Fikret İLKİZ
Niyet ve ciddiyet
28 Ağustos 2011 Pazar

Adalet Bakanlığı 25 Ağustos 2011’de “cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü 63 kişiden 59'u basın yoluyla işledikleri iddia olunan suçlardan yani yazdıkları yazılardan ve gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, basınla ilgisi olmayan suçlardan dolayı” tutuklu veya mahkûm olduğunu açıkladı.
 
Adalet Bakanlığına göre, Türkiye Gazeteciler Sendikasını listesindeki 6 gazeteci cezaevinden tahliye edilmiş, 63 gazeteci ise halen cezaevinde. 63 gazeteciden 36'sı hakkında dava açılmış. 18 gazeteci hakkında mahkûmiyet kararları verilmiş, 27 gazeteci hakkındaki soruşturmalar sürüyor. Cezaevlerindeki 63 gazeteciden 18'i sarı basın kartı sahibiymiş, 45 kişinin sarı basın kartı yokmuş.
 
Çok rahatladım. Umarım bunca araştırma zahmetine değmiştir ve adalete bakan adamlar da rahatlamışlardır. Artık herhalde Türkiye’de basın özgürlüğü tartışmaları da sona erer. Demek ki yazı yazmaktan dolayı tutuklanan veya mahkûm olan yok(muş). Basınla ilgili olmayan suçlardan dolayı cezaevinde olan “gazeteciler” var(mış)… Neden bu kadar çoklar acaba?
 
Adalet Bakanlığı, tutuklu ve hükümlü gazeteciler konusunun "cezaevlerinde 70 kadar gazeteci var"  şeklinde “sadece rakamsal olarak değil, işlenen ya da işlendiği iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında olup olmadığı çerçevesinde değerlendirilmesi” gerekir diyor. Bir kısım gazeteciler, bir kısım gazeteler, bir kısım dernekler de Bakanlıkla aynı fikirdeler. Böylece resmi ağızdan “görüşleri” doğrulanmış oldu. Artık tüm ulusal ve uluslararası toplantılarda devlet eliyle yapılmış tablolara dayanarak “tezlerini” resmi kaynaklara dayanarak savunma olanağına kavuşmuştular. Ne de olsa “resmi görüş”, resmîdir.  
 
Bakanlık açıklamasına göre; “Hakkında dava açılan veya mahkûmiyet kararı verilen 36 kişiden sadece 4’ü, basın yoluyla işlenen suçlar arasında sayılabilecek olan “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan dolayı cezaevindedir. Diğer 32 tutuklu ve hükümlünün cezaevinde bulunmalarının gazetecilik faaliyetiyle bir ilgisi yoktur
 
Adalet Bakanlığı da “Gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan iddialara dayalı tutuklama ve mahkûmiyet kararlarının, basın özgürlüğünün ihlali olarak yorumlanması mümkün değildir." dediğine göre hiçbir problem kalmıyor. Cezaevinde bulunanların tümü “terörist” zaten(!)… O zaman Türkiye’de ifade özgürlüğü gibi bir sorun da yok (!) Basın da özgür…
 
Gazetecilerin suçlanma ve tutuklanma nedenlerine yönelik tablo yayınlayan Bakanlık; 27 gazetecinin "hangi suç ve eylemlerden dolayı tutuklandıkları ancak iddianame hazırlandığında açık bir şekilde görülebilecektir" diyor… Ama biliyorlar ki, özel yetkili ağır ceza mahkemesi savcıları tarafından soruşturmalar “gizli yürütülmesine” rağmen, gazetecilerin emniyet ve savcılık ifadeleri sekiz sütuna manşet gazetelerde ve internet sitelerinde yayınlandı… Bu yüzden bunları yayınlayan gazeteciler hakkında gizliliği ihlal nedeniyle açılan soruşturmaların sayısı Türkiye’nin ve Adalet Bakanlığının derdi olmadı mı?
 
