Millet olarak en çok sevdiğimiz oyun ne diye düşünüyorum. Tavla, okey, keriz, tombala’… Aslında hiçbiri değil’… ’¶Çünkü hepimiz, hemen hemen her gün, artık ulusal hale gelen bir oyun oynuyoruz. Hepimizin elinde yağlı bir urgan, biz en çok ’“adam asmaca’”yı seviyoruz. Nasıl bir oyundur bilirsiniz. Aslında bir kelime tahmin oyunudur. Kelimeyi oluşturan harfleri bulmaya çalışırsınız, her bilmediğiniz harfle çizgi çizgi asılırsınız.
Oyunun şekli şemalinden, kurallarından çok mecazı yerleşmiş zihnimize. Yaşantımızdan, hayata bakışımızdan çok önemli iki kesit var adam asmacada. Biri, gerçek yaşamda da rastgele ve düşünmeden söylenen her kelimenin hatta her harfin bizi dönüşü mümkün olmayan sonuçlara götürmesi, diğeri ise anlamadan dinlemeden etrafımızdakileri önce yaftalayıp, sonra suçlayıp, infaz etmeye olan merakımız.
Bu merakımız vecizelere bile yansımıştır. ’“Sallandıracaksın birkaç tanesini bak bir daha yapıyorlar mı?’”, ’“Asmayalım da besleyelim mi?’” gibi. Düne kadar siyasetçiler arasında revaçta olan bu oyun, sonrasında ’“adam kaybetmece’” şekline de büründü ama bunun konumuzla bir ilgisi yok.
Oyun, medyada da çok sevildi, çok sayıda takipçi buldu. Gazete manşetleri, televizyon anonsları hep hedef gösterdi, hala daha gösteriyor. Suçu ispatlanmamış kişi ya da kurumlar, bir zamanlar Vahşi Batı’’nın ’“önce asar, sonra yargılarız’” mantığını uygulamaya devam ediyor.
Şimdilerde ise hepimiz ’“yargısız infazlarla’” en yakınlarımız da dahil herkesi, görüşünü anlattırmadan, kendi bakış açımız, bilgimiz, görgümüz ve çıkarlarımız doğrultusunda değerlendirip ’“notunu veriyoruz’”. Hepimiz durup kendimize bu infazları ve sonuçlarını sormalıyız. Büyük Türk kalbine ne oldu?Nerde kaldı hoşgörümüz, yüce gönüllülüğümüz, cesaretimiz, cömertliğimiz’…
Hatalarımızın söylenmesine bile tahammül edemiyoruz. Özellikle bir örnekten yola çıkmaya gerek yok, aynaya baksanız vicdanınıza danışma gereği duymadan kaç adam astığınızı görürsünüz. Kimimiz hala şanslıyız idamlarımız sayabileceğimiz kadar, kimimiz içinse artık beraat mümkün değil’… Bu oyunu oynamaktan artık vazgeçmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Not verme, ahkam kesme, yargılama makamı değiliz. Edip Cansever’’in dediği gibi: ’“Hepimiz tanrı kaldık, kimse mutluyum demesin.’”