Objektif özellikleri ne olursa olsun bir kent değerini, sakinlerinin ve ziyaretçilerinin yargılarında bulur...
Bir şehir için değerini bulmak adına en doğru söz budur, rahmetli Nuri Bilgin'e aittir. Yani öyle sosyal medya üfürmeleriyle, pr 'cı ittirmesiyle, gerçekte meslekle hiç alakası olmayan insanları 'gazeteci' diye ağırlamakla herhangi bir şehrin sakinlerinin ve ziyaretçilerinin yargılarını değiştiremezsiniz… Sanmayın ki bunları sadece Alaçatı için yazıyorum. Her sabah başka bir kentten, kasabadan 'fark yaratan bilmemneresi' konulu sosyal medya mesajları geliyor. Nasıl fark yarattığını anlayan beri gelsin…
Yönlendirilmemiş insanın bir kent-kasaba konusunda olumlu ya da olumsuz düşünce söylemesi ciddiye alınması gereken bir durumdur yani. Yönlendirme ile yapılan yorumların ise ciddiye alınmadığını en çok o uyduruk yorumu yapan bilir… Akıllı insan 'yargısını açıklarken' düşünme, kavrama, karşılaştırma gibi yollara başvurur ve durumu değerlendirir.
***
40 yıllık dost, Sevgili Salim Kadıbeşegil geçen Perşembe sabahı davet etti ama bir seyahatin saatinin değişmesi sonucu Alaçatı'ya gidemedim… Gidemedim ama Alaçatı toplantısını uzaktan da olsa izledim. Toplantıda 'Alaçatı 2020 Platformu' ev sahipliğinde ve Alaçatı Turizm Derneği'nin katkılarıyla geçen Ağustos ayında gerçekleşen Alaçatı Stratejik Algı Takip Araştırması sonuçları paylaşıldı.
Meseleyi önce insanların yaşadıkları yere karşı sorumlulukları olduğunu hatırlamak –hatırlatmak olarak gördüm… İlk kapsamlı araştırma 2011 yılında yapılmıştı.
Alaçatı için sevgili dostum, kardeşim Nezih Öztüre ile birlikte bundan 10 sene önce bir kitap yapmıştık. O kitapta tek dileğimiz vardı 'Alaçatı'ya yazık olmasın'… Kitabı bulabilenler özellikle son 20 sayfayı okurlarsa bugünler için dile getirdiğimiz kaygıların ne kadar da haklı olduğunu görürler…
Alaçatı'daki işletme sahipleri, yerel halk ve basın mensuplarının katılımı ile gerçekleştirilen toplantıya katılım ve ilgi büyükmüş… Zenna kurumsal marka araştırmaları şirketi tarafından gerçekleştirilen araştırma Nuran Aksu ve Zafer Naran tarafından sunuldu. Araştırma projesi ve sunumu Alaçatı 2020 Platformu, Alaçatı Turizm Derneği, Kurabiye Otel, Beyevi Otel, Papazz Restoran ve Fahri'nin Yeri sponsorluğunda gerçekleşmiş. Hepsini kutlayalım ve gelelim ayrıntılara…
63 işletme, 37 ilçe sakini ve 86 ziyaretçi ile görüşülerek hazırlanan araştırmanın amacı Alaçatı'da yaşam kalitesini arttıracak alanların belirlenmesi… Öncelikle Alaçatı'nın geleceğini tehdit eden, çarpık yapılaşma, gürültü ve işletmelerin kalitesindeki düşüşe dikkat çekiliyor.