2010 yılından itibaren açılan soruşturma ve dava sayısının çokluğunun dikkat çekiciliği yanında, sayısal çokluğun endişe kaynağı olması ifade özgürlüğünün ihlali olarak halen daha gündemde değil mi? 2010 yılı İlerleme Raporunu okumadınız mı?
 
Ardından Bakanlık olarak “Bu tablodaki bilgilerden de soruşturması devam eden 27 ismin tamamının “silahlı terör örgütü üyeliği” gibi gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan suçlardan dolayı cezaevinde bulundukları görülmektedir.” dediğinize göre, bu “gizli” bilgiyi daha bu kişilerle ilgili iddianame yazılmadan önce nereden öğrendiniz?
Ya bu “silahlı terör örgütü üyesi” olduğunu iddia ettiğiniz gazeteciler “örgüt üyesi” değilse?

Adalet Bakanlığının açıklamasını “niyetleri” açısından, TGS’nin çalışmasını ise ciddiyeti ve basın özgürlüğü için gösterdikleri özenli çabaları nedeniyle çok daha ciddiye almak zorundayım.   
 
Gazeteci, gazetecidir. Sarı basın kartı sahibi olması şart değildir. Hiç kimse gazeteciler suç işlemez veya gazeteciler yargılanamaz demiyor ve demedi. Gazetecilerin, herkes gibi terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla soruşturmaya uğraması veya yargılanması olasıdır. Somut, makul ve haklı “delillere” dayanarak, delillerden sanığa giderek, örgüt üyeliğinin var olup olmadığına dayanarak hakkında suç şüphesi olan herkesi ve gazetecileri yargılayabilirsiniz. Bir gazetecinin bu denli ciddi suçlamalarla yargılanması ise bağımsız yargı yoluyla çözülecek çok önemli bir toplumsal sorundur.
 
Ama eğer, soruşturmaya uğrayan ve yargılanan gazetecilerin haberleri, yazıları, yorumları, konuşmaları, televizyon programları, tanıdıkları, resmi görevlilerle görüşmeleri, yayınlanmış/yayınlanmamış kitapları, hayatları ve “gazetecilik meslekleri” soruşturmaya tabi tutularak suçlanıyorlarsa; gizli olan ve korunması gereken belgelerine, bilgilerine, bilgisayarlarına el konularak, dinlenen telefon konuşmalarındaki cümleleri yorumlanarak, “niyetlerini”, “dünya görüşlerini”, “hayatlarını” soruşturuyor, sorguluyor, suçluyor ve gazetecileri salt bu nedenlerle cezalandırmak için “şüpheli” yapıp cezaevine atıyorsanız, ortada çok ciddi bir “adalet ve hukuk” sorunu var demektir.
 
Daha vahim olanı ise, ortada çok ciddi bir basın özgürlüğü sorunu vardır ve bu sorun; herkesin ifade özgürlüğünün varlığı sorununa eşdeğer ciddiyettedir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Gökhan ÇELİK 31 Ağustos 2011 Çarşamba 12:11

Sayın İLKİZ, Müsadenizle ufak bir ayrıntıyı düzeltmek istiyorum. Ceza evinde şuan hali hazırda tutuklu bulunun fikir emekçilerinin sayısı 63 değil, 64'tür... Bunlar ; CEZAEVLERİNDEKİ TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ GAZETECİLER (28 Ağustos 2011 itibarıyla) 1. Ahmet Akyol, DİHA, Adana muhabiri, (Adana Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevi) 2. Ahmet Birsin, Diyarbakır Gün TV, Genel Yayın Koordinatörü, (Diyarbakır D Tipi Cezaevi) 3. Ahmet Şık, serbest gazeteci, (Silivri 2 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi) 4. Ali Buluş, DİHA

Yorumu oyla      12      7  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
İzmirli kız ve Onur E. Yıldız meselesi
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
CHP ne yapmalı?
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Sinema dünyasına İzmirli iki yıldız!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çocuk nasıl şımarır?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve bugün Türkiye (8) 'Sokak satıcıları'
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva