Ümit YALDIZ
Neden!
1 Mart 2012 Perşembe

Hayat denilen kaotik/karmaşık yolculuk, çoğumuzun sınırlarını çizmiştir aslında.
Hoşunuza gitse de gitmese de…
Kırmızı ışıkta durmak, kanunlara-kurallara uymak gibi şeylerden bahsetmiyorum tabi ki.
Bir yolun yolcusuyuzdur işte.  
Ötesi anarşi!
Hele hele de rotası çizilmiş bir geminin kaptanıysanız.
Ki çoğumuz öyleyizdir aslında. O limana gitmek ve o rotadan sapmamak gibi bir mecburiyetiniz vardır. İsyan etmek, çırpınmak boşunadır çoğu zaman. Kimi zaman arabesk şarkılara ‘söz olur, beste olur’ isyankâr çıkışlarımız. 
Kimi zaman da bir destanının dizelerine dönüşür.
Gemisini uzak limanlara götürmeyi başaran kaptanların hikâyesini dinleriz bazen.
Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen ve kabına sığmayan bıçkınların hikâyesi…
Kader ya da kadercilik, sınırlarını siz de çizebiliyorsanız güzeldir.
Başkalarının çizdiği rotadan yürüyorsanız esarettesiniz demektir.
Hele hele de biz gazeteciler için… Kalemiyle hayatını kazanan, aklının imbiğinden süzdükleriyle yol gösterenler için…
Medyaya, gazeteciye tarih boyunca rota çizmeye, rol biçmeye çalışanlar olmuştur.
Olacaktır da! Bazıları için yandaş, bazıları için candaş ya da yoldaş yakıştırmaları boşuna değildir. Çoğu zaman iktidarın gücüne/cazibesine teslim olunmuş ve çatır çatır kalemşorluk yapılmıştır. Ya da muhalif zırhını kuşanarak savunma yazıları döşenmiştir.
Manifestolar kaleme alınmıştır. Taraf olmayan bertaraf edilmiştir çünkü.  
*
İşte milli mücadele yıllarında Türk basını… Utanç vesikası oldular. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarından ‘çeteci, eşkıya’ diye söz ettiler yıllarca. Her ne kadar o günlerde ‘parayı verenin değil, süngüyü/tüfeği doğrultanın’ düdüğü çalınıyorsa da uysal bir koyun gibi önlerine konulanı yemeleri de gerekmiyordu.  
Kalemin yetmediği yerde silaha sarılanlar kahramana dönüştü.
Esaret zincirlerini koparıp, isyan bayrağını çekenler oldu.  
Hasan Tahsin ya da Osman Nevres… Konak Meydanı’nda sadece Venizelos’un askerlerine değil bir milletin uyanışına da doğrulttu tabancasını. Uysal koyunlar geviş getire getire rollerini tamamlayıp sahneden inerken O, adıyla, şanıyla büyüdükçe büyüdü.  
Bağımsız ruhuyla hep yaşadı, yaşıyor aramızda.
Diyeceksiniz ki ne kadar yaşıyor?
Yaşıyorsa basınımızın güzide temsilcilerinin bugünkü halet-i ruhiyelerine ne demeli?
Dedik ya en baştan… Kahramanlar bir elin parmaklarını geçmez diye.
Diğerlerinden olsa olsa etinden, sütünden ve de yününden yararlanılan uysal bir koyun olur.
Rolleri biter, konjonktür değişir, silinip giderler.
Ve de tarih, yalakaları, kalemşorları yazmaz.
Tarih, Hasan Tahsinleri yazar, Halide Edip’leri yazar.
Necip Fazılları, Nazım Hikmetleri, Mehmet Akifleri…
Sağcıları-solcuları, komunistleri, humanistleri değil,
İnandığı doğrunun arkasında dimdik duranları…  
Çünkü tarih, omurgalı insanların biyografisidir bir yerde.
**
Bugüne kadar hayatın bana öğrettiği en önemli şeydir insanın doğru bildiği yoldan sapmaması gerektiği. Sapmayacaksın arkadaş! Ne pahasına olursa olsun!
Üç günlük dünya… Doğuyor, büyüyor ve de ölüyorsun altı üstü!
Bir hoş seda bırakmaksa gök kubbede hayat denilen yolculuğun özeti…
En kestirme yolu budur işte.   
Önüne koyulanı koklamadan yememek!
Başkalarının taşeronluğuna soyunmak yerine kendinin patronu olabilmek.
Mazlumun yanında, zalimin karşısında durabilmek!
Doğru bildiğini tüm dünyaya haykırabilmek…
*
Dün 28 Şubatçılar vardı başkent sokaklarında.  
Dipçik zoruyla, postal sesiyle ayar vermeye kalktılar bu ülkeye.
Adeta ortaçağdaki gibi cadı avına çıktılar. Mağduriyetler yarattılar, zulmettiler.
Karşı çıktık, direndik.
Bugün bedelini de ödediler, ödüyorlar çok şükür.
Hukuk önünde, yargı önünde, tarih önünde..
Gün oldu, devran döndü. Dünün mazlumları bugünün zalimlerine dönüştü neredeyse.
Muhalif sesler kesiliyor, kısılıyor.
Havada intikam kokusu, kin kokusu…
Yanlış yapılıyor. Hem de ısrarla… Biraz itidal, biraz hoşgörü ve biraz tahammül diyorum.
Ve tabi ki adalet, adalet ve de adalet! İhtiyacımız olan bu. Yeni ve beyaz bir sayfa… Toplumsal barış, hoşgörü… Kan davası ilkel toplumlara bile yakışmıyor artık.
Bu güzel ülkenin yöneticilerine yakışsın.
Pembe bir tablo değilse de normal bir tablo düşlemek neden bu kadar zor!
Neden?
*
Umarım anlatabilmişimdir.
 
Not: Bu yazı inandığı yolda yürümekte ısrar ettiği için yolu/aşı/ekmeği kesilen tüm meslektaşlara ithaf olunmuştur.
 
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 10 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
MUHAMMET KARA 5 Mart 2012 Pazartesi 15:20

YOLUNUZ AÇIK OLSUN ÜMİT BEY. İNANINKİ YÜREKLİ İNSANLARDA VAR. AMA MAALESEF ÇOK AZ.DÜN DARBELER HAKKINDA SUSANLAR BUGÜN ASKERE KİN KUSUYORLAR.DÜN ANAYASANIN YAPILIŞINA SÜKUT EDENLER BUGÜN ORTAM MÜSAİT OLUNCA DEMOKRASİ HAVARİSİ OLDULAR.BUNLAR ÇIRILÇIPLAK ORTADA DURAN GERÇEKLER.O KALEMİ ELİNE ALMANIN BİR SORUMLULUĞU VARDIR.TARİH BU DÖNEKLERİ YAZACAKTIR.DA OKUYUCU BULURMU BİLMEM.

Yorumu oyla      13      6  
Mesut Yıldırım 4 Mart 2012 Pazar 17:16

Balbay hakkında, Fikret İlkiz’den yani içeriden bir yorum. Ege de Son Söz röportajından alıntı. “Balbay yazdıklarıyla hesaplaşmak zorunda”. Oturduğumuz yerden “yeryüzü tanrıları” yaratmayalım. Faşist cuntacı generallerin masa arkadaşı, sırdaşı gazeteci için “epik destan” yazarız kendimiz söyler kendimiz inanırız. Pek de güzel olur, ama seyircisi az olur. Balbay demokrasi dışı oluşumları görmüş ama onlarla birlikte olmaya devam etmiş bir gazeteci olarak demokrasi ahlakı açısından malul biridir.

Yorumu oyla      14      9  
Süleyman 4 Mart 2012 Pazar 16:36

Mesut Yıldırım söylediğiniz şeylerin farkında bile değilsiniz heralde...ne kadar boş sadece başlık kafalı bir insanız...üzüldüm halinize doğrusu... Balbay'la alakalı hiçbir şey bilmediğiniz çok belli...cahilliğinize verelim bu yorumunuzu..