Alaçatı rahmetli Leyla Figen ile başlayan süreçte tarihi dokusu, sokakları, taş evleri, huzurlu ve sakin havası, plajlar, sörfçüler, deniz, yerel lezzetler ve yemekleri ile öne çıkmıştı. Bu özellikleri koruyan çok iyi bir iki restoran, on kadar butik otel var, o kadar… Ama eski deyimle 'kahir ekseriyet' hızla bozulmakta olan tarihi doku, huzursuz, sükunetini yitirmiş sokaklar, kıl ve kaba işletmeciler, o işletmecilerin küçük birer kopyası olan garsonlar, zavallı komiler, mafioso kılıklı valeler, fevkalade tatsız tuzsuz yemekler, sürüsüne bereket görgüsüz ve sadece kendini göstermeye çalışan 'müşterileri' ile Haziran ortasından Eylül ortasına kadar çekilmez bir hal alan bir yer…
Yıllardır konuştuğumuz mevzular araştırmada da ortaya çıkmış… Nedir bunlar… İşletmelerde sunulan hizmetlerin ödenen paraya değmemesi… İşletmelerdeki insan kaynaklarının eğitim ve donanım olarak yeterli olmaması… Alaçatı içindeki işletmelerin geç saatlere kadar yüksek sesli müzik yapması , plajlarda, restoran, kafe bar ve marinalardan alınan hizmetlerin ödenen paraya değmemesi…
Benim ekleyeceğim de, işletmelerdeki bu eksikliklere hiç bakmadan bu paraları veren bir ton andavallının bulunması… Ama nereye kadar, hangi zamana ödeyecek bu görgüsüz tayfası bu paraları… Nereye kadar? Sıkılıp yeni bir yer buluncaya kadar… Mesela bunlar kendine Ayvalık'ta yer bulamaz… (Nedenini sonra anlatırım)
Alaçatı bir gün kendi ile baş-başa kalınca ne olacak? Gördüğüm 2020 Platformu o günlere şimdiden önlem almaya çalışıyor…
Elbette öneriler de gelmiş… Alaçatı'nın Çeşme'den farklı bir kimliği ve dokusunun olması gerektiği vurgulanmış, doğrudur.
Tanıtım ve yatırımlar açısından sadece Alaçatı değil, kendi kimlikleri ve özellikleri dikkate alınarak tüm yarımadanın birlikte değerlendirilmesi görüşüne ise katılmam… Şairin dediği unutulmamalı: Bir ağaç gibi tek ve hür ama bir orman gibi kardeşcesine yaşayacak tüm köy ve kasabalar…
Alaçatı içerisinde hibrit ve elektrikli araçların tercih edilmesi gerekir; doğrudur. Çöp toplama, temizlik, çevre düzenlemesi, park ve bahçelerin turistik belde görünümüne uygun olması gerekir; doğrudur. Yeterli otopark olması, atıkların geri dönüşüme uygun ayrışımının yapılması, su, kanalizasyon, elektrik, aydınlatma sorunlarının giderilmesi gerekir… Hepsi doğrudur ve bunlar Alaçatılının kendi kendine itirafıdır…
Ve bunlardan da önemlisi RES'lerin yerleşim bölgelerine uzak olması gerekir…
***
Şimdi de Alaçatı Turizm Derneği Başkanı Celal Bayraktaroğlu'na kulak verelim:
'Araştırma bize; kolektif hareket etmek zorunda olduğumuzu gösterdi. Kolektiften kastım; yerel yaşayan insanlar, yerel yönetim ve idari yönetim. Biz bir takım sorunları çözebilmek için birlikte hareket etmek zorundayız. Araştırma sonuçları her ne kadar hepimizin yüzünü aşağı doğru eğdirdiyse de, her şey bitmiş değil.'
***
Ve şimdi festival ya da yaz zamanı değil… Bunların şimdi tartışılıp 'sürdürülebilir Alaçatı' için kafa yorulmasının tam zamanı…
Aslında benzeri sıkıntılar Urla için de hızla yaklaşıyor… Urla'nın geleceğini düşünecek, şimdiden önlem alacak platformlar da önlem almalı… Bu işler dünyanın her yerinde sivil işler, devletten, yerel yönetimden önce yurttaşın işleri. Ne demişti Nuri Bilgin, 'objektif özellikleri ne olursa olsun bir kent değerini, sakinlerinin ve ziyaretçilerinin yargılarında bulur...' Belediyenin muhabbetinde değil…
Urla bahsini de açalım kısa bir süre sonra…