Gönül Soyoğul
Yüzde 100 mutluluk listesi: Az çoktur’…
11 Kasım 2010 Perşembe

Telefonlarımızın (bayram nedeniyle) fazladan biplediği, mağazaların, kredi kartı şirketlerinin, bankaların bizleri ’‘daha çok/daha daha’’ alışverişlere çağırdığı,
Hiç durmadan ’“Al. Bunu da al, onu da al, aman kaçırma’” mesajlarıyla tüketim bombaları attığı bugünlerde’…
İki yıl önce, Amerikan tarzı tüketimin kendisini mutsuz bir adam yaptığını anlayan Dave Bruno’’nun aldığı karar düştü aklıma’…
Okuduğumda bana ’‘acaba yapabilir miyim’’ diye düşündürten, sonra da ’‘belki bir gün’’ diyerek ’‘kenara koyduğum’’ bir projeydi o.
*
Elif Türkölmez’’in arşivinden öğrenelim:
’“San Diego’’da yaşayan evli, bir çocuk babası Dave Michael Bruno, 2008 yılının 12 Kasım’’ına gözlerini açtığında hayatının artık eskisi gibi olmayacağını biliyordu.
Karar vermişti, değişecekti.
Ev ağzına kadar eşya doluydu, gardırop el sürülmemiş parçalarla dolup taşarken o, eşiyle birlikte her hafta sonu alışverişe çıkıp tropik ağaç desenli ve muhtemelen hiç giymeyeceği gömlekler, üzerinde hiç uyumayacağı çiçekli nevresimler, içini hiç dolduramayacağı harici bellekler, üzerinde oturup neşeli akşam yemekleri yiyemeyeceği bahçe mobilyaları alıyordu.
Bahçe mobilyalarında tabii ki oturamazdı, çünkü onların borcunu ödeyebilmek için fazla mesai yapıyor ve çoğu kez akşam yemeğini kaçırıyordu.
Yani Bruno, ’‘çok eşyası olan mutsuz’’ bir adamdı.
Ve bunu değiştirmeye karar verdi.
’‘Az eşyalı ve mutlu’’ bir adam olmak için kolları sıvadı.
’‘100 Things Challenge’’ adını verdiği projesi, onu hayata döndürecekti.
Listene ne koyarsan, osun!
Hedef şuydu:
Bir yıl boyunca seçtiği 100 eşyayla yaşayacak ve başka bir şeye gerçekten ihtiyacı olup olmadığını test edecekti.
2008’’in sonundan 2009’’un sonuna dek sürdürdüğü bu ’‘zorlu mücadele’’sinde gördü ki, aslında mutlu ve iyi bir hayat için 100 eşya bile fazla.
Öyle ki, yanına aldığı 100 eşya arasında doğru dürüst kullanmadıkları vardı.
Bazen, listeye almayı unuttuğu eşyalara ihtiyaç duyar gibi olsa da, bunun eski bir alışkanlık olduğunu hemen anladı, onlarsız da yaşamayı başardı.
Kendisiyle birlikte, başlangıçta projeye çekimser yaklaşan eşine ve blog’’u ’‘Guynameddave’’i takip eden yüz binlerce kişiye aynı cesaret ve inancı verdi. ’‘Az eşya eşittir mutluluk’’u öğretti.
Bruno listesine parmak arası terlik, dünya haritası, yedi tane tişört, yağmurluk, kemer, Patagonya termal pantolonu, en sevdiği kahve kupası, sevdiği albümler gibi hayatta kalmak için gayet tali sayılabilecek eşyalar almış. İhtiyacı olduğuna inandığı her şeyi, büyük bir dikkat ve sabırla yazdığına ve listeyi artık nihayetlendirdiğine inandığında, toplamda 96 eşya yazabildiğini görmüş ve söylenmeye başlamış: ’“Her şeyi aldım işte, şimdi dört eşya daha mı bulmam lazım?’”
O dört eşya da listeye ’‘lüks tüketim’’ kategorisinden girmiş.
Bruno, insanların listelerine bakarak karakter analizinin de mümkün olduğunu düşünüyor. Kendi listesini, ’‘cool’’ buluyor.
*
Bruno’’nun listesi pek çok insana ilham verdi ve kendi listesini oluşturmasını sağladı.
Twitter ve Facebook’’ta ’‘100 Things Challenge’’ sayfaları açıldı, deneyimler paylaşıldı.
’‘Eğer bir şeye gerçekten ihtiyaç duyarsanız, listeye onu almak için en sevdiğiniz başka bir şeyi çıkarmalısınız’’ gibi yeni kurallar getirildi. Bruno, kendi listelerindeki sayıyı artırmak için pazarlık yapan heveslilere, ’“Burada amaç sayı değil, özgürlük’” diyerek telkinde bulundu.
Şu an başta ABD olmak üzere pek çok ülkede, projeye katılan insanlar seçtikleri 100 eşyayla yaşıyor ve hepsi de bunun gerçekten ’‘heyecan ve huzur verici bir deneyim’’ olduğu konusunda hemfikir.
 
Yük atma trendi
Bir yazılım uzmanı olan ve online pazarlama şirketinde çalışan Bruno, sınırlandırılma fikrinin insanlara başlangıçta korkutucu geldiğini, halihazırda 100 eşyayla yaşayan birinin bile, ’‘100 eşyayla yaşayacaksın’’ dendiğinde paniğe kapıldığını söylüyor.
’“Burada amaç, tüketimin her daim ensenizde vızıldayan sesini kesip alışveriş yapmamanın ve az eşyayla yaşamanın sükunetine kendinizi bırakmak, amaç mutlu olmak’” diyor.
 ’‘Yapılan pek çok araştırmada, az eşyalı odalarda insanların daha sakin ve minimal hareketlerde bulunduklarının ortaya çıktığını’’ da hatırlatıyor.
Aslında bu azalma, yük atma, hafifleme trendi son yıllarda hayli gözde.
The New York Times’’ın aktardığına göre, ABD’’de pek çok insan artık daha az tüketmek için çaba sarf ediyor. Daha az harcıyor, kredi kartlarını atıp nakit harcamaya çalışarak bütçesini kontrol altında tutuyor. Eskiyeni hemen atmıyor, yamıyor, tamir ediyor. Çöpünü değerlendiriyor, bahçesini ekiyor, yemeği evde yapıyor.
Ekonomik krizin de tetiklediği bir trend olan ’‘azalma’’, Amerika’’nın topluca günah çıkarma seansı gibi adeta.
Son yıllarda yapılan tüketim-mutluluk ilişkisi çalışmalarının da gösterdiği gibi, aslında kişiler bir aktiviteye katıldığında, bir eğlenceye gittiğinde ya da bir kursa başladığında, bir eşya alınca hissettiğinden çok daha fazla mutluluk hissediyor.
Yani elbise alacağınıza yüzmeye gidin, yeni bir telefon alacağınıza Fransızca kursuna yazılın, hayal kurun, resim yapın.
Araştırmacılara göre, kısa bir tatile çıkmak, yeni bir koltuk takımı almaktan kesinlikle daha iyi bir fikir ve kişiyi kesinlikle daha mutlu ediyor.’”
*
Evdeki ıvır-zıvırların işi ve masrafları artırdığını, dolaplardaki/odalardaki üst üsteliğin iç sıkıp ruha yük verdiğini, ’‘sahip oldukların bir gün sana sahip olur’’ sözünü bilenler, daha iyi anlayacaklardır Bruno’’nun ’“az çoktur’” felsefesini...
Aslında asıl mesele, karar vermek ve bunu sadece nesnelere/eşyalarla sınırlandırmayıp ’‘az çoktur’’u, yaşam kalıbı haline getirebilmek.
Hayatınızda ’‘gereksiz’’ olduğuna karar verdiğiniz hiçbir şeyi yapmamak.
Sizi rahatsız eden hiçbir ilişkiyi devam ettirmemek.
Fonksiyonu olmayan her bir şeyi hayatınızdan çıkarmak.
Minimalist yaşamı, her anlamda/her alanda yapabiliyorsanız eğer’…
’“Yüzde 100 mutluluk’” değilse bile ’“yüzde 100 huzur’”un ağır bastığı bir hayat sürülebileceğini sanıyorum.
 
Test etmeye, kendi ’‘yüz’’lük listenizi hazırlamaya hazır mısınız?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ebru 6 Mart 2020 Cuma 10:08

Merhabalar, Sadelik üzerine kaleme aldığınız yazınız için çok teşekkür ederim. Yaklaşık 2 buçuk senedir ben de sade yaşam, minimalizm ve atıklarımızı azaltma konusunda araştırmalar yapıyorum ve bu konuda yapılan çalışmaları hem bütçemiz hem de doğamız için oldukça faydalı buluyorum. Günümüzde hızlı tüketim arttı ancak bu durum insanların fazla eşya ve fazla kıyafet içinde boğulmasına yol açtı. Yapılan alışverişler kısa süreli mutluluk sağlasa da esas mutluluğun insanın içinde olduğuna inanıyorum ve insan yalnızca tüketerek mutlu olamaz. Gerçek mutluluğu ancak üreterek, yeni şeyler keşfederek, kendimize yatırım yaparak yakalayabiliriz. Bu açıdan ben de ‘’Az, çoktur’’ ilkesini benimseyenlerdenim ve sadeliğin hem iç huzuru hem de verimli bir yaşamı sağladığına inanıyorum. İzninizle ben de bu konu üzerine yazdığım bir yazımı sizinle paylaşmayı çok isterim: https://www.tarz2.com/fazlaliklar-sizi-tuketmesin Keyifli okumalar diliyorum, sağlıcakla kalın. www.ebrubektasoglu.com

Yorumu oyla      3      4  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Atatürk bizden biridir!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva