Anladım ki yavaş yavaş gidiyor!

15 yıl oldu, bu dünyaya veda edeli…

Yaşasaydı…

Bugün 96 yaşını sürdürüyor olacaktı…

Elini hiç bırakmadığı hayat arkadaşı…

O'nun anılarıyla…

Bir süre daha bizimle birlikte oldu…

Sonra veda sırası O'na geldi…

Büyük aşkın siyasi kahramanları artık aramızda değil…

Hayret…

Zaman nasıl da su gibi akıp, gidiyor…

***

Aşk, birbirine bakmak değildir…

Aşk, birlikte aynı yöne bakabilmektir…

Onlar…

Tam 60 yıl aynı yastığa baş koydular…

Ömür boyu el ele dolaştılar…

Hem birbirlerine baktılar…

Hem birlikte aynı yöne baktılar…

***

Biri diğerinden 14 yıl daha fazla yaşadı…

Nasıl yaşadı?

Hep O'nu düşünürek…

'Sağ olsaydı, böyle yapardı…' diyerek…

'Şimdi burada olsaydı, şöyle söylerdi…' diyerek…

'Yaşasaydı barışçıl çözüm bulurdu…' diyerek…

Demek ki…

Büyük aşkları…

Ölüm bile ayırmıyor / ayıramıyor!

***

Türkiye'de hiçbir siyasi liderin…

Eşiyle bu kadar çok fotoğrafı yoktur!

Neden?

Çünkü, hiç birbirlerinden ayrılmamışlar…

Yorulunca…

Hatta, saatlerce…

Fena halde, uykusuz kalınca…

Biri, diğerinin omzunu yastık yapmış; yaslanıvermiş…

Bi'yudum ferahlık için…

Birlikte gözlerini kapatmışlar…

Tavşan uykusuna dalarken…

Ve…

Birlikte uyanmışlar yeni heyecanlara…

***

Rahşan – Bülent Ecevit gibi aşıklar…

Artık yok…

O'nun yerine…

'Aşkııım, bu akşam yemeği sen yapar mısın?' repliği…

Hayatımızın parçası oldu…

Evin kızı bile…

Babasına 'Babişko…' diyor…

Ölümüne sevmek böyle bi'şi değil!

Aşk…

60 yıl boyunca birbirini incitmemek aslında…

Yalan mı?

***

Ne güzel söylemişler…

'Büyük aşklar tatlı başlar…' diye…

***

İstanbullu delikanlı, Selanikli kızdan iki yaş küçüktü…

Hiç dert etmediler…

İkisi de Cumhuriyet'in kuruluş yılları çocuklarıydı…

Yolları, İstanbul Robert Kolej'de kesişti…

Delikanlı şair ve gazeteci olmak istiyordu…

Kız da, sevgilisinin annesi gibi bir ressam…

Şu tesadüfe(!) bakar mısınız?

Kız okuldaki bir tiyatro gösterisinin dekorlarını hazırlıyor…

Delikanlı da o gösteride şiir okuyacak…

Eros'un okları, ikisinin kalbini hedefliyor…

O günden sonra…

Dersler dışında birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar…

Lise son sınıfta…

İstiklal Caddesi'ndeki tramvayda…

Oğlan dayanamıyor, kızın ellerini tutuyor…

Titreyen sesine engel olmaya çalışarak…

'Benimle evlenir misin?' deyiveriyor…

Delikanlı o sırada 19 yaşında…

Sevgilisi de henüz 21'ine yeni girmiş…

***

Sadece 'kalp pusulası'nın gösterdiği yolda yürüdüler…

Çok zorluklar yaşadılar…

Aşk bir mücadeledir, dediler…

Aşk bir savaştır, dediler…

Aşk büyümektir, dediler…

El ele, omuz omuza verdiler…

Sevgilerini el ele büyütüp, el ele derlediler…

Siyaseten çok zor günler geçirdiler…

Üstlerine silahlar çevrildi…

İzmir'de suikast girişimine uğradılar…

Taşlandılar…

Sopalandılar…

Ama, ilginçtir…

Hiç yılmadılar…

'Biz mutluyuz, merak etmeyin' dediler…

Gözyaşlarını ise…

Sadece birbirlerine gösterdiler…

***

Kaç kadın, siyasi yasaklı kocası için…

Zincirbozan'da…

El ele, başı dik askerlerin arasında yürür?

Kaç kadın…

Eşine politik katkı için…

İleride iktidar olacak bir siyasi parti kurar?

İstese milletvekili de olurdu; bakan da…

O koltukların hiçbirine itibar etmedi…

Türk Siyasi Tarihi'ne damgasını vuran…

En önemli kadın figürlerden biri olarak tarihte yerini aldı…

***

İkisinin de farklı tarihlerde 'hastalık evresi' var ki…

Bugün…

Birbirlerine TV dizilerinden öğrendikleri…

'Aşkım… Aşkım…' seslenişinden…

Bir milyon kez daha tatlı, anlamlı, riyasız ve gerçek…

***

Bi'ara Rahşan Hanım rahatsızlanıyor…

Tarih, 2003…

GATA'ya kaldırıyorlar…

Tedavisi 15 gün sürüyor…

Onca ısrarlara rağmen…

Bülent Bey, 'ömürlük' eşinin refakatçisi oluyor…

'Siz ilgilenemezsiniz sayın Başbakan…' diyen doktorlar bile…

İkna edemiyor Ecevit'i…

Baldızının…

'Bari ben kalayım…' sözlerini bile dinlemiyor…

7x24 başından ayrılmıyor Rahşan Hanım'ın…

Aşk, bu işte…

***

Kadere bakın ki…

Takvimler 18 Mayıs 2006'yı gösterirken…

Bülent Ecevit…

Akşam saatlerinde beyin kanaması geçiriyor…

GATA'ya kaldırıyorlar…

İki kez ameliyat geçiriyor…

Ağrılı uyarılara cevap veriyor ama bilinci kapalı…

Rahşan Hanım…

İlk geceden itibaren…

Eşinin yattığı hastane odasından hiç ayrılmıyor…

Neredeyse altı ay…

Gece gündüz demeden hayat arkadaşını kimselere emanet etmiyor…

Kişisel ihtiyaçları için en çok bir saat odadan uzaklaşıyor…

Sonra yine…

Sevdiceğinin yanına koşuyordu…

***

Rahşan Ecevit…

Daha sonra o 190 günü şöyle seslendirdi:

'Hastanede 173 gün kaldı, her gün yavaş yavaş elimizden kaydı… Hep elini tutuyordum, o da benim elimi tutuyordu, sıkıyordu ama son günlere doğru elimi sıkmaz oldu, anladım ki; yavaş yavaş gidiyor…'

***

Ecevit'in vefatının ardından iki unutulmaz olay yaşanıyor…

Birincisi…

Bülent Bey'in toprağa verileceği günle ilgili…

Rahşan Hanım, Pazar gününü istiyor…

AK Parti'nin, o gün büyük kongresi var…

Rahşan Hanım diretiyor…

Memurlar, işçiler gelsin istiyor törene…

Bu nedenle Pazar gününde ısrarcı…

Diyor ki:

'Gerçek tabanımız onlar…'

Rahşan Hanım, ısrarında haklı…

Nitekim, O'nun dediği oluyor…

İkincisi…

Kocatepe Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından…

Çok kalabalık bir konvoyla kabristana gidiliyor…

Rahşan Hanım…

Cenaze aracına sıkı sıkı tutunuyor, hiç bırakmıyor…

Onca yaşına karşın…

Sekiz kilometre bu şekilde yürüyor…

Cenazeye katılanlar bunu unutamıyor…

***

Herkes…

Rahşan Hanım'ı dominant bir hanımefendi olarak bilir ama…

Aslında…

O büyük aşkın kahramanı…

Eşini kızdırmaktan çekinirdi…

Bülent Ecevit, 'Tamam Rahşan, tamam!' dediğinde…

Hemen susardı…

Her şeye rağmen…

Şartlar ne olursa olsun…

Birbirlerinin ellerini hiç bırakmadılar…

Sadece 'kalp pusulası'nın gösterdiği yolda yürüdüler…

Çok zorluklar yaşadılar…

Aşk bir mücadeledir, dediler…

Aşk bir savaştır, dediler…

Aşk büyümektir, dediler…

El ele, omuz omuza verdiler…

Sevgilerini el ele büyütüp, el ele derlediler…

Siyaseten çok zor günler geçirdiler…

Üstlerine silahlar çevrildi…

İzmir'de suikast girişimine uğradılar…

Taşlandılar…

Sopalandılar…

Ama, ilginçtir…

Yılmadılar…

'Biz mutluyuz, merak etmeyin' dediler…

Gözyaşlarını ise…

Sadece birbirlerine gösterdiler…

***

Bitiriyoruz…

Bi'düşünün…

Kaç erkek hayat arkadaşı için şu satırları döktürür:

'Birlikte öğrendik seninle…

Avcumuzda yüreği çarpan kuşa sevgiyi…

Elele duyduk kumsalda…

Denizin milyon yılda yonttuğu taşa sevgiyi…'

Bugün…

Birbirlerine böyle seslenen sevgililer kaldı mı?

Varsa eğer…

Aşk, neden artık her şeyin ilacı olamıyor?

Nokta…

Hamiş: Bu yazıyı kaleme alırken, Ecevit'in son günlerinden kesitler dile getiren DSP önceki Genel Başkanı Masum Türker'e, bugünün Genel Başkan Yardımcıları Selçuk Karakülçe ve Hasan Erçelebi'ye ve hiç yayınlanmamış özel fotoğrafı çeken Hasan Uğurtürk'e teşekkürlerimle…

Sonsöz: 'Hayatta en zor olan şey, gerçek aşkı bulmak değildir… Daha da önemlisi onu her zorluğa karşı sürdürebilmektir… / Anonim…