2. Sado dönemi başladı

Demokratik rejimlerde tüm bakanlıklar önemlidir. Fakat bazı bakanlıkların diğerlerinden farklı bir yeri ve ağırlığı vardır. Adalet Bakanlığı bunlardan biridir.
Çünkü 'Bir Devletin En Büyük Zenginliği, Adaletidir' sözüne ne derece uyduğunuz, uluslararası alanda sizin devletinizin itibarını ve saygınlığını gösterir. Bu yüzden siyasi partiler, Adalet Bakanı yapacakları kişileri ince eleyip sık dokurlar ve o koltuğa oturacak kişinin tarafsızlığı, ahlakı, bilgisi ve devlet adamlığı üzerine hiç kimsenin laf edemeyeceği dürüst kişileri seçerlerdi.
Örnek vermek gerekirse; Cemil Çiçek-Aysel Çelikel-Hikmet Sami Türk- Hasan Denizkurdu-Oltan Sungurlu-Seyfi Oktay- Necmettin Cevheri- Sırrı Atalay- Celal Yardımcı- Şükrü Saraçoğlu- Mahmut Esat Bozkurt ve diğerleri…
Bu Adalet Bakanlarının icraatlarını eleştirilebilirsiniz, fakat bunların hiç biri için 'İhalelere fesat karıştırmak' veya 'Parti militanı' olmak gibi çok ağır bir suçlamada bulunamazsınız.
Gelelim Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in Adalet Bakanlığına;
Hatay AKP İl Başkanı İsmail Kimyeci, AKP Hatay Milletvekili Fuat Geçen'e mektup yazarak yolsuzlukları bildirmiş ve Fuat Geçen'de Hatay'da yapılan ihale yolsuzluklarını kamuoyunun dikkatine sunmuştu.
Hatay'ın İskenderun İlçesinde faaliyet gösteren Özgök Limited Şirketi sahibi Harun Özkan, aralarında AKP Grup Başkan Vekili Sadullah Ergin'in de bulunduğu milletvekillerinin kendisine 'Bu ihalelere beraber girelim, siz de kazanın, biz de kazanalım' dediği iddiasında bulunmuştu.
Daha sonra Kamu İhale Kurumu, Hatay'da o dönem yapılan 186 ihaleden 146 tanesinde mevzuata aykırılıklar ve usulsüzlükler buldu. Yolsuzlukları ortaya çıkaran Milletvekili Fuat Geçen, AKP'den atıldı, suçlanan ve aklanmayan Milletvekili Sadullah Ergin ise Adalet Bakanı yapıldı…
1.Sado Dönemi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ve Yüksek Yargı'nın dizaynı ile geçti. Artık hiçbir Hukuk Devletinde olmayan, Adalet Bakanının HSYK'nın Başkanı, Müsteşarın ise Yardımcısı olması ayıbı bizde aynen uygulandı. Bununla da yetinilmedi, Adalet Bakanlığının üst düzey bürokratları HSYK 'nın önemli daire başkanlığına geçtiler. Yüksek Yargıya 160 yeni üye atandı. Fetih tamamlanmıştı. Genel seçimler için yasa gereği Sado, bakanlıktan ayrıldı, yerine tamamen bağımsız(!) olan Müsteşarı atandı.
2.Sado dönemi, Sadullah Ergin'in tekrar Adalet Bakanı yapılmasıyla başladı.
Bazı Hakim ve Savcılar, Sado gibi düşünmüyorlardı. Bazı Hakim ve Savcılar;
'Böyle tutukluluk olmaz, tutukluluk hali cezaya dönüştü. 3 senede, 4 senede deliller toplanmaz mı, Gazeteciler, bilim adamları, 42 General, seçilmiş milletvekilleri tahliye edilmelidirler' demeye başlamışlardı.Hiç görülmüş şey miydi? Bu Hakim ve Savcılar nasıl olur da, iktidar ve Sado gibi düşünmezlerdi !.. İlk etapta yaz kararnamesinde böyle düşünen Hakim ve Savcılar tasfiye edildiler ve önemli duruşmalardan alındılar.
En son olarak ta Ergenekon Davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Başkanı Sayın Köksal Şengün'ü, görevinden alıp, bir alt görev olan Bolu'ya tayin ettiler. Haklarında yüzlerce şikayet, ihbar olan bazı Ergenekon Hakim ve Savcıları ve Yargıtay tarafından para cezasına çarptırılan Hakimleri görmeyen HSYK, sadece ve sadece kendileri gibi düşünmediği için, 61 yaşındaki bir hukuk adamının haysiyetiyle oynamaktan çekinmedi…
Bu arada cemaatin 'Adalet İmamı' olarak tanınan Mehmet Baransu adlı gazeteci; Ergenekon Savcılarının devir teslim törenlerinde 'Gerçek Bakan' gibi boy gösteriyor, Savcıların yapacağı operasyonların kaç dalga olacağını, yasa gereği gizli olması gereken soruşturmalar hakkında Savcıların ne düşündüğünü, 'Savcılarla konuştuğunu söyleyerek' televizyon canlı yayınlarından söyleyebiliyor. Adam sanki Baş Başsavcı !...
Kendi Hakim ve Savcılarına aslan kesilen Adalet Bakanı; 'Sen kimsin efendi, bu cesareti nereden alıyorsun, haddini bil' diyemiyor…
2.Sado Dönemimde de, gizli olan soruşturma evraklarının, yandaş basına aynen servis edilmesi ve kişilerin haysiyetlerinin cemaatin polis ve adalet mensupları tarafından çiğnenmesine devam edilecek.
Geçen gün yazmıştım; 'Zulüm ile abat olanın, akıbeti berbat olur.' 9 sene insan hayatında uzun bir zaman olabilir ama devlet hayatında bir nokta gibidir. Bu günler de geçer, Türk Milleti neler gördü, geçirdi. Yanlış yapan, milletin emanetini kötüye kullanan kim olursa olsun, bir gün hesabını verecektir.
Yazıyı, Mevlana'dan bir deyişle tamamlayalım;
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını,
Zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim.
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanın içinde, iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim…