9 yıl önce kaçan fırsat!

Ankara'daki Fazıl Say'ın 'Truva Sonatı' prömiyeri…

Bence tarihe geçecek…

Sadece sanat yanıyla değil…

Siyaseten de tarihe mal olacak…

Tablo şu:

Unutulmaz konserin kahramanı…

Neredeyse yere 90 derece eğilmiş…

Cumhurbaşkanı ve eşi dahil…

Konukların tamamı ayakta…

…Ve bitmeyen bi'alkış tufanı…

Atatürk'ün o sözü geliyor videoyu izlerken aklıma:

'Herkes her şey olabilir; ama sanatçı olamaz!'

Bu, bugünkü manzaraydı…

***

Düne gidelim…

Fazıl Say, soğuk bir kış günü Ankara'da…

Şu kadere bakın ki…

Dudak ve damak yarığı ile dünyaya geldi…

Daha bebekken ameliyat masasına yattı…

Yarık dudağı dikildi…

Doktoru 'üflemeli çalgı çalsın' düzelir dedi…

Fazıl'a önce 'melodika' aldılar…

Sonra da eve bir piyano geldi…

Büyük bir 'sanatçı' olacağı…

Dört yaşında belli oldu…

'Üstün Yetenekli Çocuklar için Özel Statü'de eğitim aldı…

Piyano virtüozu olarak…

Dahiliği konservatuvarı bitirince tescillendi…

21 yaşında Almanya'da piyano öğretmeni oldu…

Dünya O'ndan bahsetmeye başladığında…

Henüz 25'indeydi…

New York, Petersburg, Amsterdam, Viyana, Çek, İsrail, Fransa ve Tokyo Filarmoni orkestralar eşliğinde konserler verdi…

Her konser alkış yağmuru eşliğinde sona erdi…

Eser üretirken memleketini hiç unutmadı…

Aşık Veysel'in 'Kara Toprak' şarkısından esinlenerek…

Bestelediği piyano parçası…

Amerika'nın billboard listelerinde zirveye tırmandı…

Üç yıl önce 'Nazım Hikmet Korosu'nu kurdu…

Avrupa Birliği…

10 yıl önce O'na 'Kültür Elçisi' unvanı verdi…

***

Yakın geçmişe geliyoruz…

Burası önemli…

Tarih; 14 Ekim 2010…

Tam dokuz yıl önce…

AK Parti İzmir İl Başkanlığı…

31 Ekim'deki 'Cumhuriyet Konseri'ne hazırlanıyor…

İl Başkanı o tarihte Ömür Kabak…

Yardımcısı ise, Bülent Delican…

Organizasyonun tüm sorumluluğu Delican'da…

Sanat'a tutkulu bir siyasetçi Bülent Delican…

Serde gençlik var, heyecan var, İzmir aşkı var…

Her şeyi takip ediyor ama…

Fazıl Say'ın katıldığı bir TV programı O'nu çok etkiliyor…

Dünya yıldızı piyanist şöyle diyor:

'AK Partililer'in yüzde 90'ı arabesk müzik dinliyor, başka müzik dinlemiyor…'

Şaşırıyor Delican…

Çünkü O'nun İzmirlilik ruhunda zerre kadar 'ayrımcılık' yok…

'Bir sanatçı nasıl böyle bi'şi söyleyebilir?' diye geçiriyor içinden…

Sonra kafasında bi'şimşek çakıyor…

Ve, Fazıl Say'ı İzmir'deki konsere davet etmeye karar veriyor…

Tercihi de Fazıl Say'a bırakıyor:

'İster konuk olarak konseri dinlesin, isterse sanatını icra etsin…'

Bu arada özgün fikrini söylemeyi de ihmal etmiyor:

'Türkiye'nin geniş mozaiğinin net görülmesi lazım… Müzik evrenseldir, biz buna inanıyoruz... Cumhuriyetin değerlerini düşününce onu en iyi temsil eden müziğin de çok sesli müzik olduğuna karar verdik…'

İl Başkanı Ömür Kabak'a konuyu açıyor…

O da 'İyi olur' diyor…

Buraya kadar güzel mi?

Güzel…

***

Ertesi gün…

Kimin aklına gelebilirdi ki?

AK Parti İzmir'de bir 'Fazıl Say çatlağı' oluşsun…

Oldu bile…

Dönemin İktidar Partisi İzmir İl Başkanı Ömür Kabak…

Davete anında itiraz ediyor…

'Bizim gündemimizde Fazıl Say'ı davet etmek yok... Fazıl Say'a bir şeyleri ispat etmek gibi bir amacımız da yok… Fazıl Say'ın insanları müzik anlayışlarına göre kategorize ettiğine işaret ediyor... İnsanların belli bir müzik dinledikleri için bir siyasi görüşe sahip olduğunu düşünmek bence çağ dışı bir düşünce tarzıdır... Kendisi çok iyi bir sanatçı olabilir. Ama entelektüel düzeyinin gelişmiş olduğunu söyleyemem…'

N'apsın şimdi Bülent Delican?

Dönüyor Ömür Kabak'a, 'Böyle mi konuştuk seninle? Nasıl 180 derece dönersin?' diyor…

İl Başkanı Kabak da…

'Ankara bu konuda baskı yaptı… Hatta senin istifanı almamı istediler…' sözleriyle kendini savunuyor…

Bülent Delican, yumuşak geçişi tercih ediyor:

'Bu davet kendimizi ispat değil, hoşgörü ve iyi niyet göstergesidir... O da gelsin bizi tanısın istedik… Bir sanatçıyı davet ettik, (İlla da gel demedik) kötü mü yaptık? Yaptığım açıklamanın arkasındayım…'

Al sana ortaya karışık Fazıl Say bilmecesi!

Davet'ten vaz geçiliyor ama Bülent Delican kırılıyor…

Fırsat kaçıyor…

Hatta o günlerde Fazıl Say bir açıklama yapıyor:

'Davet edilseydim İzmir'e gelirdim… İl Başkan Yardımcısı Delican'ın hoşgörüsü maalesef başkalarında yokmuş…'

Yani…

48 saat önce Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın…

Ayakta alkışladığı 'Fazıl Say'ı…

AK Parti imzası ile İzmir'le buluşturma ihtimali…

Dokuz yıl önce işte böyle güme gidiyor!

***

Daha bugüne doğru yaklaşalım…

Tarih; 2013…

Beş yıl önce Nisan ayının ortası…

Fazıl Say…

Taaa, 1000 yıl önce yaşamış…

İranlı astronom, bilim adamı, şair, bilgin ve filozof Ömer Hayyam'ın…

Meşhur Rubaisi'nden yaptığı bir alıntıyı…

Twitter üzerinden paylaşıyor…

Hakkında 'dini değerleri alenen aşağıladığı' iddiasıyla dava açılıyor…

Suçlu bulunuyor…

Mahkeme, O'nu 10 ay hapis cezasına çarptırıyor, hükmü 5 yıl erteliyor…

Dünya Yıldızı'na Yargıtay yolu açılıyor…

Ortalık ayağa kalkıyor…

Dönemin Başbakanı Erdoğan'a cezayı soruyorlar…

'Onlarla bizi meşgul etmeyin…' diyor…

Ama en ilginç yorum…

Dönemin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'dan geliyor:

'Fazıl Say, piyano çaldığı ve sanatını icra ettiği için bu cezaya çarptırılmadı…'

***

Üç yıl sonra…

Yakın geçmiş; Tarih: Ekim 2016…

Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 12 Ekim 2015 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar veren mahkeme, suçun yasal unsurları oluşmadığından Fazıl Say'ın beraatine hükmediyor…

İşte bu kadar!

***

Ve, bugün…

O Fazıl Say'ı, Cumhurbaşkanı tüm davetlilerle birlikte ayakta alkışladı…

Ne güzel bir tablo…

Peki…

Bülent Delican'ın 9 yıl önce yaktığı 'Çoban Ateşi'nin üstüne…

Su dökmeseydi birileri…

AK Parti cephesinden bakıldığında…

Daha iyi olmaz mıydı?

Sordum Delican'a…

Yüreğinden geçenleri özetledi:

'AK Parti İzmir, o gün Fazıl Say'ı bu kente getirebilseydi, Türkiye'deki kutuplaşma zemini bu kadar keskin olmazdı… Ben o günlerde yapılan manipülasyonlar yüzünden İzmir'in kaçırdığı fırsata yanıyorum…'

Çok doğru…

Kaçan fırsat geri gelmiyor ama…

'Zaman en iyi ilaç…' diyenler bazen haklı çıksa da…

Çoğu kez…

Kader'in açtığı yaralar kolay kolay kapanmıyor!

Nokta…

Sonsöz: 'İnsanlar seni yanlış anladığında dert etme, duydukları senin sesin fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir… / Hz. Mevlana…'