CHP’’de örgütlere yönelik yeni dönem operasyonları başladı. Önceki gün CHP Samsun İl Başkanı istifa etti ve yönetimi düştü. Bugün İstanbul’’da 11 yöneticinin ’‘beklenmedik’’ istifasıyla Gürsel Tekin sorununda önemli bir mesafe kaydedildi.

Sırada neresi var? Tahmin etmek güç değil.

Baykal mı, Kılıçdaroğlu mu sorusunun sorulduğu 18 Mayıs’’taki İl Başkanları toplantısında, ’‘Baykal’’ diyen dört isimden biriydi Samsun İl Başkanı. PM’’ye alınan İstanbul İl Başkanı Tekin ise ’‘Angora’’nın Truva Atı’’ görüntüsü veriyordu o süreçte. Önce liderliğe, sonra ikinci adamlığa, son olarak da ikinci listeye oynadı. Turuncu Devrim’’in hayalini kurdu. Attığı her adımda Angora’’nın izlerini taşıyor, yeni dönem, yeni yönetim için potansiyel tehdit olarak yorumlanıyordu.

**

Ulu Önder’’in kutsal yolculuğunu hatırlayınız. Samsun’’dan başlıyor, İstanbul’’daki kaotik durumla mücadele ediliyor ve 9 Eylül’’de İzmir’’de noktalıyordu. Tabi ki düşmanı Deniz’’e dökerek’…

Kılıçdaroğlu yönetimi de örgütteki karın ağrılarını tedavi etmek için benzer bir güzergah izliyor sanırım. Ulu Önder’’in yerinde bu kez de bir Önder var. Genel Sekreter Sav.

Samsun’’u, İstanbul’’u çözdü. Sıranın İzmir’’e gelmesi yakın görünüyor. İl Başkanları toplantısında İzmir’’i Ağrı ile aynı kefeye koyup, tarihi mutabakatla genel başkan seçilen Kılıçdaroğlu’’nu desteklemeyen İl Başkanı Ekrem Bulgun’’un tutunma çabaları da sürüyor.

Hayvan mitingi, emek kurultayı, AKP İl Başkanı’’na düello çağrısı derken Bulgun’’un ya da  akıl hocalarının taktiksel mücadelesini izliyor gibiyiz.  

27 Şubat’’taki il kongresinden sonra belediye başkanlarını makamında ziyaret etmek dışında aktif bir faaliyeti görülmeyen Bulgun’’a kurultaydan sonra bir şey oldu.

Sanki 20 yaş gençleşti.

Ödemiş’’te hayvan mitingi yapmayı, emek kurultayı düzenlemeyi, AKP il başkanıyla Kemeraltı’’nda düello etmeyi planladı son birkaç günde. Yalnız düello bekleyenlerin şaşkın bakışları arasında kara dut suyu içip kol kola girdi AKP’’li Kabak ile CHP’’li Bulgun.

**

Tüm bunlar ne yazık ki Ekrem Bulgun’’un hayata (il başkanlığına) tutunma çabalarının ötesinde yorumlanamaz siyaseti iyi takip edenler cephesinden. Gelelim İzmir’’in durumuna’… Genel Sekreter Sav ile Genel Sekreter Yardımcısı A. Rezzak Erten, Bulgun’’un görevden alınmasına kesinlikle karşı! Kurultayda çok sayıda parti içi demokrasi mağdurunun gönlünü almışken yeni dönemde ’‘antidemokratik’’ girişimlere pirim vermeye asla niyetli değiller.

Sanki kurultaydan önce/sonra demokrasi nehrinde yıkanmış gibi her ikisi de.

Sav ve Erten’’in bu demokratik direnişini kırmak için örgütün önünde iki demokrat yol kalıyor.

Ya ’‘11 istifa’’ ya da 130 imzalı olağanüstü kongre talebi. Çünkü ilçe örgütlerinin Bulgun’’u istemedikleri, 27 Şubat’’ın atanmış il başkanı olarak gördükleri çok net.

Geçen hafta Genel Sekreter Sav ile görüşmeye gittiğimde İstanbul’’un 27 ilçe başkanı genel merkezdeydi. 16 da il yöneticisi vardı.

’‘Gürsel Tekin’’i istemiyoruz’’ diyor başka da bir şey demiyorlardı.

Sonuç ortada’… 11 istifa.

Yani Sayın Genel Sekreter bile direnemedi İstanbul örgütünün tabandan yükselen isyan hareketine!

O nedenle koltuğunu mevzi olarak gördüğü, aklı/ talimatı Angora’’dan aldığı iddia edilen Bulgun için de İzmir’’de bir isyan hareketinin başlaması kaçınılmaz.

Ankara ve İzmir kulislerinde ’‘Ya 11 istifa ya 130 imzalı kongre talebi’’ formülü konuşuluyor.

Bu durumda Bulgun meselesinin demokratik bir şekilde çözülmesi gerektiğini savunan Genel Sekreter Sav’’ın da, Genel Sekreter Yardımcısı Erten’’in de yapacak bir şeyi, diyecek bir sözü kalmaz. Örgütten yükselen iki demokratik yönteme saygı duymak ve de gereğini yapmak dışında tabi ki.

Çünkü Kılıçdaroğlu’’na destek konusunda İzmir örgütünün tamamı hakkında fikir beyan etmekten kaçınmayan Bulgun, örgütteki gücünden hareketle olağanüstü kongrede aday olma hakkına sahip.

Uzak ve küçük bir ihtimal belki ama kozmik katkılarla dokuzuncu kez İzmir’’in il başkanı olması da mümkün Sayın Bulgun’’un.

**

Öte yandan İzmir’’deki durumu az da olsa zorlaştıran sadece Bulgun’’un direnişi değil. Büyükşehir destekli bazı PM üyelerinin attığı adımlar da kentteki demokratik girişimlerin önünde duruyor.  

Kurultay’’dan hemen sonra, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu kontenjanından PM’’ye alınan, parti içi demokrasi mağduru Eski İl Başkanı Alaattin Yüksel, apar topar il yönetimini ziyaret edip ilk demecini patlatıyor mesela.

’‘Biz sizi görevden almak için seçilmedik’’ diyor.

Hayvan mitingi, emek kurultayı, AKP il başkanıyla Kemeraltı düellosu gibi koltuğa tutunma harekatlarında da Yüksel-Kocaoğlu ikilisinin izlerine rastlanıyor.

Alaattin Bey, televizyona çıkacağı zaman il başkanlığından, ’‘PM üyemiz Alaaattin Yüksel ’… televizyonda konuşacaktır’’ mesajı geçiliyor.

Anlaşılan o ki kongre/kurultay sürecindeki Sav-Kocaoğlu ittifakı çatlıyor. İzmir’’de yeni bir cephe açılıyor. Dahası Kocaoğlu/Yüksel ikilisinin eski ekiplerini diriltme çabası olarak yorumlanıyor tüm bunlar. Ve şimdilik dikkatle izleniyor.

 

Siyaseten İzmir’’deki en ilginç olay Altay’’ın iki gün önceki başkanlık yarışında yaşandı. İzmir’’in köklü kulübü Altay’’ın başkanlığı için iki liste yarıştı. Eski Başkan Ahmet Taşpınar ve Eski Yönetici Ömer Hızlıok. Buraya kadar siyaset yok.

Siyaset kokusunu listelere bakınca alıyoruz. Özellikle de kaybeden Hızlıok’’un listesine’…

Kazanan Taşpınar listesinde de Eyüp Necimoğlu, Hüsamettin Ender, Fuat Payzın, Mete Veryeri, Alex Padulano gibi tanınmış İzmirliler var.

Altay’’ın Bornova kanadını temsil eden CHP’’lilerin işin içine Belediye Başkanı Kamil Sındır ve Aziz Kocaoğlu’’nu sokup, başkanlık yarışına AKP-CHP yarışı süsü verme girişimleri, karşı listede AKP’’li olmadığından sonuç vermiyor. Yarışı 194-156 kaybediliyor.

Daha çok Alsancaklıların kimilerine göre de Beyaz Türklerin kontrolündeki kulübün yönetimi, Bornovalı CHP’’lilerin tüm girişimlerine rağmen ele geçirilemiyor.

Ama iki listeye bakanlar, İngiliz demokrasisinden esinlenerek kendi aralarında şöyle bir benzetme yapıyorlar. Avam Kamarası, Lordlar Kamarası’’na karşı’…

Sonuç mu? Ortada değil mi?