Alevilerin kestiği yenmez

Bu günler de bir din öğretmeni linç ediliyor.

Alevinin pişirdiği yemek yenmez dediği için.

Ağacı kesip ormanı görmemektir bu.

1999 depreminin Veli Göçer'idir O.

Onbinlerce ev, apartman yıkılmıştır o depremde.

Yıkılan her binanın bir müteahhidi vardı oysa.

Binlerce hırsız binlerce yolsuz müteahhit.

Ama bir Veli Göçer buldular ve linç ettiler, cezalandırdılar.

Gerisini araştırmadılar, bulmadılar, cezalandırmadılar.

İşte adalet ya da adaletsizlik denen şey bu.

Şimdi bu din öğretmenini buldular.

Aşağılıyorlar hakaret ediyorlar.

Oysa O öğretmen milyonlardan birisidir sadece.

Sistemin kurbanıdır O.

Ona ne öğrettilerse onu öğretiyor sadece.

Yedi yaşındaki çocuklara türban taktırılan eğitim kurumlarında, tarikat yurtlarında, toplantılarında, özellikle köylerde cemaat toplantılarında ne öğretildiğini sanıyorsunuz?

Diğerlerinin farklı düşündüklerini, farklı öğrettiklerini mi sanıyorsunuz?

Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirildiğini mi sanıyorsunuz?

Ayrışmadan menfaatlananların temel ilkesidir bu.

Demokrasiden laisizmden ayrılmanın sonucudur bu.

Din simsarlarının temel dayanağıdır bu.

Hikayeyi, bir Alevi olan dostum Hasan Yıldız'dan duymuştum. Sonra araştırınca, Rıza Zelyut gibi önemli Alevi araştırmacı yazarlarının da yazdığını gördüm.

Şeyh Said, isyandan önce rivayete göre adamlarını göndererek, rivayete göre kendisi Seyit Rıza' ya giderek yardım istemiş ve isyana katılmalarını talep etmiştir. Seyit Rıza gelen misafirlere ikram etmek üzere koyunlar kestirmiş, ancak Şeyh Said (veya adamları) alevinin kestiği yenmez diye sofraya oturmamışlardır. Misafirlerini uğurladıktan sonra özellikle alevi aşiret reisleri biz kestiğimizi bile yemeyenlerle birlikte hareket etmeyiz demişler ve Seyit Rıza'nın kararıyla isyana katılmamışlardır.

İşte günümüzde pompalanan kafa Şeyh Said kafasıdır.

Dindar ve kindar nesil kafasıdır.

Onun için O öğretmene kızmayın.

O sadece içindekini açığa vurmuş bir zavallıdır.

Dün akşam Alevi Dostlarımız Güler ve Cemal Gündoğan Çiftinin gönderdiği aşureyi, şekerim olmasına rağmen bir başka keyif alarak kaşıkladım.

Ve güzel Türkçe'mizi Osmanlı'nın Arap ve Fars bağnazlığına rağmen koruyarak bugüne getirdikleri için Alevi Ozanların şahsında tüm Alevilere merhaba diyorum…

Bu şiiri daha öncede yayınlamıştım, konuya uyduğu için bir daha okuyun dedim.

Mecburda değilsiniz yani…..

SOFİ BABA

Hayal kurma sofi baba

Zamanını ettin heba

Baktım dört büyük kitaba

Sen cennete gidemezsin

Ömür verdin cami yaptın

Girdin de şeyhine taptın

İşte böyle dinden koptun

Sen cennete gidemezsin

Ne dediler tamam dedin

Ruhumu yıkamam dedin

Sözünden çıkamam dedin

Sen cennete gidemezsin

Çocuğun gitmez okula

Oda tabi oldu kula

Boşa namaz kıla kıla

Sen cennete gidemezsin

Şehit verdin ağlamadın

Vatan için çağlamadın

Komşuna aş sağlamadın

Sen cennete gidemezsin

Kurulmuş doğada denge

Bakmaz mısın o ahenge

Kötü gider günün günce

Sen cennete gidemezsin

İlim benzer bir ırmağa

Yalpalarsın sola sağa

Ayak uydurmadan çağa

Sen cennete gidemezsin

Cevabı ararsın dinde

Cevap evrenin içinde

Hatayı ara kendinde

Sen cennete gidemezsin

Girmedin fende yarışa

Cennet yoktur bu duruşa

Bir şey kalmadı varışa

Sen cennete gidemezsin