Altına hücum

Başlık ABD'nin Kovboy filmlerinden alınma. Kaba, saba, kir pas içindeki kovboylar Batı ABD'ye altın bulup zenginleşmeye hücum eder. Bu uğurda birçok kişiyi öldürürler, yalan söylerler, dostlarına ihanet ederler ve hatta en yakın dostlarını altın, yani para için öldürürler…

Ne değişti o günlerden bu yana? Değişen daha sık duş alan, sabun kullanan, öldürürlerse bunu bazen iç savaş çıkararak legal bir kılıfa sokmaya çalışan, açık açık ama bazen de hiç açık açık olmayan, bin bir gizli yolla, entrika ve propaganda ile yapan, silah taşıyorsa bunu saklı taşıyan modern kovboylar…

Savaş petrol ve doğal gaz için çıkarılsa da, yeryüzünü yaşanamayacak şekilde hallaç pamuğu gibi atan altın… Siyanürü, ormanları talan etmesi, su kaynaklarını zehirlemesi… Yalnızca petrol ve altın değil, pestisidler yani tarım ilaçları, genetiği değiştirilmiş gıdalar da topraklarımızı zehirlemekte. Dünya yüzü yavaş yavaş yaşanamayacak bir yere dönüyor…

Son gerginlik güzelim Kaz Dağlarına yapılan talan. Uzmanlar 195 000, 212 000 ağaç kesildi diyorlar, fotoğraflar da buna işaret ediyor. Diğer gördüğümüz fotoğraflar ise Karadeniz, İç Anadolu ve tüm ülkede bir talana işaret ediyor. Benim anlamadığım buna izin veren kişiler bu kadar mı sevmiyorlar bu ülkeyi? Dünyamızı? Hem ülkemizin yetkilileri, hem de Kaz Dağları örneğindeki Kanadalı kovboylar… Torunlarının yaşayacağı dünyayı hiç mi düşünmüyorlar?

Kendi ülkelerinin bayrağı bir ağaç yaprağı iken, kendileri ormanlarıyla övünürken, bizim ülkemizde yaptıkları affedilmez, etik dışı… Çifte standart denilen şey… Sömürgeci ülkelerin tarzı bu. Kendi ülkelerinde, kendi insanlarına sağlıklı yaşam, ormanlar, organik besinler, refah, demokrasi. Kendini koruyamayan, rüşvet sarmalından çıkamayan ülkelere siyanür, talan, altınlarını, petrolünü alıp götürme…

James Barr isimli Kırmızı Çizgi kitabının yazarının son kitabını okuyorum. Lords of the Desert. Türkçeye çevrildi mi bilmiyorum ama eminim çevrilmediyse de kısa sürede çevrilir. ABD ile İngiltere'nin Ortadoğu'daki didişmelerini ve ABD'nin İngiltere'ye attığı kazıkları anlatıyor bu kitabında yazar. Bir yandan da bizi son yüzyılın tarihinde bir geziye çıkarıyor, hangi ülkelerde kimlere rüşvet vererek o ülkelerin petrolünün üstüne oturduklarını açıklıyor açıklıkla. 'Bir tek Musakddık'ı rüşvetle satın alamadık, onun parayla ilgisi yoktu' diyor…

Darısı tüm dünyanın rüşvetle iş çevrilen yerlerinin başına. Her ülkeye birçok Musaddık gerek. Bir tane değil, birçok. Ama gördüğümüz gibi onun da var olmasına izin verilmiyor, bin bir entrika ile devriliyor. Bu olaylar bir ülkenin 'Vatan' düşüncesinin çevresinde kenetlenmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor…

Biz ülke olarak bunu bir defa Atamızla Kurtuluş Savaşında ve takip eden yıllardaki devrimlerimizde yapmışız. Tek vücut olmuşuz. Onurla anıyoruz o günleri. Yine birlik olma, vatansever olma, vatanımızı satmama zamanı. Satanların utanıp, cezalandırılması gereken bir zaman. Vatanımız için birlik olmalıyız. Dışarıdaki bin bir çeşit kovboya izin vermemeliyiz…