Politika

Araştırmacı Yaldız kooperatif soruşturmalarını yorumladı: Ölen olursa hesabını kim verecek?

İçişleri Bakanlığı'nın, İzmir Büyükşehir'in kentsel dönüşüm kooperatifleriyle ilgili soruşturma izni vermesini değerlendiren İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Ümit Yaldız, " İzmir bir deprem şehridir. 7 şiddetinde deprem olursa, Örnekköy’de o bitmiş olan binalara yerleşemeyen insanlar ölürse, o evler sağlam durursa, bunun hesabını hangi müfettiş ödeyecek? Hangi genel müdür, hangi belediye başkanı, hangi milletvekili ödeyecek?” açıklamasında bulundu.

EGEDESONSÖZ - İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Gazeteci Ümit Yaldız, SONSÖZ TV'de gündeme dair çeşitli konularda değerlendirmelerde bulundu. Gazeteci Fatih Yapar'ın sorularını yanıtlayan Yaldız, CHP'nin Türkiye'ye örnek gösterdiği kentsel dönüşüm kooperatif modelinin yıpranması, İçişleri Bakanlığı tarafından Tunç Soyer ve bürokratların hakkında soruşturma açılmasıyla ilgili düşüncelerini aktardı. Yaldız, "Tunç Soyer ile devam edilseydi, bu kooperatifleri tartışıyor olur muyduk? Tunç Soyer ile Cemil Tugay gibi nefret ilişkisi olmayan bir belediye başkanı olsaydı, böyle mi olurdu? CHP Genel Başkanı tarafından tavsiye edilmiş bir model, CHP iki sene sonra CHP’li belediye tarafından tartışmaya açılıyor! Hamza Dağ kazanmış olsaydı, bu kadar tartışılmazdı bu konu" diye konuştu.

ÖRNEKKÖY KOOPERATİFİNDE CEMİL TUGAY'IN ISLAK İMZALI VERDİĞİ RUHSAT VAR

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın kooperatifler konusuna yabancı olmadığını belirten Gazeteci Ümit Yaldız, "Örnekköy kooperatifinde Cemil Bey'in, Karşıyaka Belediye Başkanı sıfatıyla attığı ıslak imza var" dedi ve şunları söyledi:

"Bir taraftan iktidar partisi mensupları, il başkanından milletvekillerine kadar, kooperatifler üzerinden yükleniyorlar. Bir taraftan da Büyükşehir Belediye Bşakanı Cemil Tugay’ın, kendisinden önce görev yapan Tunç Soyer ve kadrosuna yönelik kişisel bir tavrı var. Onu aşamıyor. Bir devri sabık durumu bu. Kooperatifler konusu Cemil Tugay’ın yabancısı olduğu bir konu değil. Hatta bizzat ruhsatını kestiği bir konu. Örnekköy kooperatifinde Cemil Tugay’ın ıslak imzalı ruhsatı var. Şu anda Cemil Tugay’ın en yakınında olan, İZBETON’u yöneten kadroda olan Levent Yıldır’ın da Karabağlar’da imzası var. Kooperatif konusu, CHP’nin ana konusudur; Türkiye’ye modelleme yaptığı bir konudur. Kim tarafından? Kemal Kılıçdaroğlu tarafından! Dönemin parti meclisi üyeleri tarafından!  Bu modelin eksikleri var, geliştirilebilir. Bu konuda bir yığın magazinsel detay var. Müfettişin yazdığı çok siyasi bir rapor var ortada. CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun SONSÖZ TV'deki açıklamaları, benim zihnimde pek çok boşluğu doldurdu. Yapı kooperatiflerinin tüm tecrübelere sahip olması gerekmiyor. Tecrübe sahibi olması gerekenler, inşaat şirketleri, müteahhitler. Kooperatifin görevlendirdiği taşeron şirketler! Müfettiş diyor ki, üç gün önce kurulan kooperatife nasıl iş verirsiniz? Zaten o kooperatifin üç gün önce kurulması gerekiyor! Kooperatifin yapması gereken, deneyimli bir inşaat şirketi bulmaktı. Bu konuda Büyükşehir’in de ilçe belediyelerinin de sıkıntıları olduğu görülüyor. Ruhsat kesmemişler, üzerlerine düşen görevleri yerine getirmemişler, temelini atmamışlar. Kaotik olarak kooperatiflerin elini kolunu bağlamışlar, efendim, inşaatı neden bitirmediniz, diye hesap soruyorlar!"

GAZİEMİR'DE 25 ETAPTAN 2. ETABA DAHA YENİ İHALE EDİLDİ

İzmir'in bir deprem kenti olduğunu hatırlatan Ümit Yaldız, açıklamalarında ayrıca şu görüşlere yer verdi:

"Gaziemir’de 25 tane etap var, daha ikincisine yeni başlandı. İkinci etap yeniden ihale edildi. 23 tane etaba hiç başlanmadı. Çeşitli yerlerde sorunlar var. Bu  sorunların kaynağı, bazen AK Parti ile CHP’li belediyeler arasındaki siyasal rekabetten kaynaklanıyor. Bazen de burada olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi iç rekabetinden kaynaklanıyor. Eğer Tunç Soyer görevine devam ediyor olsaydı, biz bu kooperatifleri tartışıyor olur muyduk? Olmazdık! Tunç Soyer ile Cemil Tugay gibi nefret ilişkisi olmayan bir belediye başkanı olsaydı, böyle mi olurdu? CHP Genel Başkanı tarafından tavsiye edilmiş bir model, CHP iki sene sonra CHP’li belediye tarafından tartışmaya açılıyor! Seçimi Hamza Dağ kazanmış olsaydı, inanın bu kadar tartışılmazdı bu konu. Maliyet nedir? Maliyet candır, can! İzmir bir deprem şehridir. Şu anda biz burada konuşurken depremin olmayacağının bir garantisi var mı? 7 şiddetinde deprem olursa, Örnekköy’de o bitmiş olan binalara yerleşemeyen insanlar ölürse, o evler sağlam durursa, bunun faturasını hangi müfettiş ödeyecek? Hangi genel müdür, hangi belediye başkanı, hangi milletvekili ödeyecek? Asıl fatura budur! İnşaat maliyeti faturası bir şekilde tolere edilebilir? Evet, burada hatalar yapılmış. Olabilir. İl başkanı diyor ki, ya kardeşim, ben kooperatifim; bu işi kimin bitireceğine inanırsam, işi ona veririm! Önemli olan, bir lira fazla vermiş miyim? Bu beni tatmin etmiştir. İl Başkanı bir lira fazla vermiş mi? Verdiysem, kanıtlasınlar, kendimi yakarım diyor! Şenol Aslanoğlu keşke İl başkanı olmasaydı. Kooperatif başkanlığını belki çok daha iyi yapacaktı. Tabii ki yalnız bırakılmış."

CEMİL TUGAY, SAVCILIĞA GİTMEDİĞİNİ, HUKUKİ SÜRECİN DOĞAL OLARAK YÜRÜDÜĞÜNÜ SÖYLEDİ

CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu'nun yaptığı açıklamaları hatırlatan Fatih Yapar, "Mülkiye müfettişleri rapor hazırladı, Tunç Soyer ve 13 kişi hakkında soruşturma izni verildi. İl Başkanı Aslanoğlu, bazı sorumlularla ilgili yargı sürecinin işletildiğini söyledi. Gelinen noktada burada il başkanının yaptığı açıklamalar var. Geçen haftaki programda, burada şunu söylemiştiniz. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay’ın yaptığı şikayet veya bir bildirimin ardından böyle bir ifadenin soruşturulduğuyla ilgili bir ifadeydi. Cemil Başkan, mesaj atarak, suç duyurusunda bulunmadığını iletti. Savcılığa gitmedim, hukuki süreç doğal olarak yürüyor. Benim Büyükşehir Belediye Başkanı olarak burada benim şahsi bir müdahalem yoktur, dedi" ifadelerini kullandı. Yaldız ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Konuşmanın bütünlüğü ve konuşmanın ardından yapılan yazılı çözümün arasında bazı nüanslar olabilir. Bir konuyu anlatırken, o konunun gölgesinde kalmış benim söylediğim suç duyurusu biraz… Eksik anlatmışım. Cemil Tugay, gitmiş ,suç duyurusunda bulunmuş demedim, böyle bir şey yok zaten. Kooperatif konusunda da yok bildiğim kadarıyla. Daha çok kooperatif konusundaymış gibi kalmış. Ben, Başkan Tugay’ın kooperatiflerle İZBETON’daki, tırnak içinde söylüyorum, usulsüz kesilen çeklerle ilgili bir suç duyurusunun olduğunu duyduğumu söyledim. Oradaki karşılıksız çekler meselesini, kooperatifler olarak yorumlamışım. Bunu teyit etmek için başkanın danışman kadrosundan bazılarını aradım ama teyit edemediğim isimler oldu. Şimdi düzeltiyorum; Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla, İZBETON’daki fazla kesilen, usulsüz kesilen çekler (ki rakamı 40-50 milyon lira olduğu ifade ediliyor) ve yapılan bazı usulsüz işlemlerle ilgili Sayıştay ya denetim raporunun emrettiği şekliyle, orada deniyor ki, bunlar yanlıştır, şu kadar çek fazla kesilmiştir. Burada yanlış işlemler var, bu, idari bir soruşturmanın ötesinde adli bir soruşturmayı da gerektirir, ifadesinden yola çıkarak bir suç duyurusu var. Bugün yarın evrakı da elimize geçer ve yalanlanacağını da düşünmüyorum. Sayıştay ya da denetleme, burada usulsüz şeyler var dediğinde zaten Tugay’ın onu yapması gerekiyor. O süreç, belediye başkanının dışında başlamıştır. Bu arada Çevre Şehircilik’in yürüttüğü bir süreç var. Tüm bunlar Sayıştay ve denetim raporlarıyla birleştirildiğinde başkanın önünde mecburi istikametli bir yol çıkıyor. O yol da mahkemeye gidiyor!"

AK PARTİ İZMİR'LE SİYASİ MESAFEYİ KAPATAMADI!

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Körfez Çalıştayı'na Ege ve Dokuz Eylül üniversitelerinin akademisyenlerinin rektörleri izin vermediği için katılamaz, İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Ümit Yaldız, "AK Parti, yıllardır İzmir ile siyasi mesafeyi kapatamadı. Bu olay, AK Parti İzmir'e şaşı bakıyor, fotoğrafını netleştiren bir olaydır. Bu anlayış olduğu sürece AK Parti İzmir'de bir arpa boyu ilerleyemez" dedi. Başkan Tugay'ın "Rektörler burada siyaseten baskı yapıyor. İzmir'deki bilim insanlarından yararlanamıyoruz. Çin'den adam getiriyoruz, İzmir'den getiremiyoruz" sözlerini değerlendiren Yaldız, şunları söyledi:

"Başkan Cemil Tugay, yerden göğe kadar haklıdır bu konuda. Haklı olmak başka bir şey. Menemen Belediyesi’ne tanınan imkanlar, CHP’li belediyelere de sağlanmalıdır. Hukuk, eşitlik, adalet, bunu gerektirir. Ama başkanlık sistemiyle yönetiliyoruz. Serzenişi, şikayeti haklıdır. İşin gerçeği, her üniversiten buraya katılım olması gerekirdi. Rektörlerin görevlendirme yapması, teşvik etmesi gerekirdi. Bu körfezdeki kokudan, balık ölümlerinden yerel yönetimler kadar onlar da sorumludur. Kentimizin adını çıkaran fenomenlerin körfez fosseptik gibi koku var diye paylaşımlarda bulunarak ortaya koyduğu çirkinliğin ortadan kaldırılmasına katkı koymaları gerekirdi. Neymiş, efendim izin alamamışlar. Rektörler kim? Sonuçta siyasi insanlar. İzin vermiş olsalar, bunun cezası olacağını biliyorlar. AK Partililer, zaman zaman İzmir politikaları üzerine bizim de “aaaa” dediğimiz, alkışladığımız şeyler de oldu. Fakat AK Parti ile  İzmir ile aradaki siyasi mesafe kapatılmadı, kapanmadı. İzmir’den oy alamadıkları için İzmir’i cezalandırdıkları düşüncesi hakim oldu. Bu yerleşmiş bir algı çünkü. Bu ağlının dağıtılması, yönetilmesi , Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin elinden bu gibi malzemelerin alınması gerekirdi. Son seçimde Hamza Dağ doğru mesajlar verdi. Ama Hamza Dağ gibi düşünenler var, düşünmeyenler de var. O düşünceler, mevcut algıyı daha da yukarıya çekiyor. Ne demek rektörlerin, İzmir’deki bir problemi ortadan kaldırmak için çalıştaya akademisyenlerin gitmesine izin vermemesi? Yahu, sonuçta bir çalıştay bu! Gelecek akademisyen, orada kendi düşüncelerini söyleyecek! Çin’den gelen adamdan daha deneyimli oldukları bir gerçek halbuki. Çünkü 8 senedir bu kokuyu içlerine çekiyorlar. Bu anlayış yanlıştır. Bu anlayış olduğu sürece AK Parti İzmir’de bir arpa boyu yol kat edemez! Ben AK Parti İl Başkanı ya da bir yetkilisi olsaydım, Cemil Tugay’ın ardından çıkıp, yok arkadaşım böyle bir şey, bu rektörlerin kendi inisiyatifi diye bir açıklama yapardım. Onu bile yapmadılar. Küçük küçük dokunuşlarla sorunlar pekala çözülebilirdi. Oysa bunu yapmıyorlar ve sonuçta o büyük fotoğraf netleşiyor. AK  Parti İzmir’e şaşı mı bakıyor, fotoğrafını netleştiren hareketlerdir bunlar. AK Parti yıllarca bu algıyla mücadele etti ve bu algıyı aşamadı."

KAMUNUN, KAMUDAN ALACAĞINI TAHSİL EDERKEN HİÇ BU KADAR SERT OLDUĞUNU GÖRMEDİK

Gazeteci Fatih Yapar'ın, kanun hükmündeki kararname ile belediyelerin borçlarının, İller Bankası'ndan daha çıkmadan kesileceğini, SGK'nın haciz işlemlerini başlattığını hatırlatarak, "Kreş meseleleri var, belediyelerde eylemler oluyor. Bu işin sonu nereye varacak" sorusuna, Ümit Yaldız şu yanıtı verdi:

"Son kararnamelerden biri, belediyenin kamuya olan borçlarının İller Bankası payından otomatik kesileceğini gösteriyor. Dolayısıyla bu çok tartışılacak bir konudur. Ekrem İmamoğlu’nun bu konudaki serzenişi, üzerinde durulacak bir serzeniştir. İzmir’in belediye şirketlerinin borçları bir hayli yüksek. Onlar kesilecek Hazine tarafından…  Faizlerin silinmesi, yapılandırma, mümkün olur mu, bilemiyorum. Burada enteresan bir durum söz konusu. Bugünün kamunun, kamudan alacak tahsil ederken bu kadar net ve sert olduğu görülmemişti. Bir anda belediyelerden tahsilat konusunda… Zaman zaman listeler yayınlanır, zaman zaman Hazine'ye olan borçlar, SGK’ya olan borçlar ne durumda, görürdük. Ödenmiş ödenmemiş, icra gelmiş, yapılandırma önerisi getirilmiş, Kanun Hükmünde Kararname ile İller Bankası’ndan alacakların direkt kesileceği gibi bir çerçeve oluşmamıştı. Neden şimdi? Bunun birkaç gerçek nedeni var. Siyasi sebepleri de var. Türkiye’de Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle tulumbada su bitti. Devlet de şu anda Sosyal hizmet görevlerini yapmakta zorlanıyor. SGK da kötü yönetiliyor. Neden kötü yönetiliyor? Hastaneleri özelleştirdiniz! Kamu hastaneleri bitik durumda. Bazı hastanelerde fotokopi çekilecek kağıt yok, bırakın tomografi çekmeyi… Eskiden üç ay sonrasına, bir yıl sonrasına randevu verildi diye haber olurdu. Şimdi haber bile olmuyor bu yaşananlar. Bugün Devlet Hastanesi’ne gidiyorsun, gittiğine pişman oluyorsun. AK Parti hükümetlerinin en güçlü tarafı olan sağlık hizmetleri,  özelleştirme politikasıyla birlikte yeni doğan çeteleri ortaya çıktı. Bebeklerin canının bile hiçe sayıldığı günlere geldik. Bir rahatsızlık söylüyorsunuz özel hastanede, alakası olmayan bir yığın tahlil ve tetkik yapıyorlar. Bunu kara kaşınıza kara gözünüze yapmıyorlar. Sonuçta SGK’dan bu yapılanların parasını alıyorlar. SGK bittiği zaman ne olacak, alacaklarını tahsil yoluna gidecek. SGK da belediyelerden alacaklarını tahsil etmek için düğmeye bastı. Sonuçta belediyelerin borcu, bir borç. Belediyeler de kamudur, devlettir ama buradaki borç da borçtur. Tulumbada su varken, tahsilat biraz göz ardı edilmiş. Bugün hem Hazine’de para yok, hem de SGK sisteminde büyük delikler açılıyor. Bunlar gerçek sebepler. Bir başka gerçek sebep var ki, o da siyasettir. CHP’li belediyeler, ne bekliyorlar? Erdoğan, aaa ne kadar güzel yaptınız, ey CHP’liler, demesini mi bekliyorsunuz? En başarılı belediyelere ay sonunda Külliye’de plaket vermesini falan mı bekliyorsunuz? Cumhurbaşkanlığı yanı sıra bir partili bir cumhurbaşkanı şapkası da olan bir isimden bahsediyoruz. Erdoğan’ın da geldiği yer belediye! Belediyelerin nasıl bir silah olduğunu pekala iyi biliyor. Sonuç itibariyle ne yapacak bu mekanizmayı? Aferin size, daha iyi çalışın, tarih sahnesinden bizi silin, demesi mi bekleniyor? Bunlar normal demokrasilerde, normal rejimlerde olur, hukuk devletlerinde olur. Şimdi bir taraf feveran ediyor. Diyorlar ki, kesinti var, dayatma var, bizleri çalışmaz hale getirmek istiyorlar! Şu kadarını söyleyeyim; aynı kararname, AK Partili belediyeler için de geçerli. Menemen Belediyesi’nin de Aliağa Belediyesi’nin de ödenekleri kesintiye uğrayacak. Ama onlara arka kapıdan kaynak aktarılacak diyenler var."

BÜYÜKŞEHİR YASASINA "MELİH GÖKÇEK YASASI" DENİYORDU, ÇÜNKÜ...

Fatih Yapar, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu'nun, "Menemen Belediyesi'nin geçtiğimiz meclis oturumunda bir mera alanının belediyeye tahsisi oldu. Burada çok büyük bir Hazine alanı, cüzi bir para karşılığında belediyeye devrediliyor. Orası imara açılıyor ve sonra borca karşılık takasla o araziyi belediye elden çıkarıyor. Aynısını CHP'li belediyeler olarak biz de istiyoruz" şeklindeki sözlerini hatırlattı. CHP'li belediyelere yapılan operasyonları da irdeleyen Yaldız, şu görüşlere yer verdi:

"Haklılar. O operasyonlar, toplu kilit operasyonlarıdır. Bir örnek vereceğim. 2004 yılında çıkan ilk Büyükşehir yasası vardı. 50 kilometre çapında alanı içine alıyordu. Bunun diğer adı neydi? Melih Gökçek yasasıydı! Neden? Çünkü Melih Gökçek o zamanlar çok parlak bir Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Çankaya ve bazı ilçelerle çatışıyordu. Bu yasayla ilçelerin pek çok yetkisi Büyükşehir’e verildi.  Böylece Büyükşehir’e ekstra gelirler sağlandı. O zamanlar 30 tane Büyükşehir belediyesi yoktu. Olanların da yüzde 70’i AK Parti’deydi. İstanbul, Ankara Bursa… AK Parti, yasayı çıkarırken, yasanın ruhunu verirken, kendisinde olan Büyükşehir’lerin yetki alanını bütçesini zenginleştiren güçlerini merkeze almıştı. Şimdi bakıyorsunuz, 30 Büyükşehir var, 10’u AK Parti’nin… AK Parti’nin belediyelerle ilgili yasal bir düzenleme yaparken, kendi belediyelerini kollayacak bir düzenleme yapma ortamı kalmadı. Bugün yaşananların tüm sebebi, 31 Mart sandığıdır. Oradan çıkan fotoğraftır. Eskiden Ankara’ya, İstanbul’a şunları şunları yapıyorsunuz, İzmir’e yapın diye adalet sorgusu yapıyorduk. Bugün oralar CHP’nin elinde. Bu işte şöyle bir şey var. Balıkesir, Kütahya, Uşak, Afyon başta olmak üzere borçlu olan belediyelerin borçları 5 yıl içinde tamamen temizlenecek. Bu nedenle hizmet üretemeyecekler. Hatta personel maaşlarını ödeyen belediyeler şanslı belediyeler olacaktır. Rutini geçtim, önümüzdeki iki üç yıl içinde çok ciddi işten çıkarılmalar olacağını düşünüyorum. Kadrolar şişirildi zamanında. İller Bankası kesintileri sonrası maaşların ödenmesi zorlaşacak. Eğer altı ıslak değilse, polisten kimse korkmasın. Halk da o belediye başkanının arkasında durur zaten. Aziz Kocaoğlu’nu 397 yılla yargıladılar. Alabildiler mi sabaha karşı? Bürokratlarını aldılar, süründürdüler sonunda beraat kararı verildi. Suça bulaşmadıysa, halk için bir şey yapıyorsa, o başkana kimse bir şey yapamaz. İktidar eşit davranacak, AK Partili belediyelerle bizi eşit tutacak, diyemezsiniz. 2002’den beri yaptı mı? Yapmadı! Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidar her zaman CHP’li belediyeleri rakip olarak görmüştür. Bu böyle olacaktır zaten! CHP bugün iktidar olsa, bu sistem, CHP’yi de öyle davranışa zorlayacak. Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda, muhalefet partili bir belediye başkanı olarak iktidar partisinden neler çektiğini biliyorum. Eşitlik, adalet diye inlediğini biliyorum, İller Bankası’ndan paramızı kesemezsiniz, diye haykırdığını biliyorum. Böyle bir cumhurbaşkanımız var. Aynı zamanda siyasal rakibiniz. Başında iktidar partisinin şapkası olan bir cumhurbaşkanı varsa, ona göre muamele edeceğini bileceksiniz! Efendim bize kreş açtırmıyorlar, otoparkı elimizden alıyorlar! Bunlarla ağlamayacaksın!"