42 yaşında Azrail’e iki çalım attı!

Cumhuriyet'in ilanı öncesi…

Sabahlara kadar süren 'sancılı' günler yaşandı…

Mutlu son…

29 Ekim 1923 akşam saatlerinde…

Aralıksız 101 pare top atışıyla…

Ankara'dan dünyaya müjdelendi…

Cumhuriyet…

Ülkenin her köşesinde bayram havasıyla kutlanmaya başladı…

Birkaç saat sonra…

Aynı ulvi çatı altında…

Cumhurbaşkanlığı seçimi için toplantı başladı…

333 milletvekilinin 158'i seçime katıldı…

Atatürk…

Genç Cumhuriyet'in ilk Cumhurbaşkanı ilan edildi…

Ulusal sevinç ikiye kaTlandı…

Ne var ki…

'Cumhuriyet'in Doğuşu'

Gazi Mustafa Kemal'i çok yormuştu…

***

Aslında…

Latife Hanım…

Atatürk'ün Cumhurbaşkanı seçilmesine sevinememişti…

Çünkü…

Dominant bir kadın olan İzmirli Latife…

Gazi Mustafa Kemal'in hastalanmasından korkuyordu…

Nitekim…

Tarih, Latife Hanım'ı haklı çıkardı…

Cumhuriyet'in ilanından sadece 12 gün sonra…

Üst üste gelen iki kalp krizi…

Henüz 42 yaşındaki Gazi Mustafa Kemal'i neredeyse öldürüyordu…

O günlere gidiyoruz…

***

Tarih: 11 Kasım 1923…

Cumhuriyet'in ilanından 13 gün sonra…

Yer: Çankaya Köşkü…

Atatürk, öğle yemeğinde…

Çok sevdiği etsiz kuru fasulye yerken…

Birden bire…

Göğsünün arka tarafından sol kolunun dirseğine kadar yayılan…

Çok şiddetli bir ağrı hissediyor…

Saniyeler içinde…

Terden vücudu sırılsıklam oluyor…

Ağrı o kadar şiddetli geliyor ki; başı masaya düşüyor…

Herkes panik içinde…

Allah'tan, öğle yemeği konukları arasında…

Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam da var…

İlk müdahaleyi o yapıyor…

Atatürk, odasına yatırılıyor…

Teşhis kesin; Gazi kalp krizi geçirmişti…

***

Oysa…

O sırada henüz 42 yaşındaydı…

Ama, bünyesi sağlam değildi…

Ömrü savaş cephelerinde geçmişti…

Trablusgarp Savaşı'nda gözlerinden rahatsızlanmış…

Birinci Dünya Savaşı'nda böbrekleri iflas etmiş…

Sakarya Savaşı'nda ise attan düşüp kaburga kemiklerini kırmıştı…

Şimdi de ilk kez kalp krizi geçiriyordu…

Çünkü…

Cumhuriyet'in ilanı sancılı olmuştu…

İstanbul gazetelerinde sürekli eleştiri yazıları çıkıyor…

Hilafeti savunanlar dikkati çekiyordu...

Tamam…

Atatürk, Cumhuriyeti ilan etmiş; cumhurbaşkanı seçilmişti ama…

Yaşananlar sağlığına mal olmuştu…

İlk krizi atlatmıştı ancak bu son olmayacaktı…

***

İki gün sonra...

Tarih: 13 Kasım 1923…

Yer: Yine Çankaya Köşkü...

Öğle saatleri…
Atatürk, bir ara yorulduğunu hissediyor…

Masaya geçiyor ve kahve istiyor…

Daha kahvesinden ilk yudumu alırken, sandalyeden düşüyor…

Kalbi ikinci kez tekliyor…

Özel doktorunun teşhisi kalp krizi…

Sebebi, o günkü adıyla 'Elemi Asabi'

Bugünkü adıyla, çok çalışmaktan kaynaklanan 'Stres'

Mutlak dinlenme, kesin perhiz…

İçki yok, kahve yok, sigara yasak…

***

O günlerde bile seslendirilmeyen soru şu:

Peki…

İki gün arayla gelen kalp krizleri, neden herkesten gizli tutuldu?

Peş peşe gelen krizlerin nedeni…

Cumhuriyet fikrine karşı çıkan hilafet yanlıları mıydı?

Kalbinin teklemesi Atatürk'ün hayatını nasıl etkiledi?

O günlerin hikayesi ilginçtir…

Cumhuriyetimizin 99'uncu yaşını kutlamaya neredeyse bir yıl kala…

Türk halkından gizlenen o kalp krizlerinin…

Hangi şart ve ortamlarda geldiğini bilmekte yarar var…

***

Bu da yetmezmiş gibi…

Atatürk'ün durumunun ağır olduğu söylentilerine inanan…

Bazı çevreler…

Atatürk'ün yerine…

Latife Hanım'ın cumhurbaşkanı olması gerektiği gibi…

'Akıl almaz' bir öneriyi ortaya atıyorlar…

***

Kim bilir?

Belki de Latife Hanım…

Bir ay sonra yaşanacakları hissetmiş…

Atatürk'ün Cumhurbaşkanı olmasına pek sevinememişti…

Bu detay hep kanıtlanmaya muhtaç kaldı…

Latife Hanım, bunu hala 'sır' olan hatıralarında dile getirdi mi?

O da bilinmiyor…

Çünkü…

1975'te vefat edince…

Latife Hanım'ın Ailesi, o defterleri Türk Tarih Kurumu'na verdi…

Kurum, aileyi 1980 yılında çağırdı ve şöyle dedi:

'Bunlar birinci elden kaynaklar ama bazı insanlarla ilgili bilgiler var…'

Sonuç…

Cumhuriyet 100 yaşına koşarken…

Ailenin de onayı ile Latife Hanım'ın yazdıkları…
Bundan böyle…

Sonsuza kadar 'güneş yüzü' göremeyecek…

Zaten…

Aile de bunu kalbinden geçiriyormuş ki…

İtiraz etmemiş…

***

Bitiriyoruz…

Ulu Önder, 'Cumhuriyet' için…

42 yaşında…

Ölümü bile hiç sayarak bu vatan için çırpındı…

Azrail'in üstüne üstüne gitti…

Bu böyle biline!

Nokta…

Sonsöz: Ne demişti Atatürk: 'Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır… Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır…'