Ümit YALDIZ
Suriye’’de 4 gün!
4 Kasım 2009 Çarşamba

Bazı okurların deyimiyle ’‘CHP’’yi karıştırıp’’ soluğu Suriye’’de aldım. Telefonu kapatıp 4 günlük gezinin her anlamda keyfini çıkarmak, kaliteli bir ekiple İzmir’’den biraz olsun uzak kalmak iyi geldi doğrusu.’¶
Bugün Suriye gezisine ilişkin gözlemlerimi aktarmak, bu ülkeye yatırım yapmayı planlayan işadamlarına elimden geldiğince yol göstermek ve de yıllarca soğuk savaş yaşadığımız komşumuzu merak edenlere turistik açıdan gözlemlerimi aktarmak niyetindeyim.
İzmir Sanayici ve İş Adamları Derneği (İZSİAD) Başkanı İlknur Denizli önderliğinde 21 kişilik heyetle yaptığımız Suriye çıkarması her açıdan verimli olumlu geçti benim adıma. Son dönemin popüler kadını Denizli’’yi siyaset camiası ’‘29 Mart fatihi’’, kente ilişkin gelişmeleri takip edenler de ’‘otoyol fatihi’’ olarak tanımlıyor. Hasetler, kıskançlar, küçük olsun benim olsuncular da o ismi duyunca tüyleri diken diken olup, çatır çatır çatlama noktasına geliyor.  İstanbul-İzmir otoyol projesinin İzmir’’den de başlaması gerektiğ i fikrini ortaya atıp, üyesi olduğu İzmir Ekonomik Kalkınma Kurulu ile birlikte hükümeti bu konuda köşeye sıkıştırmayı başaran ve 7 yıl sonra kente gelmesi beklenen otoyol projesini eş zamanlı olarak Bursa ile birlikte İzmir’’den de başlatan cabbar kadın’…

Mardin Sanayici ve İşadamları Derneği (MARSİAD)’’ın da başkan ve iki yöneticisinin katıldığı geziye Şam’’dan başlıyoruz. Gezi deyince aklınıza turistik bir gezi gelmesin sakın. Denizli’’nin de bu konuda Ekrem Demirtaş’’tan pek farkı yok. Demirtaş’’la ’‘geziye’’ gidenler bilir.  Gezide olmayan tek şey gezidir. Nefes alacak haliniz kalmaz. Konferanstan, toplantıya koşar, en sonunda yorgun düşüp izmir’’e dönüp kurtulmayı hayal edersiniz. Bu konuda Demirtaşlı iki gezi deneyimim vardır.
Arap Birliği’’ne alınmışız
Başkent Şam’’a gece 04,00 civarında varıyoruz. Havaalanı tam bir hayal kırıklığı’… Üç adet giriş kapısı görünüyor. Birinde ’‘Suriye’’  yazıyor. Diğerinde Arabic. Üçüncüsünde ise ’‘Frogein’’. Yani yabancı. Suriyeli ve Arap olmadığımızdan hareketle uzunca süre bekleyeceğimiz üçüncü kapıya diziliyoruz. Diğer iki kapıdan herkes vızır vızır geçiş yaparken, bizimki biraz yavaş işliyor. Yabancıyız ya’… Sıra bize geldiğinde sonlara doğru pasaport memuru uyarıyor.  Sizler de ’‘Arabic’’ kapısından geçebilirdiniz aslında. Neden burada beklediniz ki? Meğerse Suriye’’nin Araplar dışında vizesiz geçiş hakkı tanıdığı tek milletmişiz. Yani Suriye’’ye göre biz de Araplamışız aslında. Vize bakımından tabi ki’… Sonunda  otelimize yerleşiyoruz. Suriye’’nin sınırından karayoluyla gelip Şam’’a bizden önce ulaşan Mardin heyeti derin bir uykuya dalmış durumda.  Hareket sabah 09,30’’da’… 4 saatlik bir uykunun ardından yola koyuluyor ve Şam Ticaret Odası’’ndaki randevuya yetişiyoruz.
12 yıllık ticaret anlaşması
Şam Ticaret Odası’’nda bizleri Oda’’nın Başkan Vekili ve Türk-Suriye İş Konseyi Başkanı Baha Eddin Hasan karşılıyor. Yuvarlak masa toplantısında iki ülke arasındaki ilişkilerin geldiği nokta masaya yatırılıyor, gelişen ticaret hacmine dikkat çekiliyor. Hasan, Başbakan Erdoğan ile Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat’’ın girişimleriyle imzalanan 12 yıllık ticaret anlaşmasına ve de iki ülke vatandaşları arasında vizenin kaldırılışına dikkat çekiyor.   İki ülke arasında üç yıl önce 400 milyon dolar olan ticaret hacminin 2 milyar dolar sınırına dayandığını bu rakamın iki yıl içinde 5 milyar dolara çıkmasının beklendiğini sözlerine ekliyor. Ve Suriye’’ye yapılacak yatırımın Türk işadamına artılarını sıralıyor Hasan. En büyük artı, Suriye’’nin 300 milyonluk Arap devletlerine vergisiz ihracat hakkı.
İşte o an anlıyoruz ki Arap devletleri arasında vize olmadığı gibi ciddi bir ekonomik işbirliği de var. Yani Arap Birliği ile karşı karşıyayız.
Tam 50 yıldır Avrupa Birliği kapısında bekletilsek de vizesiz geçiş hakkı tanınan Suriye üzerinden Arap Birliği’’ne girdiğimizi de anlamış oluyoruz. Global ekonomik krizin inlettiği ortamda Türk işadamlarına iyi gelecekse Arap Birliği de bir şeydir diye düşünüyoruz. Ve kendi kendime gelinen noktanın başarı mı yoksa acizlik mi olduğunu soruyor, Türkiye Cumhuriyeti’’nin içinde bulunduğu duruma üzülüyorum. Ama bir yandan da yıllarca Avrupa ve ABD tarafından şu veya bu şekilde sömürülen Arap devletlerinde Türk yatırımcının da cazip imkanlarla iş  yapma fırsatı tanınmasına seviniyorum. Sonuçta paranın rengi, etnik grubu olmaz. Avrupa Birliği’’ne giremedik ama Arap Birliği’’ne Suriye Cumhurbaşkanı Esat’’ın rızasıyla alındık’… Ve bunları düşünürken yarının tarihi aklıma geliyor. 29 Ekim 2009. Türkiye Cumhuriyeti’’nin 86. Yıl dönümü’…
Bin yıllık kültürel bağ
Şam Ticaret Odası’’ndaki yuvarlak masa toplantısı tam iki saat sürüyor. İZSİAD Başkanı İlknur Denizli, MARSİAD Başkanı Nasır Duyan ve beraberindeki 24 kişilik heyet’… Hasan’’ın yanında da bir o kadar Suriyeli işadamı’… Tercümanımız Muhammet Nur aracılığıyla herkes kendin, iş alanını tanıtıyor. Notlar alınıyor, o anda kartlar, broşürler veriliyor. Yatırımdan, hammaddeden, teknolojiden söz ediliyor.   İzmir nire, Suriye nire’…? Diye düşünenlere inat, iki ülke işadamları kısa sürede kaynaşıyor. Karşılıklı bağlantıların ilk sinyalleri burada veriliyor. Hatta Suriyelilerin sık sık tekrarladıkları, ’“Burası ikinci vatanınız. Türkiye de bizim için öyle’” cümlesiyle iki ülke arasında bin yıla yakın dostluğa vurgu yapmaları kaynaşma sürecini hızlandırıyordu.

Emeviye Cami’’ni görmelisiniz
Toplantı sonunda Şam’’daki gezinin turistik bölümü başlıyor. Önce dar sokaklardan geçerek ulaştığımız klasik bir Arap sofrasında öğle yemeği. Suriye mutfağı ile ilk tanışma’… Yemeklere önce göz ucu, ardından çatal ucuyla dokunmaca’… Acabalarla geçen dakikalar ve ’‘mırra’’ ile tamamlanan öğle yemeği’… Ardından durağımızı Şam’’ın en ihtişamlı tarihi eseri Emeviye Camii’… Tarihi en az bin yıllık’… Aramiler, Nasuriler döneminde yapılmış. Jübiter tapınağı olarak biliniyor. Roma-Bizans döneminde kutsal mekanlardan biri olarak kabul görmüş. Hz. İsa’’yı vaftiz eden Yahya peygamberin kabri caminin tam ortasında... Yanında bin yıllık vaftiz kuyusu aynen korunmuş. Emeviler döneminde önce yarısı sonra tamamı camiye çevrilmiş, mükemmel mimarisi, geniş avlusu, yangınlardan kurtulan bölümlerindeki şahane mozaik tablolar, Hz. Hüseyin’’in kesik başının muhafaza edildiği bölümle neredeyse tüm medeniyetler, mezhepler için kutsal bir mabedin içindeyiz. Bahçesinde yer alan Selahattin Eyyubi kabrine yöneliyoruz ardından. Haçlıların korkulu rüyası Kudüs Fatihi Türk komutan, sultan Eyyübi için dua ediyor, hemen yanındaki Türkiye’’nin ilk hava şehitlerinin mezarlarında Fatiha okuyoruz.

Osmanlı eserleri her yerde
Camilerin Araplar için sadece ibaret alanı değil aynı zamanda toplumsal bir buluşma mekanı olduğunu, Bahçesinde oynayan çocuklar, sohbet eden kadınlı, erkekli gruplar hatta uyuyanları görünce daha iyi anlıyoruz. Ardından kentteki en muhteşem turistik değerlerden biri olan Hamidiye Çarşısı’’na geliyor sıra. Emeviye Cami’’nin dibinden başlayıp neredeyse kilometre uzayan Çarşı’’nın Osmanlı Sultanı Abdulmecit’’in kente armağanı olduğunu öğreniyoruz rehberimizden. Geleneksel Suriye kıyafetleri, el sanatları, turistik eşyalarla yarı Türkçe konuşan esnaftan alışverişimizi yapıyor ve kaldığımız yerden tura devam ediyoruz.
Ve akşama doğru fuar alanında alıyoruz soluğu’… Ortadoğu’’nun en önemli endüstri fuarlarından biri olan BİG 4 SHOW’’un açılışına katılıyor, toplam alanı 2 milyon metrekareyi bulan fuar alanı hakkında detaylı bilgi aldıktan sonra, (Keşke İzmir’’de de böyle bir alan olsa diye iç geçirerek) endüstri fuarında stant ziyaretleri başlıyor. Heyetteki işadamları uğraş alanlarına dönük üretim yapanları buluyor, konuşmalar ve bağlantılar yapılıyor.
Dünyanın en büyük lokantası
Akşam yemeği Giennes Rekorlar Kitabı’’na giren dünyanın en büyük restoranında. Tam 5 bin sandalyenin bulunduğu mekandaki servisin hızına yetişmekte zorlansak da Arap mutfağına ilişkin tanıma sürecimiz devam ediyor. Yorgun/argın kendimizi otele atıp bir gün sonranın yoğun programına konsantre oluyoruz... İkinci gün yine Şam’’dayız. İlk durağımız Türkiye Büyükelçiliği’… Büyükelçilikteki ticaret Ateşemiz işadamlarımıza iki ülke arasındaki son duruma ve yatırım olanaklarına ilişkin brifing veriyor. Dikkat edilmesi gereken hususların altı çiziliyor, kafalardaki soru işaretleri gideriliyor. Aynı günün akşamında Büyükelçi’’nin konutunda vereceği Cumhuriyet resepsiyonunda buluşmak üzere ayrılıyoruz.
Vahdettin’’in mezarındayız
Ardından şehir turuna dalıyoruz. İzmir ile Şam’’ı kıyaslayıp kenti bakımsız ve pis buluyor, İzmirli olmanın huzurunu yaşıyoruz. Ama yer yer mimarisine, esnafına, geleneksel ürünlerine hayranlığımızı da gizleyemiyoruz. Kentin her noktasında dikkat çeken Osmanlı eserleri göğsümüzü kabartıyor, akşama doğru Mimar Sinan’’ın acemilik döneminde yaptığı ama 500 yıldır dimdik ayakta kalan Süleymaniye Külliyesi’’nde alıyoruz soluğu’… Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan bu eserin en önemli özelliği bahçesindeki mezar taşlarında gizli’…
Son padişah Vahdettin’’in İtalya’’dan borçlularından kaçırılarak 1 ay sonra gömüldüğü mezarının başındayız. Çok iyi Türkçe bilen Arap bekçi bahçedeki mezarların sahipleri hakkında bilgilendiriyor bizleri. Aynı günün akşamında Cumhuriyet resepsiyonunda 86. yıl gururunu göğsümüzü gere gere yaşadığımız Cumhuriyetimlizin faziletini anlasak da ecdadımıza saygımızı göstermeyi de ihmal etmiyoruz. Kendi adıma Suriye’’ye teşekkür ediyorum. Atalarımıza sahip çıktığı için’…
Cumhuriyet resepsiyonunda Şam sosyetesiyle yan yana Büyükelçimizin muhteşem programını izlesek de kimseyi tanımıyor olmanın rahatlığını yaşıyoruz. Hemen yanı başımdaki şık bayanın ülkenin en meşhur şarkıcısı olması, ötekinin bakan, milletvekili olması ilgilendirmiyor beni. Ve ekip arkadaşlarımı’…

Cuma günü hayat duruyor
Üçüncü gün erkenden yola koyuluyoruz. Çünkü günlerden Cuma ve Suriye’’de bunun anlamı hayatın durmasıyla aynı. Cuma mübarek gün’… Yani tatil. Cumartesi de tatil. Pazar herkes mesaide’… Tatil dediysek bizdeki gibi algılanmasın. Tamamen tatil. Her yer kapalı. Müslimlerin az sayıdaki dükkanı dışında su alacak yer bulamazsınız. Tatili yolda geçirip Cumartesi gün ikinci durağımız olan Halep’’e doğru yola koyuluyoruz. Yolumuzun üzerindeki Hama ve Humus kentlerine şöyle bir baktıktan sonra Halep’’e varıyoruz. Yani Suriye’’nin ikinci en büyük kentine’… Yani ülkenin ticaret başkentine’…
5 milyon nüfusuyla Arap, Kürt, Türk ve Ermenilerden oluşan kozmopolit yapının barış içinde yaşadığı, alışveriş kenti Halep’… Muhteşem kalesi binyıllardır korunmuş. Yöreye has özel bir taş, kente adeta hayat vermiş. Tüm binaların dış duvarları bu taşlarla kaplı. Paris’’ten sonra belki de dünyanın en disiplinli, uyumlu ve muhteşem kenti Halep’… Taş kaplama evler, yem yeşil, tertemiz caddeler, tarihi han ve çarşıları, devasa camileri, üniversitesi, kiliseleriyle etkileyici bir şehir. Şam’’a bakarak Suriye hakkında verdiğimiz kırık notu düzeltme ihtiyacı hissediyoruz. Ve Suriye’’deki son günümüzün ilk saatlerinde soluğu Halep Ticaret Odası’’nda alıyoruz. Yine yuvarlak bir masa. Bir tarafda İlknur Denizli’’nin ekibi, diğer yanda Halepliler’…Halep’’in Kilis’’e 60 kilometre mesafede olması işimizi kolaylaştırıyor. Çünkü çok sayıda Türkçe konuşan esnaf, işadamı hatta Türkmen var.
Halep’’te tarihi görüşme
İzmirli sanayicilerinin iş alanlarını anlatan kısa sunumları Araplar tarafından dikkatle izleniyor ve notlar alınıyor. Halep Ticaret Odası’’ndaki toplantıda sadece yatırımcılar yoktu tabi ki’… Arapların Türkiye ile iş yapma konusuna ne kadar önem verdiğini toplantıda hazır bulunan, Türkiye-Suriye İş Konseyi Başkan Vekili M.Fawaz Acuz, Halep Ticaret Odası Başkan Vekili Abdullah Fader Atar, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Sara, Halep Sanayi Odası Başkan Vekili, Milletvekili Edouard Megarbane, Sanayi Odası Üyesi Taher Kasem, Halep Serbest Bölge Müdürü Paula Ghoulam, Merkez Bankası Müdürü Rıyad Al Abıad’’ın da orada olmasından anlıyoruz. Üst düzey bir temsilin yanı sıra 50 civarında da önemli yatırımcı İzmir heyetini dinliyor, notlar alıyor, bazıları yatırın ortaklığı bile teklif ediyor. Toplantının sonunda herkes kendi adamını buluyor. Araplar Türklere, Türkler Araplara doğru hareket ediyor, ikili ilişkiler, temaslar ve bağlantılar kuruluyor. Herkes çok memnun’…
Zeytinde dev işbirliği
Buradaki toplantının en can alıcı yeri iki ülkenin stratejik tarım ürünü olan Zeytin ile ilgili oluyor. Fikir yine İlknur Denizli’’den’… 30 yıl hüküm süren Hafız Esat son yıllarında bir kanun çıkarıyor. Her Suriyeli, en az 10 adet zeytin fidanı dikecek. İşte bu kanundan sonra son 10 yılda ülke zeytincilikte ciddi bir atak başlatmış. Şu anda üretimde dünya 5.si konumunda. Türkiye gibi üretimi fazla olan ancak dökme satışlar nedeniyle markasını yaratamayan, dünyaya ürününü pazarlayamayan bir noktada. Ancak Türkiye’’nin bu konuda attığı ciddi adımlar, sektörel tecrübeler söz konusu. İlknur Hanım Halep’’teki toplantıda fikri ortaya atıyor. ’“İki ülke zeytinyağında işbirliği yapsın. Önce ortak bir komisyon kuralım. İki ülkeden üçer sektör temsilcisi bu komisyonda hazır bulunsun. Ve zeytinciliğe ilişkin işbirliğini somut adımlarla destekleyelim. İki ülkenin üretimde ve markalaşma sürecinde atacağı ortak adımlar dünyaya örnek olur. Ve her iki ülke de bu stratejik ürününü değerlendirmiş olur’”.İlknur Hanım’’ın önerisi salondaki Arap sektör temsilcileri tarafından aynen kabul ediliyor.  İki ülkeyi birbirine bağlayan ilk unsur zeytin oluyor. Yani Suriye gezisinin en somut adımı’…
Ve toplantının ardından yüzler gülüyor. Zeytinyağında atılan dev adım, kurulan ikili ticari ilişkileriyle mutlu şekilde Halep’’ten ayrılıyor, Kilis-Antep üzerinden Adana’’ya doğru karayoluyla hareke geçiyoruz. Zaman su gibi akıp geçiyor. 20.25 İzAir uçuşuna yetişmekte zorlanıyoruz. Heyette bulunan Bortar Yemek Fabrikası’’nın sahibi Hasan Karakurt’’un kişisel ilişkileri üzerinden, işlemlerimizi telefonla yaptırıyor ve stresli bir yolculuğun ardından birkaç dakika ile uçağa yetişiyor, rahat bir nefes alıyoruz.
Sonrası İzmir’… Güzel İzmir’…
Yani ’‘Bundan iyisi Şam’’da kayısı’’ diyoruz Adnan Menderes Havalimanı’’na vardığımızda’… Ama 4 günün yorgunluğunu düşününce de ’‘Ne Şam’’ın şekeri, ne Arap’’ın yüzü’’ diyerek gülüşüyoruz.
Sonuç olarak; Suriye laik bir Arap devleti olarak toplumsal yaşantısı bize oldukça yakın bir ülke. Başörtülü, peçeli kadınlarla, modern kadınların kol kola gezebildiği bir ülke. Bu ülkede yatırım yapılacak başlıca birkaç alan var. Gıda, kadınlara yönelik giyim ve kozmetik ürünler ve de inşaat. Bu üç sektörde hareket var. Emlak fiyatları Türkiye’’nin neredeyse iki katı. Lüks semtlerde daire fiyatlarının 1-2 milyon dolar olduğu söylendi bize.
Ama Araplarla iş yapmanın avantajlı olduğu kadar dezavantajlı yönleri de var. Şam’’daki ticari ateşemiz bu ülkeye yatırımın avantajlarını da olası sorunları da içeren tatmin edici bilgilere sahip. İsteyen yatırımcıya da hizmet etmeye hazır durumda. Oyunu kurallarına göre oynadığınız takdirde sorunla karşılaşmanız zor. Turistik açıdan da Suriye, Ortadoğu’’da görülmesi gereken bir ülke’… Akdeniz ikliminin etkisinde olduğundan zorluk yaşamıyorsunuz. Bitki örtüsü, mutfağındaki ot oranı İzmir’’de olduğunuzu hissettiriyor. Arap mimarisi, tarihi doku her şey güzel. Ama kesinlikle bana göre değil.
Suriye bana göre değil
Kariyerini siyaset yazarlığına borçlu olan biri olarak siyasetin tamamen yasak olduğu, eleştirinin olmadığı, 40 yıldır aynı aile tarafından idare edilen, değişimin olmadığı bir ülkede kendimi özgür hissetmem mümkün değil. Çünkü Türkiye’’deki gazeteciliğin gereği eleştiri hakkını kullanmaktan geçer. Eleştirinin, siyasetin neredeyse yasak olduğu bir ülke benim için özgür bir ülke değildir. Ama ’‘ben para kazanmaya bakarım, siyasetle işim olmaz’’ diyenler için Suriye cazip imkanlar sunuyor.
İzmir lobisi için önemli adım
Tabi ki bizim Suriye gezimizin en önemli misyonu bu ülkeye yatırım yapmaktan çok bu ülkedeki sermaye sahiplerini İzmir’’e çekmekti. Başkan İlknur Denizli bu konuda gereğini fazlasıyla yaptı. İzmir’’i tarihinden, turizmine, sanayi bölgelerinden, yatırım alanlarına kadar anlatmakla kalmadı, yanında getirdiği İzmir kitabını görüştüğü herkese vererek, Suriyelilere yatırım yoldaşlığı önerisi götürdü. Bize ’‘Suriye üzerinden Arap ülkelerine girin’’ diyenlere yanıt olarak ’‘İzmir üzerinden AB’’ye girin’’ diyerek kentin lobisi için önemli ve kalıcı bir hizmete imza attı.
Ah açılım, vah açılım’…
Ve işadamlarımız’… Bir bölümü Suriye ile önemli temaslarda bulunup, ciddi ikili ilişkilerde bulundu. Temasları son derece verimliydi. Bu konuda ekibin Mardinlilerinin hakkını da yememek gerekiyor. İlk gün İzmir-Mardin heyeti arasında soğuk bir ’‘açılım’’ rüzgarı esse de sonraki günlerde açılımı bir kenara bırakıp samimiyetin dozunu arttırdık. Nasır Duyan, Şükrü Karaboğa ve Mehmet Emin Duyan’’dan ayrılırken duygusal anlar yaşadık. Ve kendi adıma, ’“Şu açılım işi olmasa ne güzel anlaşıyormuşuz. Kim kazdı bu hendeği, kim ekti bu nifak tohumlarını aramıza, kim besteledi bu ayrılık şarkısını?’” diye hayıflanıp durdum.
Sanıyorum bu kadar yeter’…

 SURİYE NOTLARININ EN GÜZEL KARELERİ İÇİN TIKLAYINIZ...

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 25 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
İbrahim Yüncü 11 Kasım 2016 Cuma 08:03

Projeyi gidip inceleyen biriyim. Yeşil bir proje ancak Maketler sessizdir anlayamazsınız! Kullanım yönetmelikleri dahi belirlenmeli... Eskiden olduğu gibi her gece, Fuar Müdürlüğüne telefon edip evde birbirimizi duymuyoruz demeyelim... Kongre Merkezi konusu için tek bir sözüm var; Beton yoğunluğunu artırmak ile çok ayıp edersiniz.

Yorumu oyla      12      6  
Siz iyi niyetlisiniz belki ama yanınızdakiler ? 15 Ekim 2016 Cumartesi 17:32

Reşat beyin iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Ama ben kendisi ile aynifikirde değilim. Burasının sıfır binalı bir yer olmasını değil Kültürpark olmasını tercih ediyorum. Ben 60.lı yıllarda Atatürk Lisesinde okudum, öğle yemeğimizi arkadaşlarımla birlikte Fuar'da Minyatür trenin içinde yerdik. Bizim gözümüzde Kültürpark çocukluğumuzun Fuarıdır. O fuardan da nostaljik bazı anıları görmek istiyoruz. (Örneğin, paraşüt kulesi, Ada Gazinosu vb). Biz sadece yeşillik istiyoruz diyenlerin bizi nostaljik anılarımızdan mahrum etmeye hakları yoktur. Değinmek istediğim ikinci konu Reşat Beyle birlikte hareket eden bazı grupların hakarete varan tavırları izmir232 adındaki grup facebook sayfasında Aziz Kocaoğlu için "SENDEN UTANIYORUZ." diye imza kampanyası açtı. Reşat Beye sormak istiyorum. Bu kişilerle aynı safta olmaktan rahatsız olmuyor musunuz? Saygılarımla

Yorumu oyla      12      6  
Bu işin içinde kıskançlık ta var. 15 Ekim 2016 Cumartesi 17:19

Bu işin başını çekenlerin arasında "İzmir'de biz varken bu projeyi niye İlhan Tekeli Hoca yaptı." diyenler de var. Biz bu tipleri iyi tanırız. Hayat geçirdikleri referans verecekleri doğru dürüst bir projeleri olmayan kişiler, Türkiye'de Şehircilik konusundaki en yetkin kişiyi kıskandıkları için projeye taş koymaya çalışıyorlar.

Yorumu oyla      12      6  
15 Ekim 2016 Cumartesi 14:17

Burası bir kültürpark, şehir parkı değil. Projeyi buna göre değerlendirmek gerekiyor. Kültürpark içinde spor yapılabilecek, kültür sanat faaliyetleri ( tiyatro , sanat galerisi, kütüphane, müze ... ) yapılabilecek , insanların vakit geçirebileceği , yiyip içebileceği yerler olmalıdır. Gereksiz tüm yapılar yıkılmalıdır. Lunapark çok mu gerekli ? Çağdaş dediğimiz İzmir' e bu tip bir uydurma lunapark yakışıyor mu ? şehrin uygun bir yerine büyük bir eğlence parkı yapılıp kültürpark içindeki lunapark kaldırılmalı , yerine sembol bir dönme dolap yeterli gelecektir. Yeşili bol ancak ihtiyaca yönelik az ama nitelikli yapıların olduğu bir kültürpark yapılmalıdır. Gereksiz tartışmalar ile şehir vakit kaybediyor. Hiçbir bina olmasın deniyor da burası bir kültürpark.

Yorumu oyla      12      6  
15 Ekim 2016 Cumartesi 12:05

Yeşil alan yüzde 21 artıyor , 633 yeni ağaç dikiliyor ve son projede tepeciklerinde kaldırıldığı söyleniyor ancak Muhalif'in de söylediği binalar da yıkılsa iyi olur. Hollerin yerine yapılacak bina yeterli olur. Tenis kulübünün orada da 2 bina var. Buralar yıkılıp piknik alanları olarak değerlendirilebilir. Lunaparkın modernize edilmesi güzel ancak giriş kısmını beğenmedim. Daha iyi bir proje olabilir.

Yorumu oyla      12      6  
sezo 15 Ekim 2016 Cumartesi 11:45

Malumunuz izmir 1960 lı yıllardan itibaren bambaçka bir kimliğe bürünüp beton şehir olmuştur. Körfez kirlenip 2-3 katlı tarihi evler yıkılıp o dönemki inşaat balonuna kurban gitmiştir. Kültür parkıma dokunma grubunu da şuna benzetiyorum. İzmirin 1960-70 ve 80 li yıllarında hatta 90 lı yıllarında . İzmirde olan biten hiç bir şeye . gecekondulaşma, apartmanlaşma,Deniz kirlenmesi vb. olaylara karışmayan . günümüzde de izmirde yapılan ve yapılacak olan projelere karşı çıkıp silüeti bozuyor diyen insanlara benzetiyorum. Hayır zaten kültürpark ın içine bu devasa holler yapılırken neredeydiniz? yaşamıyormuydunuz? şimdi yapılacak en mantıklı hareketlerden birine "kültürparkıma dokunma" diyorsun !

Yorumu oyla      12      6  
Bornovalı 15 Ekim 2016 Cumartesi 10:43

Yapılan röpörtajın mutlaka ana konusuna değil de- herhangi bir noktasına değinmek herhalde okuyucu olarak hakkımız-Değineceğim husus Reşat kardeşimin Bornova Anadolu Lis. mezunu olması (İzmir Maarif Koleji) Görüşme fikirler, dolu dolu olmuş. Tartışma ortamı yaratmış.Gönül hanıma da tebrikler- Acaba bundan böyle faaliyete geçmesi beklenen proce BAL ne cevherler yetiştirecek ?

Yorumu oyla      12      6  
15 Ekim 2016 Cumartesi 02:26

Kültürpark projesi üzerinden Aziz Kocaoğlu 'nu eleştirmek !.. Kültürpark içine yapılmış , şehrin göbeğinde leş kokan, kültürparkta oldukça büyük alan kaplayan , hayvanlara eziyet olan hayvanat bahçesini kaldırıp, yerine örnek bir proje ile Sasalı'ya doğal yaşam parkı kazandıran kim ? Yıllar önce kültürparkın içine yapılmış dev hollerin yerine Gaziemir' e kültürparkta olan uydurma holler yerine Türkiye' nin en büyük fuar alanını şehre kazandıran kim ? hollerin yarısı bile olmayacak şekilde kültürparktaki ucube holleri kaldırıp yerine içinde kongre merkezi de bulunan yeşil ve akıllı yapı şeklinde tasarlanan "kültürparka" kültür merkezi yapıp, hollerin kalkmasıyla ve kültür merkezinden kalan oldukça büyük alanı yeşil alan yapacak olan kim ? çürük yapıları yıkıp yerine ağaç dikecek olan ve tarihinde yeşil alanı en çok olan kültürpark projesini yapan başkan kim ve niye eleştirilir? Niye mi eleştirilir, laf olsun diye. Üstelik eleştirirken ağaçları kesiyorlar ( yaklaşık 700 yeni ağaç dikilecek ) , fuar Folkart' a veriliyor söylentileri çıkarıp acaba bu projeyi de nasıl engelleriz derdine düşmüşler. Nano teknolojiden bahsedip de kültürparkın içindeki dandik havuz büyütülsün mü büyütülmesin tartışması yapmaya ise bir şey demiyorum. Yapılacak proje gayet güzel duruyor. Sitede Ertan Bey bu konu hakkında yazı yazmış. Baştan sona katılıyorum.

Yorumu oyla      12      6  
15 Ekim 2016 Cumartesi 01:43

İsim bölümüne Ali Rıza yazınca ne oluyor ? Sizi tanımış mı oluyoruz ? 😃 Yorum yazınca da trol mu olduk ? "Bir yorumcu tenis kortlarıyla kongre merkezini bir tutmuş bir kere ikisi fonksiyonel açıdan farklıdır ve birini 20-30 kişi kullanırken diğerini 1500- 2000 kişi kullanır aradaki farkı görmek bu kadar zor mu? " Yani ? Tenis tesisleri kültürparkta beton olarak yer kaplıyor mu kaplamıyor mu ? Ben gider oynarım , öteki taraf benim işime yaramıyor yapılmasın demek! Ne olsun ? Ağaç dikelim. O zaman yıkalım hastaneleri bilmem ne yapalım ne demek ? Ne alaka ? Kültürparkta olan, yapılması planlanan binalardan bahsediyoruz. Bomboş kültürpark olmaz. Burası bir kültürpark. Bunu anlamak istemiyor musunuz da hala daha projeye destek verenler hiçbir gerekçe göstermiyor diyorsunuz. Yıl olmuş 2016 , İzmir'de binbir tane sorun varken tartışılan konuya bak ! Havuz büyütülmesin! Niye? su kıt. 😃☺😄😃 katı atık tesisi olmasın. Niye ? Tavşanlar koşuyor , menemen yapıyoruz. Nereye olsun ? Onu biz bilmeyiz. Konak Tüneli. No tünel no cry yazıları eşliğinde tünel önünde basın açıklaması yapanlar kimlerdi? Tramvay olmasın. Ne olsun ? Kültürparka dokunma. Kardeşim kültürparkın içinde çürümüş, eskimiş yapı dolu. Bunlar yıkılıyor. Yerine yeşil artıyor. Eskiden kültürparkta kapalı salonlar, trt ve market vardı. Üstüne dev fuar holleri yapıldı. Bunlar yapılırken bu grup neredeydi ? Bu yapıları yıkan, daha da yıkıp , yeşili arttıracak olan hangi proje ve başkan ?

Yorumu oyla      12      6  
muhalif 15 Ekim 2016 Cumartesi 00:10

2- "kültürparkıma dokunma" platformuna katıldığım yönler, sunulan projenin,tüm kültürpark alanını kapsamaması gerekirdi, kısmi projeler olmalı,buraya tümsekler ve suni tepeckler kondurmak, buranın doğasını bozar,kültürpark bölüm bölüm ele alınıp restore edilmelidir.binaları yıkacakar ise Pakistan pavyonunun karşısındaki belediyenin kullandığı bina niçin yıkım kapsamına alınmamış??? orasaı yıkılmayacak ise ismet İnönü sanat merkezi de yıkılmasın...oranın özelliği ne??

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
‘Gönülsüz bekarlar’ için bakanlar devreye!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
34 yıldır katilleri nasıl bulunmaz?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İmamoğlu yalnız mı bırakılıyor?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Büyük İnsanlık İçin: MikroRNA!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Atatürk’ten rövanşı alacaklar da…
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Halkın gerçek gündemi sahnede!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (10) 'Bak Postacı Geliyor'
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva