İletişim Başkanı Fahrettin Altun, başkanlık konferans salonunda 'Afet ve Kriz Dönemlerinde Habercilik Paneli'ne katıldı. Altun, 6 Şubat'taki deprem felaketine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Deprem bölgesinin sağlam ve dayanıklı evlerle, altyapı ve üstyapısıyla yepyeni bir çehreye kavuşturulacağını kaydeden Altun, 'Ülke genelinde deprem farkındalığının artırılması ve kentsel dönüşüm adımlarının hızlandırılması için var gücümüzle çalışacağız. Bu noktada kamu kurumlarından belediyelere, vatandaşlarımızdan medyaya, herkesin üzerine düşen sorumluluğu hassasiyetle yerine getireceğine inanıyorum' diye konuştu.

'KARA PROPAGANDA GİRİŞİMLERİNE ŞAHİTLİK ETTİK'
Altun, afet hallerinde kamuoyunun hızlı, doğru ve şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesinin önemine işaret ederek, 'Bu süreçte dezenformasyonla mücadele etmek de bir gerekliliktir. Yaşadığımız son depremlerde bu hususu bir kez daha görmüş olduk. Ne yazık ki deprem gibi acı bir olay üzerine oluşan hassasiyetlerin suistimal edildiği, sistematik dezenformasyon ve kara propaganda girişimlerine şahitlik ettik. Teyit edilmeden yapılan paylaşımların, arama kurtarma faaliyetlerini sekteye uğratması, insan hayatına mal olması gibi durumlarla dahi karşılaştık. Bölgede canla başla yürütülen arama kurtarma ve insani yardım çalışmalarının yanında, tezviratlar ile de mücadele etmek durumunda kaldık. Biz de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak gerçek bilginin paylaşılması ve dezenformasyonla mücadele edilmesi noktasında sorumluluklarımızı, görevlerimizi yerine getirme gayreti içinde olduk. Doğru bilgi ve veri akışını temin etmek için ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla koordinasyonun tesisine katkı sunduk' ifadelerini kullandı.

'HİÇBİR HABER İNSAN HAYATINDAN ÖNEMLİ DEĞİLDİR'
Doğru bir bilginin, hayat kurtarabileceğini kaydeden Altun, şöyle konuştu:

'Vahim sonuçlara neden olmamak adına doğrulanmamış hiçbir bilgi kesinlikle paylaşılmamalıdır. Afet bölgelerinde haber yaparken, ne yazık ki arama kurtarma faaliyetlerinin aksamasına dahi neden olabilecek girişimlere de şahitlik edebiliyoruz. Unutulmamalıdır ki hiçbir haber insan hayatından önemli değildir. Zaten kendisi olağanüstü olan olay hakkında; panik, tedirginlik, infial ve korku uyandıracak tarzda bir sunum yapılmamalıdır. Bölgede görüntüsü çekilen, mikrofon uzatılan insanların deprem, yangın, sel gibi bir travma yaşadıkları unutulmamalı; yaşadıkları kayıpları, acıları göz önünde bulunduran bir dille onlara yaklaşılmalıdır. Yaşananları dramatize etmek ya da magazinleştirmek adına insan haysiyetini rencide edecek söylem ve görüntülerden uzak durulmalıdır. Tüm bu şartlar altında, afet haberciliğinin bir uzmanlık alanı olarak tanımlanması gerektiğini görüyoruz.' (DHA)