Gönül Soyoğul
Önder Sav niye konuştu?
7 Haziran 2010 Pazartesi

 
Zülfü Livaneli'nin  köşe yazısında "Zayıf bir gövde üzerinde vahşi kuşları andıran bir kafa, gri gözlere yerleşmiş zalim bakışlar ve ince dudaklarda alaycı bir gülümseme" satırlarıyla tarif etmeye çalıştığı CHP Genel Sekreteri Önder Sav, ilk kez "Genel Merkez'in üst katındaki buzdan sarayı"nda bir gazeteciyi kabul etti ve uzunca bir röportaj yaptı.
O gazeteci, bu sitenin kurucusu, arkadaşımız Ümit Yaldız'dı.
İzmir'de bugüne kadar çalıştığı tüm yerel gazetelerde yaptığı atlatma haberlerle öne çıkan,
İzmir'de "siyaset ve haber" denince, akla gelen 'tartışmasız ilk isim' olan bu genç arkadaşım, üç gündür de ulusal medyanın yıldızı.
*
Egedesonsöz.com'da yayımlanan röportajın önce Hürriyet.com, sonrasında da sanal alemdeki neredeyse tüm siteler tarafından alıntılanması; ardından ulusal gazete ve televizyonların da bu röportajı kullanması; hem internet medyasının gücünü ortaya koyması, hem de bir gazetecinin "nerede olduğundan çok ne yaptığının önemli olduğu" gerçeğini bir kez daha hatırlatması açısından de çok önemli.
Ümit Yaldız'ın yaptığı röportaj, son zamanların en önemli/başarılı gazetecilik olayıdır.
Bugüne kadar ulusal medya dahil hiçbir gazeteciye bu kadar geniş açıklama yapmayan Önder Sav'ın; konuşmak için kendisine talepte bulunan onlarca gazeteciden Ümit Yaldız'ı seçmesi, söylediklerinin hiçbir şekilde değiştirilmeyeceğine/çarpıtılmayacağına inanarak ona/kişiliğine/gazeteciliğine güvenmesi’… Sadece Ümit için değil, bu kentte hakkıyla gazetecilik yapmaya çalışan herkes adına gurur vericidir.
Ayakta alkışlanacak bir gazetecilik başarısıdır.
*
Genç arkadaşımın fazlasıyla hak ettiği bu başarıya alkış tutarken, CHP'de ne olup bittiğini Ümit'in köşesinden takip eden bir gazeteci olarak, aklımı kurcalayan 'o soru'yu paylaşmadan geçemem.
O soru şudur:
"Bugüne kadar hemen hiç konuşmayan Önder Sav, niçin bugün konuşma gereği duymuştur?"
Zülfü Livaneli'ye iki yıl önce "Genel Sekreter" başlıklı yazısında "O karanlıklar prensidir. Genel Merkez'in üst katlarındaki buzdan sarayında yaşar. Kapalı ilişkilerin, hesapların, kitapların adamıdır. En büyük başarısı, kişiliğini bunca yıl gözlerden uzak tutmayı başarmış olmasıdır. Karanlıkta gezdiği için yakalanmamıştır" dedirten Önder Sav; CHP'yi yakından izleyenlerin bildiği/takdir ettiği örgütçülüğünü, ilk kez niye bugün dile getirme ihtiyacını hissetmiştir?
Baykal'ın sağ kolu olmayı yıllar yılı sürdüren Sav, CHP'lilere niçin şimdi "Benim kıymetimi iyi bilin. CHP için iktidar umudu doğduysa, bunu benim varyasyonlarıma, herkesi ters köşeye yatırmama borçlusunuz! Türkiye'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'dur ama CHP'nin Genel Başkanı benim" mesajını vermiştir?
Üstelik bu mesajı; önüne konan yemeği iştahla mideye indiren kimi seçmenin, o yemeğin nasıl hazırlandığını öğrenince midesinin bulanıp içinin kalkacağını bile bile vererek’…
Üstelik, "Yolundan ol, ama yoldaşından olma" diyen atalarımıza inat; Deniz Baykal'ı nasıl da çırak çıkardığını dile getirerek’…
*
Önder Sav'ın; "Ya Baykal'ın yanında yer alıp CHP'nin uçuruma yuvarlanışına seyirci kalacaktım, ya da Kılıçdaroğlu'yla partiyi iktidar alternatifi yapacaktım" mesajını verse de anlattıkları’…
Kaset skandalı patlamasaydı, bu kurultayda Baykal'ın Genel Sekreterlik makamını kaldırarak Sav'ın gücünü epeyce budayacağını biliyor olsak da’…
Sav'ın açık açık dile getirdiği hesaplar karşısında irkilmemek, 'karanlıklar prensi' benzetmesinin hiç de boşuna yapılmadığını düşünmemek mümkün değil.
Gücüne hayran kalan Önder Sav'a, mitolojideki Narkissos'un sonunu, onun kendisine olan hayranlığının 'ölümü getirdiğini' hatırlatmak ne kadar fayda verir bilmiyorum.
Bildiğim, bu tür insanların bu tür karışık ilişkilerden, sürekli hesap kitap içinde olmaktan beslendikleri ve bu durumdan, Sav'ın zannettiği gibi herkesin hoşlanmadığı, alkışlamadığıdır.
CHP Genel Sekreteri, varyeteleri ile kimi CHP'lilerin gözlerini kamaştırmış olabilir ama Nergis çiçeklerinin mitolojik öyküsünü ve öykünün sonunu bilenler için; anlattıkları/paylaştıkları, sadece hüzün vericidir.
Önder Sav'ın ve Savgillerin kitabında "böylesi romantik bakışlara" yer olmadığını bilsem de... Yaptıklarını, böyle de okuyanlar olduğunu bilsinler isterim... 
 
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Atatürk bizden biridir!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva