Anne olamamış 'anneler'in de Anneler Günü’nü kutluyorum…

Bugün 'Anneler Günü'

Yaşıyorsa o melek kadın…

Gidin bi'kez daha öpün ellerinden, yanaklarından…

Eğer göçmüşse bu dünyadan…

Mümkünse gidin…

Kabrini ziyaret edin, sulayın, karanfil koyun…

Çünkü…

Bana 'Mutluluğu anlat' deseler…

'Annem yaşıyor…' der, susarım…

Neden?

Çünkü…

Annemizden 'terlik yesek' bile çocukken…

Yine 'Anneeee…' diye ağlardık; hatırlayın…

Bilmeliyiz ve unutmamalıyız ki…

Her anne bir sanatçıdır, en güzel eseri de yavrusudur…

***

Sabredin; başlığa geleceğim…

Ancak, önce 'tarihten bir yaprak'

Halide Edip Adıvar anlatıyor:

'Mustafa Kemal Paşa'nın annesinin Ankara'ya gelmesi Zübeyde Hanım'ı daha çok görmeme neden oldu… İhtiyar Hanım'ın yüzü, ince hareketli vücudu, atılgan ifadesiyle Mustafa Kemal Paşa'nın aynıydı… 70 yaşında olmakla beraber, süt gibi beyaz ve pembe renkli cildinde bir tek buruşuk yoktu… Çok çabuk öfkeleniyor olmasına rağmen, koyu mavi gözlerinde ve ağzında bir şefkat hissedilirdi… Beyaz entarisi, ütülü mendilleri, beyaz elleri ile büyük annemi hatırlatırdı… Tam Makedonyalı bir kadındı… O'nun için, oğlu, daime ilk mektepteyken istediği gibi azarladığı Mustafa'ydı… Bir yer yatağında yatıyordu…Anlaşılan hastalığı çok ciddiydi ve yaşaması bir mucizeydi… Doktor Adnan'ın (Adıvar) boynuna kollarını dolar, yanaklarından öper, elini yakalayarak doğmuş olduğu Selanik şehrinden bahsederdi… İçi Selanik için yanıyordu… Oğlu Mustafa, Selanik'i almadan kendine yeni bir entari yapmamaya ahdettiğini söylerdi… Fikriye Hanım'a da pek teveccühü yoktu…'

Fikriye'yi biliyoruz, Mustafa Kemal'e aşık akrabası… O'nun yemeğini yapan, şarkılar söyleyen, çamaşırlarını yıkayan akrabası… Fikriye'yi neden sevememiş Zübeyde Hanım, onu da Atatürk'ün Ahmet Çavuş'u anlatıyor:

'Zübeyde Hanım'la, Ankara'ya gitmek için yola çıktık… Bana, (Köşk'te kim var? İşler nasıl yürütülüyor? Kadın var mı, yok mu?) diye sordu… Ben de, akrabalarından Fikriye Hanım'ın Köşk'te bulunduğunu söyledim… O anda Zübeyde Hanım birden sinirlendi… (İnce, zayıf bir hanım mı?) diye sordu… Ben de tarifin doğru olduğunu söyleyince, (Eyvah…) dedi… (Bu kadın varken benim oğlum evlenemez…) ve başladı ağlamaya… Meğer Zübeyde Hanım, Gazi'nin Fikriye Hanım'la evlenmesinden korkarmış…'

***

Her anne böyledir…

Kıskanır, canından can verdiği yavrusunu…

Ne güzel söylemişler:

'Ne cenneti merak ediyorum ne de cehennemi… Çünkü, ben annemi gülerken de gördüm, ağlarken de…'

***

Bi'de…

Affınıza sığınarak…

'Anne olamamış anneler vardır…'

Bu cümle benim icadım…

Daha çok…

Bu tanımlama…

'Anne olmamış / olamamış kadınlar' için dile getirilir…

Ben yine ısrarla…

'Anne olamamış anneler'den söz etmek istiyorum…

O'lar için kimileri, 'Allah vermemiş' der…

Bazıları, 'Tıbbi gerekçeleri' sıralar…

Hiç fark etmez…

Mesela, rahmetli Nermin Halam…

Hiç evlenmedi, beni o büyüttü!

Hasta olduğumda öleceğim diye başımda ağlardı…

Henüz okula başlamamıştım…

Geceleri başımda hikayeler okuyarak beni uyuturdu…

Lisedeki kız arkadaşıma bile karışırdı…

Taaa üniversiteye kadar…

Sonra ben 'annemin oğlu' olduğumu fark ettim!

Mesela, rahmetli Berrin Teyzem…

En güzel kurabiyeleri benim için yapardı…

Bu 'anne olmamış anneleri' unutabilir miyim?

***

Bugün 'Anneler Günü'

Bugün, aslında…

'Anne olmayan anneler'in de günü…

Belki onlar çok küçük bir grup…

Ama, yanağınıza kondurdukları öpücük…

Gerçek annenizinki kadar sıcak…

Hani, anneler kızlarına taaa evlendikleri güne kadar…

'Anne olduğunda anlarsın…' derler ya…

Doğrudur… Pek de çok doğrudur…

Ancak o söz…

Anne olamayan kadınların kalplerinin tam orta yerinde yankılanır!

Sızısı büyüktür, ilacı olmayan kalp ağrısıdır!

Şimdi biz o kadınların…

'Anneler Günü'nü kutlamayalım mı yani?'

Can attıkları halde….

Bebekleri olamadı diye…

Böyle bir günde 'mahzun' mu bırakalım onları?

O kadınlar ki…

Anne olamasalar da…

Sokakta karşılaştıkları her çocukta…

Bir an için de olsa…

Anne oldular ve gözyaşlarını içine akıtıp…

Yanından yürüyüp geçtiler…

Şimdi Onlar için…

Bunlarda 'anne kalbi yok' filan mı diyeceğiz yani?

***

Noktayı koyuyorum…

Bu 'kalem artığı' yazıyı da…

Hiç anne olmamış / olamamış / olması mümkünsüz…

Ancak…

Gerçek anne yüreğinden farksız kalplerin…

Güzeller güzeli sahibelerine ithaf ediyorum…

Başkalarının çocuklarında…

'Anneliği tadan' tüm kadınlara bugün bi'kez daha selam olsun…

Sonsöz: Özellikle bugün bi'düşünün… Kime sadece, 'Senden başka hiç kimseye ihtiyacım yok…' diyebilirsiniz?