Yorumu oyla      14      8  
Mesut Yıldırım 4 Mart 2012 Pazar 15:47

Şey uçmaz mürit uçururmuş. Sizi hak ettiğiniz yerde görürüz derken ve Balbay’ı örnek gösterirken olmamış. Balbay darbeci generalleri “birer serdengeçti cezbesiyle savunan” birisi olduğu için cezaevinde. Bu davranışı sebebiyle suçlu olup olmadığına mahkemeler karar verecek elbette. Balbay’ın gözü halkı değil generalleri görürdü ve onu için de “genç subaylar rahatsız” diye başlık atmış biridir. Ümit Yaldız’la Mustafa Balbay’ı birbiriyle karıştırmayalım.

Yorumu oyla      14      8  
ALINTERİ GÖREVLİSİ 4 Mart 2012 Pazar 12:55

Ümit kardeşim;sizi Gazeteciliğe başladığınız tarihlerde bir büroda tanımıştım,bir bölge gazetesinin genç muhabiri olarak.Şimdi size bakıyorumda,ne mutlu"size"diyorum.Bir insan bu kadar mı,kendisini geliştirir.Bu ne müthiş bir"İNKİŞAF"tır.Ben eski kelimekleri severim,"Yaşayan Türkçe"'nin zenginliğide buradadır.Bu yazınız,gerçeklerin ve cesurluğun"SER LEVHASI"dır.Sevgili Mustafa Balbay'da,sizin gibi genç bir muhabir'ken(Cumhuriyet İzmir Bürosu)tanımıştım.Siz'i hakettiğniz yerlerde görürüz inşallah

Yorumu oyla      15      6  
Recep ÇAKMAK 2 Mart 2012 Cuma 20:59

Elinize, yüreğinize sağlık Ümit Bey; Ben de bir koyun değilim.Olmayacağım.18 Aydır 3 milyon memuru, 3 milyon emekliyi,500 bin gazi,dul, yetimi ilgilendiren Toplu Sözleşme Yasası çıkmadı. Koyunlar otlamaya, kuzular melemeye devam ediyor.Toplu Sözleşme Yasası TBMM'de alt komisyonda bekliyor.15 Şubatta kravatımı yaktım,sakal bıraktım,28 şubatta kendimi sendika büroma hapsedip Kuru Ekmeğe Talim ediyorum.Koyunlar,kuzular benim büroda ot bulamayacaklarından uğrayan yok. TÜRK ENERJİ-SEN EGE ŞB.BŞK.

Yorumu oyla      15      7  
muhittin erdoğan 2 Mart 2012 Cuma 20:55

acaba milli mücadeleye başlamadan önce halka sorulsaydı mücadele taraftarlarının oranı ne olurdu sn.yazar hiç analiz ettinizmi,28 şubatta bu halkın aleyhine ne kararlar alındı 8 yıllık eğitimmi zorunuza gitti,gn.kurmayın 28 şubat konseptini okudunuzmu ve o konseptteki öngörüler bugün birbir gerçekleşmiyormu,sn.yazar laf ola torba dola kalem oynatmış.

Yorumu oyla      15      12  
Hasan Tahsin Kocabaş 2 Mart 2012 Cuma 12:30

Eline, beynine, yüreğine sağlık kardeşim...

Yorumu oyla      17      8  
Ahmet Çiğdem 2 Mart 2012 Cuma 11:53

Kardeşim sabah sabah dertlendirdin beni. Saha böyle ve bu sahada yürüyeceğiz. Yapacak bir şey yok. Biraz öyle, biraz böyle. Yazıda katılmadığım yerler olsa da, “Yılmak yok. Yola devam”

Yorumu oyla      15      8  
Binnur Kılınç 1 Mart 2012 Perşembe 21:03

Sevgili Ümit Yaldız yazınızdan inanılmaz etkilendim sizinle aynı yolu paylaştığımızı hissetmek beni çok mutlu etti.Toplumun büyük bir kesimide uyanıp bizler gibi düşünse,biraz araştırıp kendilerini eğitse hayat yolunda havada intikam,kin kokusu yerine bahar kokusunu hepbirlikte koklasak fenemı olur.Size başarılar diliyorum.

Yorumu oyla      18      9  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İşte 'gülen' ilk fotoğrafı!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva