Gönül Soyoğul
Yeni bir ’‘iyi hayat’’ reçetesi’…
21 Şubat 2011 Pazartesi

Her şeyi bir anda yapmaya, yapamayınca üfleyip püflemeye daha doğrusu sinirlenip kendime/çevremde o an kimse varsa ona saydırmaya başladığımda, annem hep o bildik lafla uyarır beni:
Günler torbaya mı girdi kızım?
Ardından da ekler:
’“Allah hastalık/ölüm kederi vermesin, hepsi olur gider yavaş yavaş’…’”
*
Günler torbaya mı çuvala girdi, yoksa bizler bilemediğimiz bir çarkın sıradan dişlileri haline mi geldik de farkına mı varamıyoruz’… Yoksa fark ediyor da o çarktan sıyrılmayı bir türlü beceremiyor muyuz, bilemiyorum.
Bildiğim, sürekli koşturuyor, sürekli bir yerlere yetişmeye, işleri bitirmeye çalışıyor, ama sanki çalıştıkça daha çok çalışmak zorunda kalıyor; üstelik hep bir şeylerin eksik kaldığı, yetişemediğimiz duygusuyla, taa en içimizde onulmaz bir ’‘yetersizlik’’ duygusu yaşıyoruz.
Kaldı ki, yetişemiyoruz da zaten.
Ne sevdiklerimize yetişebiliyoruz, ne bizi sevenlere.
Ne eve yetişebiliyoruz tam olarak, ne işe.
Birine ağırlık verince öteki, diğerine odaklanınca beriki eksik kalıyor.
’“Hepimiz ’‘dumble’’larla oynayan sirk göstericileri, ya da ’‘19 Mayıs törenlerinden belinde aynı anda beş çemberi çevirmeye çalışan gençler’” gibiyiz.
Ama buna rağmen eksiğiz.
Üstelik yorgunuz.
Maalesef keyifsiziz.
Ve hatta hastayız.
*
Haftaya yine yarışa hazırlanır gibi, ama bezgin/yorgun/daha yeni savaştan çıkmış ruh haliyle başlayınca; üstelik memleketimin halleri ’“ağzınızın/burnunuzun üzerine çökülmüş de nefes almanız engelliyor’” gibi gelince’… Es verebileceğiniz bir köşe, şöylece yaslanıp güç alabileceğiniz bir sığınak, bir nefeslik bir mola aramaz mısınız siz de?
’“Mutluluk için farklı bir reçete’” başlığının üzerine atlamam bu yüzdendi işte.
Hürriyet’’in bakmadan geçmediğim sağlık köşesinden seslenen Prof. Osman Müftüoğlu’’nun yazısıydı beni durdurup soluklandıran.
’“Size bir sorum var’” diyordu Müftüoğlu:
’“21. yüzyılın sağlığı tehdit eden en önemli sorunları hangileri?’” diye bir soru ile karşılaşsanız ’“ilk beş’”e neleri koyardınız? Benim yanıtlarım arasında mutlaka ’“çok işlemcilik, acelecilik ve hız, teknolojik yüklenme’” de olurdu.
Nedeni şu’…
Birden fazla işi aynı anda yapmak, bir şeyi yaparken diğerini de düşünmek, herhangi bir problemin çözümüyle uğraşırken beynin diğer yarısından gelen stres uyarılarını da kontrol etmeye çalışmak hepimizi ’“dumble’’larla oynayan sirk göstericileri’”, ya da ’“19 Mayıs törenlerinden belinde aynı anda beş çemberi çevirmeye çalışan gençler’”e çevirdi!
Kısacası, bir ’“hız çılgınlığı’”dır, bir ’“çok işlemcilik’”tir gidiyor. Bir elinde cep telefonu veya blackberry’’si, diğer elinde İpad’’i olan ’“teknolojik askerler’”e döndük. Dizüstü bilgisayarlar masalarımızın, seyahat çantalarımızın doğal misafirleri haline geldi, her odamızda açık duran bir TV’’miz var. Kısacası tam bir teknoloji çılgınlığı yaşıyoruz.
 İşin kötüsü bu durum yavaş yavaş hayat tarzımızın, kültürümüzün, sosyalleşme biçimimizin de bir parçası oldu.  Tweet’’leşmeden, facebook’’una göz atmadan, elektronik postalarını okumadan geçirilen her saat ’“ayıp sayılır’”, hatta  ’“kayıp sayılır’” hale geldi!’”
 
Devam ediyor Osman Müftüoğlu, ’“Bu gidiş iyi gidiş değil’” diyor altını çizerek:
’“Öyle ki, birkaç şeyi aynı anda yapmayı, eğer uyku gibi tam bir bilinç kaybına uğramadıysak (!)  üç-beş işi aynı saate sığdırmayı rutin bir iş, bir marifet haline getirdik. Bir koltuğunda iki değil dört karpuz taşıyana bile ’“aferin’” diyemiyoruz’” deyip can alıcı cümleyi yazıyor:
Ve bu durum ruh ve beden sağlığımızın canına okuyor’…
Bizi hasta ediyor.
Reflü, ülser, kolit, depresyon, taşikardi, panik bozukluk, obezite, kronik yorgunluk salgınlarının ardında biraz da bu var.
Bu nedenle yeni ve farklı bir reçete oluşturmalıyız.
Yeni bir ’“iyi hayat’” reçetesi bulmalıyız.
İŞTE O REÇETE
Eskiden Anadolu’’nun tozlu yollarında yük taşıyan kamyonların alnına şu cümle yazılırdı: ’“Acele giden, ecele gider!’”
Hele bir de ’“ağırlığınız’” çok, yükünüz fazla ise bu ihtimal büyüktür.
Kalitesi gittikçe düşen, geçen her gün biraz daha monotonlaşıp keyifsizleşen, biraz daha hızlanıp aceleleşen(!), hızlandıkça anlamsızlaşan kuruyup, çoraklaşan, yalnızlaşan hatta ’“kendi şarkısını bile unutan’” ruhunuzu iyileştirmek istiyorsanız ’‘yavaşlamayı, dinlenmeyi, kendinizi dinlemeyi, yüz yüze konuşup halleşmeyi’’ bir düşünün! En azından tweet’’lemeye bip’’lemeye, sms’’lemeye azıcık ara verip birbirinize bakarak konuşmayı deneyin.
Önerimi bir ’“hekim tavsiyesi’” gibi de düşünebilirsiniz. Sayın ki bir gün ’“doktora gittiniz’” ve o reçetenize şunları yazdı’…
Teknolojik yükünüzü azaltın.
Dinlenin!
Dinleyin!
Şarkınıza kulak verin!’”
*
’“Ben zaten bunları biliyorum, bütün mesele bu reçeteyi nasıl uygulamaya koyacağını bilmek’” desem de’…
Bir hekimin ağzından pek çok kişiye yaşadıklarımızın çok ağır geldiğini, ruh ve beden sağlığımızın canına okunduğunu duymak, en azından şöyle söyleyeyim: Yatıştırdı.
Belki bir adım sonrası da Urla’’ya yerleşmek, kendi domatesimizi/zeytinimizi/biberimizi yetiştirmek’…
Sırf istediğim/kimin okuyup okumadığının umurumda olmadığı yazılar yazmak için emekliliği beklemeden yavaş bir hayatı nasıl kurabileceğimin formülünü bulmak olur, kim bilir’…
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Atatürk bizden biridir!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli giderek kendini daha kötü hissediyor
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Yaşamak...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva