Anayasa üzerine (2)…

Millet İttifakı'nın geçen hafta açıkladığı 'Anayasa taslağı' üzerine fikirlerimi açıklamaya devam ediyorum.

Getirilen başka bir kural da 'yenisi kurulmadan mevcut hükümetin düşmeyeceği' hükmüdür.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi öncesinde de, gensoru veya istifa sebebiyle bir hükümet düşerse, yenisi kuruluncaya kadar mevcut hükümet Cumhurbaşkanının tezkeresi ile göreve devam ederdi. Bu uygulamanın dışında, nasıl bir yol izleneceği açıklığa muhtaçtır…

Halen yürürlükteki kurala göre, Yüksek Seçim Kurulu kararları kesindir. Herhangi bir üst mahkemeye baş vurmak mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi bu tarz başvuruları reddetmektedir. Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 'seçime yönelik' itirazları kabul etmemektedir. Getirilen yeni hükümle, bireysel başvuruları, Anayasa Mahkemesi inceleyebilecektir. Bu kuralı, 'kurumsal başvuru' içinde geçerli hale getirmekte fayda vardır.

Çok önemli gördüğüm bir öneriyi de altını çizerek vurgulamak isterim.

Şöyle ki:

Mahkemelerde, iddia makamı,yani savcı,kürsüde, hakimlerin yanında oturmaktadır. Avukat ise yani savunma, kürsünün altında bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki, iddia bütün rejimlerde vardır, oysa savunma hukuk devletinin temel unsurudur ve sadece demokratik rejimlerde vardır. Getirilecek değişiklikle savunmada iddia ile eşit tarzda oturacaktır. Bu öneriyi çok önemsediğimizi bilhassa belirmek isterim.

Yine, Türkiye Barolar Birliği'ne kazandırılacak yeni statü de çok önemlidir.

Yerel Yönetimlerden, 'kayyum' uygulamasının kaldırılması ve bu konuda karar merciinin mahkemeler olması çok isabetlidir. Zira, İdare'nin hiç bir eylem ve işlemi, Yargı denetimi dışında tutulamaz..

YÖK'ün kaldırılması isabetlidir ve ilaveten Üniversitelere 'özerklik' getirilmesi ve aynı zamanda üniversitelerin kuruluşunun da bir esasa bağlanması gereklidir.

Partilerin kapatılması ile ilgili davaların, TBMM'nin iznine tabi tutulması, yargı bağımsızlığı ile bağdaşmayan bir hükümdür.. Yargıya müdahaledir. Hukuk Devleti ilkesi ile bağdaşmaz.

Cumhurbaşkanlığının 'sembolik' olarak düşünülmesi de isabetli değildir. Bizim gibi ülkelerde her türlü sorun ve ihtilaflarda, tarafsız ve fakat etkili bir makama ihtiyaç vardır ve bunun için en uygun makam 'Cumhurbaşkanlığı'dır…

Yüksek Seçim Kurulu ile birlikte, İl ve İlçe Seçim Kurulları yeniden düzenlenmeli ve bu konudaki yetkiler seçmen kütükleri gibi, Nüfus İdaresi'nden alınarak seçim kurullarına verilmelidir.

Ordumuz ile ilgili yapısına uygun bir düzenleme yeniden yapılmalıdır. Askeri hastaneler açılmalıdır.

Yaptığımız bu açıklamalar dar çerçevede ve özet açıklamalardır. Ancak 'taslak' açıklandığından bu yana gündemde yeterince yer almamıştır. Oysa konu çok önemlidir ve enine boyuna tartışmaya açılmalıdır…