15 Mayıs 1919'da İzmir işgal edildiğinde, Bab-ı Ali'den gelen telgraf üzerine askeri birlikler kışlalarına çekildi. İzmir Valisinin Müslüman halka itidal tavsiye ettiği günde, Yunan işgalini ilk protesto edenler Yahudilerdi.

Son zamanlara kadar Bahri Baba Parkı olarak bilinen, şimdilerde ise otobüs durağı ve Konak Tünel çıkışı olan bu yer, işgal günlerinde eski bir Yahudi mezarlığıydı. Protesto da burada yapıldı.

Yahudilerin tepki göstermesinin en önemli nedeni, 1918'de Selanik'in Yunanlılar tarafından üçüncü kez yakılmasıydı.

Selanik'te Müslümanlara ve Yahudilere ilişkin ne varsa yangınlarda yok edilmişti. Yahudiler, aynı sonucu İzmir'de tekrar yaşamak istemiyordu.

15 Mayıs 1919'daki protestodan haberdar olan İstanbul'daki Başhahamlık, İzmir'deki Yahudi Cemaatine bir telgrafla 'tarafsız' kalmalarını istedi. Uyarıyı dikkate alan Yahudiler, ikinci bir eylem yapmadılar.

İzmir özelinden konuşursak -bunu genelleyebiliriz de- Yahudi Cemaatinin Milli Mücadeleyi mali ve diplomatik yönden destekleri gerçektir.

Aslında Yahudi Cemaatinin diplomatik desteği (1918) İzmir işgalinden önce başlamıştı. Lozan görüşmeleri bitinceye kadar da devam etti.

***

Vahdettin padişah olduğunda, Osmanlı Devleti tarihinin en ağır yenilgisini almıştı. Devlet güç olarak tükenmiş, geriye sadece manevi varlığı kalmıştı. Vahdettin ancak sembolik düzeyde bir padişahtı. İstese de hain olamıyordu, çünkü bütün yetkileri işgal kuvvetleri tarafından adeta 'hacr' edilmiş, yetkileri elinden alınmıştı.

Vahdettin, bu zor şartlarda Yahudi Cemaatinin baş hahamı Hayim Nahum Efendi'ye Batı başkentlerinde diplomatik görüşmeler yapma görevi verdi.

Baş hahamın görevinin asıl amacı, Avrupa'daki Yahudilerinin desteğini alarak Batılı devletlerle bozulan ilişkileri normalleştirmek ve Osmanlı Devleti'nin devamını sağlamaktı.

Hayim Nahum Efendi'nin cemaat lideri olması onu Batı'da sözü dinlenen bir kişi olmasına yetiyordu. Vahdettin, Avrupa'daki etkili Yahudilerin baş hahamı dinleyeceklerinden emindi. İhtiyaç durumunda rahat hareket etmesi için ona bir sandık da altın vermişti.

Nahum Efendi, Fransa'da Fransız Edebiyatı okumuştu ve 1918'de savaş devam ederken Osmanlı Devleti'nden yana bir iki başarısız diplomatik girişimde bulunmuştu. ABD başkanı Wilson'un Avrupa'ya yapması planlanan gezisinde görüşeceği kişiler arasında Nahum Efendi de vardı. Gezi gerçekleşmeyince Nahum Efendinin girişimi sonuçsuz kaldı.

***

İngilizler ve Fransızlar; İttihatçılığı ile bilinen Hayim Nahum'un yurt dışına çıkışına izin vermediler. Bunun üzerine Hayim Nahum, sakalını kesti, giyimini değiştirdi, Mondros görüşmelerine giden gruba katıldı. İngilizlerin denetimlerinden geçtikten sonra Mondros heyetinin başkanı Rauf Orbay, Hayim Nahum'un Avrupa'ya gitmesini sağladı.

***

Mondros Mütarekesi imzalandı. Antlaşmayı farklı yorumlayan galip devletler, İstanbul dahil, savaşta ele geçirilememiş ne kadar şehir merkezi varsa hepsini işgal ettiler. Zor günlerde Hayim Nahum defalarca Fransa, Hollanda, Almanya, Lahey, Stockholm, birkaç kez Paris…'te önemli kişilerle görüştü. İstanbul'da ve Avrupa'da ADB büyükelçileriyle de görüştü. Nahum Efendi, Le Matin ve Moniteur Oriental gazetelerine yankı uyandıran röportajlar verdi:

Röportajlarında Osmanlı Devleti'nin devam etmesi gerektiği, Padişah Vahdettin'in iyi niyetli ve Mustafa Kemal Paşa'nın 'Türkiye'nin George Washington'u ve büyük bir siyaset adamı olduğunu…' söyledi.

Hayim Nahum, henüz 1919'da Milli Mücadelenin başarılı olacağına ilişkin somut hiçbir kanıt yok iken Avrupa basınına verdiği demeçlerde yeni devletin sınırlarını -bugünküne çok yakın bir şekilde- şöyle şöyle olabileceğini ilan ediyordu.

***

22 Kasım 1922'de Lozan görüşmelerine giden ekipte Hayim Nahum, 'Türkiye Yahudileri eski Hahambaşısı, Yüksek Mühendis Mektebi Fransızca Öğretmeni…' unvanı ile alındı.

Lozan barış görüşmeleri (22 Kasım 1922 – 4 Şubat 1923) kesintiye uğrayınca Türk heyeti ülkeye geri döndü. Lozan görüşmelerinde ortaya çıkan sorunlardan biri de dış borçların nasıl ödeneceğiydi. Çünkü yeni devletin nasıl bir ekonomi politikası izleyeceği bilinmiyordu. Bilinse bile İnönü bunları anlatabilecek bilgiye sahip değildi.

Yeni ekonominin nasıl olacağının dünyaya ilan edilmesi gerekiyordu. Bu nedenle İzmir'de bir İktisat Kongresi düzenlenmeye karar verilmişti. Lozan heyeti yurda döndüklerinde devlet ricali birkaç gün sonra İzmir'e doğru yol aldı. O günün koşullarında dünyaya örnek bir katılım sağlandı. Konuşmalar sansürsüz, sendikalar, sosyalistler, iş dünyası, askerler… her katılımcı fikrini çok net cümlelerle ifade edebildi.

Hayim Nahum Efendi de İzmir'e gelip Mustafa Kemal Paşa'ya durum hakkında izlenimlerini aktardı.

Eminim ki, Nahum Efendi, sadece haber ve yorum yapmadı, ikna edici bilgiler de verdi.

Çünkü Yunanlıları yenenler, dünyayı yenmişler gibi bir havadaydılar. Zafer sarhoşluğu devam ediyordu. Nahum Efendi'nin uyarıları ise uyanmaya ve 'dünya gerçeklerine dairdi'.

Ünlü usul- fıkh üstadı Urfa milletvekili Seyyid Bey, 'Devleti olmayanın dini de olmaz' diyerek reel politiğe başka bir açıdan vurgu yapıyordu.

Gerçekte İzmir İktisat Kongresi'ni düzenlemenin amacı, Osmanlı borçlarını ödeyecek yeni ekonomik politikayı dünyaya açıklamaktı. Bu arada düvel-i muazzama ile yapılacak antlaşmanın şimdi olmasa da ilerleyen yıllarda sağlayacağı imkanlar da vardı. Nahum Efendinin Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesinde bunlar da gündeme geldi.

23 Nisan 1923'te başlayan İkinci Lozan görüşmeleri 24 Temmuz 1923'te ancak imzalanabildi.

Lozan öncesinde oldukça etkili olan Hayim Nayum Efendi, görüşmelerin tekrar başlaması ve sonuçlanmasında da çok etkili oldu.

(Bu yazı, yurt dışındaki bir okuyucumun talebi üzerine yazılmıştır.)