Açlık kapımızda...

9 yıldır AKP tek başına iktidarda. Türk Milleti, 61 yıllık çok partili demokratik hayatında sadece Demokrat Partiye 10 yıllık iktidar vermişti. Diğer tüm partiler AKP kadar uzun ve kesintisiz iktidarda kalamadılar. Şu an Başbakan Erdoğan’’ın başında bulunan hükümet Türkiye’’nin 60’’ıncı Hükümeti.
61 yılda 60 hükümet. Bunun 9 yılı AKP’’ye ait. Yani çok partili demokratik hayatımızın yaklaşık %15’’ini AKP ile geçirdik.
Bu dönemi her yönüyle inceleyeceğiz. Esas incelemeleri AKP, iktidardan halk tarafından gönderildikten sonra yapacağız. O günkü incelemeler, Deniz Feneri davası gibi ’“Gizlilik Kararı’” ve ’“Kaplumbağa’” hızıyla yürümeyecek. Her şey ortaya çıkacak. İşte o zaman kim dürüst, kim değil hep beraber göreceğiz’…
Bugün, dünyamızı bekleyen açlık tehlikesini ve yapılması gerekenleri, ’“tarihe not düşmek’” ve siyasi partilere hatırlatma yapmak amacıyla tartışmaya açmak istiyorum.
Dünya’’da temiz ve sağlıklı bir bardak suya muhtaç 1 Milyar, açlık çeken 1,5 Milyar insan var. Dünya bu probleme bir bütünlük içinde çözüm bulamazsa ne terörün önüne geçebilir, ne de huzurlu yaşayabilir.
Bize gelince;
Türkiye’’nin ekilebilir 260 Milyon dekar arazisi vardır. Bunun 85 Milyon dekarı sulanabilir arazidir. Türkiye 85 Milyon dekar sulanabilir arazinin, 50 Milyon dekarını sulayabilmektedir. Bunlardan bir kısmı küçük sulamalardır. Bir kısmı da Ceyhan Ovası, Iğdır Ovası, Erzincan Ovası, Harran Ovası, Malatya Ovası, Konya-Çumra Ovası, Gediz Odası, Menderes Ovası, Bergama-Bakırçay Ovası gibi büyük sulamalardır. Bunların hepsi AKP iktidarından önce yapılmışlardır.
Yapılması şart olanlar;
*Sulayamadığımız 35 Milyon dekar arazi için derhal gerekli projeler hazırlanmalı bu projelerin finansman modelleri şimdiden belirlenerek bir plan dahilinde devreye alınmalıdır.
*Tarlaya su bırakarak sulama devrini kapatmamız gerek. Aynı miktar su ile daha fazla araziyi sulayabileceğimiz, ’“damlama su’” ve ’“yağmurlama’” sistemlerine geçmeliyiz.
*Atatürk Barajının arkasında her yıl 30 Milyar metreküp su toplanır. Bunun hiç olmazsa 10 Milyar metreküpünü kullanıp 6 Milyon dekar araziyi sulamaya açmamız şarttır.
*Diyarbakır Ovalarında ki 4 Milyon dekar arazinin sulanması için yeterli su, Kral Kızı-Dicle ve Batman barajlarında vardır. Bu suların son teknolojiyle bölge insanımızın hizmetine sunulması gerekir.
*Dünyadaki gıda ihtiyacının %70’’ i sulanan arazilerden karşılanıyor. Türkiye’’nin 112 Milyar metreküp kullanabilir suyu var. Bunun 98 Milyar metreküpü yer üstündedir. Geri kalan 14 Milyar metreküpü ise yer altındadır. Türkiye, halen 112 Milyar metreküp suyunun, 40 Milyar metreküpünü tüketiyor. Bunun da 30 Milyar metreküpünü sulamada, 6,5 Milyar metreküpünü içmede, yaklaşık 3,5 Milyar metreküpünü de sanayide kullanıyor. Yani Türkiye su fakiri bir ülke değil. Kendimize yetecek kadar suyumuz var. 2025-2050 yılları arasında dünyada su ve gıda savaşları çıkabileceği gelecek bilimcilerin ortak kanaatidir. Biz de, bir an önce suyumuzu gelişen teknolojilere göre kullanıp ülkemizin refahı için kullanmalıyız.
*Avrupa Ortak Tarım Politikasını çok iyi inceleyip, ’“Bitki Güvenliği’” , ’“Gıda Güvenliği’” , ’“Hayvan Sağlığı’” konularında Avrupa standartlarına ulaşmalıyız.
*Çiftçimizi-Köylümüzü, ’“Çağın Çiftçisi-çağın tarımcısı’” haline getirmeliyiz’…
Bu yazdıklarım, iktidarların yapması gereken işlerdendir. Fakat büyük eserleri yaratmak için insanın, ilme, bilime, özgür düşünceye, uzmanlığa, çağdaşlığa, tartışmaya ve öğrenmeye açık olması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, bir belediyeyi yönetir gibi yönetmeye kalkanlar, biat kültürüyle yetişenler, demokrasiyi ortaçağ rejimlerine ulaşmak için ’“araç’” olarak görenler, siyaseti zenginleşme aracı zannedenler bu projeleri gerçekleştiremezler.
Bu kafaların yönetiminde Türk köylüsü, Türk çiftçisi mevcut malını, tarlasını, traktörünü koruyamaz hale gelmiştir. İnanmayanlar, zahmet edip en yakınlarındaki bir köyü ziyaret edip gerçekleri görebilirler’…
Şimdi sıra Türk Köylüsü ve Türk Çiftçisinde. 11 Haziran’’daki genel seçimde insanlar şimdiki durumlarını 9 sene öncesiyle mukayese edecekler. Eğer 9 sene önceki mal varlıklarının üzerine bir mal koydularsa götürsünler oylarını AKP’’ye versinler. Ama, tarlalar traktörler satılık hale geldiyse, herkes boğazına kadar borca batmışsa, köye gelen her sarı taksiden icracı ve bankacı diye insanlar kaçar hale geldilerse, cezaevlerinde borcunu ödeyemeyen ve mal beyanında bulunmadığından dolayı insanlar karpuz gibi yatıyorlarsa, elbette ki gereğini yapacaklar ve AKP’’yi geldiği yere göndereceklerdir’…
Not: 26 Mart 2011 günü saat 11.00 de İzmir-Kıbrıs Şehitleri Caddesinde; Özgürlük, Adil Yargılanma, Hukuk Devleti, Bağımsız Yargı ve Laik Cumhuriyet için bir araya gelen, Silivri’’de tutuklu subaylarımızın Sayın Eşlerine destek vermek için toplanacağız. Çağdaş İzmir her zaman olduğu gibi, üzerine düşeni yerine getirecek ve gür sesini herkese duyuracaktır’…