılan mühimmatı saymıyorum bile. Tonlarca bomba, mermi, top, tüfek! Daha düne kadar GSMH'nın yüzde 60'ı askeri harcamaya gidiyor diyerek barış/çözüm sürecini başlatanlar bugünkü rakamlara nasıl bakıyor acaba?
Kaç okul, hastane, yol, köprü yapar kaç çocuğu giydirir, kaç açı doyururduk o paralarla?
Sonuç alsak da harcasak!
Sonuç da yok ortada… Beyzadelerin çocukları bedelli zaten… Ya da çürük! Olan garip guraba çocuklarına oluyor.
Mesele bizim şehitlerimizle onların ölülerini karşılaştıran garip bir istatistikten ibaret değil ki!
30 senedir istatistiki üstünlük bizde!
Çözüm var mı? Yok!
Ya sonuç? O da yok!
Kendimizi kandırmayalım.
Bu savaş ikliminden kim ya da kimlerin çıkarı var bilmiyorum.
Siyaseten ya da ticareten kime yarar onun da peşinde değilim.
Ama şu kadarını söyleyebilirim.
Bu yöntemle bu sorun çö-zül-mez!
Dünyada askeri yöntemlerle terörü bitirmiş, sorunu çözmüş bir tane bile ülke gösteremezsiniz. Çünkü yok! İşin kötüsü bu gerçeği her iki taraf da çok iyi biliyor. Hem de çok iyi biliyor.
*
Ve asıl gündemin ikinci önemli meselesine dönersek;
Kim ne derse desin Türkiye bir tarım ülkesidir. Turizm ülkesidir.
30 milyondan fazla turistin gelip milyarlarca dolar bıraktığı bir noktadan esnafı isyan eden, kepenk kapatan, trilyonluk tesislerinin kapısına kilit vuran bir noktaya gelmişsek…
Dün patatesçisi bugün üzümcüsü yarın diğer üreticileri isyan pozisyonu almaya başlamışsa…
Vay ki vay halimize!! Yazar kasalar yeniden havaya uçmaya başlarsa şaşırmam…
Ne biber gazı stoku ne destan yazan polisler… Böyle bir isyanı söndürmeye kafi gelmeyecektir.
*
Bu satırların yazarı korkuyor.
Sadece korkularını, kaygılarını dile getirmekten korkmuyor.
Bilakis uyarıyor. Basra sermayesiyle üstesinden gelinemeyecek krizlerin kapıda olduğunu söylüyor.
Ve tarihe not düşüyor.
Normalleşme… İçeride ve de dışarıda!
Yurtta barış, dünyada barış.
Hem de hemen!