Gönül Soyoğul
Morali bozuk olan sadece Başbuğ değil ki’…
17 Şubat 2010 Çarşamba

Genelkurmay Başkanı, ekranlara çıkıp ’“moralimiz bozuk’” dediği günden itibaren ’“moral’” sözcüğü de ’“in’” sözcükler arasına yerleşti.’¶ Uzun süre orada kalacağını düşünüyorum ki’… Her gün moral bozacak bir sürü şey okuyan/gören, moral bulacak tek bir haber (varsa bile) göremeyen şahsım için, en azından bu böyle’…
 
Anladığınız gibi evet, morali(m)iz bozuk. Ayrıca niye/nasıl düzgün olsun ki?
En başından alırsak’…
Çünkü ekonomimiz bozuk. Kendimizden geçtik, çevremizdeki insanlar, akrabalar, arkadaşlar, tanıdığımız/tanımadığımız bir sürü genç işsiz.
İzmir’’deki yüksek eğitimli işsizlerin oranının, Türkiye ortalamasından bile yüksek olduğunu gösteriyor rakamlar ve rakamları da gözlemler doğruluyor zaten.
Her gün iş bulmalarına aracı olmanızı isteyen telefonlar, ricalar öyle fazla, öyle artıyor ki gün günden’…
Sizin, eşinizin, çocuğunuzun bir işi olması içinizi mutlu kılamıyor; sizin de dünya görüşünüz/ insanlık anlayışınız ’“insan ancak herkes mutluysa/güvendeyse/toksa mutlu olunabilir’”e dayanıyorsa elbet.
Ve ne yazık ki, ne herkes mutlu (en azından çoğunluk) ne herkes güvende, ne de herkes tok’… Sokaklar avare dolaşan gençler, kahve köşeleri pinekleyen gözleri donuk yetişkinler, pazar yerleri ucuzu arayan ’‘ne pişireyim de ev ahalisinin önüne sıcak bir tencere koyayım’’ derdindeki kadınlarla dolu’…
Şen şakrak kahkahalarla ciplerinde dolaşan bir avuç insanı da benim gözlerim seçmiyor/görmüyor.
Çünkü azınlığın mutluluğu, beni mutlu etmiyor. Moral vermiyor.
 
Her şeyin ’‘anası’’ ekonomi bozuk da, ’‘babası’’ olan siyaset nasıl derseniz bana, bir dokunup bin ah işitirsiniz.
Bunun için yargının tepesinde olup bitenlere bakmak bile kafi.
JİTEM gibi darbelerin ana eksenini sorgulamış bir başsavcının, bir tarikatı/cemaati soruşturmak isterken, ’‘dur dokunamazsın’’ diyen bir siyasi erkle karşılaşıp Ergenekon’’dan cezaevini boylaması, onu tutuklayanın da bir hukuk adamı/bir savcı olması karşısında, nasıl olur da moralini koruyabilir ki insan?
Nasıl olur da geleceğe güvenle bakabilir ki?
Çocukları için nasıl olur da endişelenmez ki? Nasıl?
 
Bırakalım Türkiye’’yi kendi haline; içinde yaşadığımız kentle/İzmir’’le moral bulalım desek? Ne mümkün! Okudunuz işte. KİK, yine yaptı yapacağını ve bu kez Metro’’nun Bornova ihalesini iptal etti.
Önümüzdeki gündem yine aynı bildik tartışmalara, yine yargıya başvurmalara, yine, yeni çıkmazlara, debelenip durmalara gebe.
Bu arada kimileri için hala bir ’“umut’” olan CHP de; İzmir’’deki karışıklıktan, bu kez ’‘karmakarışıklığa’’ doğru savrulmakta.
İzmir’’deki seçimlere müdahalelere doyamayan Baykal, bu kez il başkanlığı seçimleri için müdahil. Şu ana kadar çıkıp ’“adayım’” diyen tek kişi, mevcut il başkanı Rıfat Nalbantoğlu’’na ’“sen aday olma, çekil’” mesajı vermiş Sayın Baykal.
Niye? Bilmiyorum. Bilsem ne yazar? O da ayrı’…
 
* * *
 
Antik Mısır’’da Mısırlılar’’ın, ’‘ölüm ve ölüm sonrası’’ ile ilgili inanışlarını anlatır kitaplar. İnanışı özetlersek; ölenlerin ruhları, yeraltı dünyası Duat’’ta Tanrı Osiris ve 42 yargıcı tarafından, ’‘hayatında yaptıkları’’ ile ilgili yargılanır ve bu yargılama, Hakikat’’i ve Adalet’’i temsil eden bir ’‘tüy’’ yardımıyla yapılır.
Duat’’ta, kişiye sorulan iki soru vardır: Mutlu oldun mu? Mutlu ettin mi?
Ölü, yeryüzünde yaşarken hangi fiilleri işlediğini ve hangi kuralları çiğnemediğini bir bir sayar.
Birçok eski Mısır metninde rastlanan ’“bir insanın kalbi, onun bireysel ilahıdır’” ve ’“ey kalbimdeki Tanrı’” şeklindeki ifadelerden de anlaşılabileceği gibi; vicdan, tanık olmasının yanı sıra, kendisine hesap soracak olandır. Yani ölüyü yargılayacak olan, ’‘kendi içindeki ilahtır; kendi vicdanı’’dır.
Ölen kişinin kalbi, bu iki soruya verdiği cevaba bakılarak; Tanrı Osiris, Tanrıça İsis ve Neptis ile yazıcı tanrı Anubis karşısında tüy ile tartılır.
Tüy ile samimiyeti/adaleti ölçülen kişinin kalbinde taşıdıkları (yalan, riya, yaptığı kötülükler, iyilikler vb.)  tüyden ağır gelirse, o kişi Anus (kalp yiyici) tarafından yenilir, ruhu Duat’’ta kalmaya mahkum edilir, kişi ikinci kez ölür.
Eğer tüy hafif gelirse, ölünün ruhu temiz ise, kişi İsis ile birlikte cennete gider.
 
Antik Mısır’’da değiliz. İnançlarımız da aynı değil ama ya olsaydık?
Bugünün siyasetçileri, seçtiklerimiz/seçmediklerimiz; Tanrı Osiris’’in karşısına çıksalardı ve onlara ’“mutlu oldun mu, mutlu ettiniz mi’” diye sorulsaydı’…
Ne olurdu?
Vicdanları ’‘hakikat ve adalet tüyü’’nden ağır mı gelirdi, hafif mi?
İsis’’le birlikte cennete mi giderlerdi, yoksa timsah başlı Anus’’a yem mi olurlar, ruhları bir kez daha ölür müydü?
 
Bu sorunun yanıtı bilebilsem, inanın moral bulurdum belki. Belki değil, kesin’…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Kartla ödemede 'derin' sorular!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Yolun sonu
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Hangisi?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Buraya kadar!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva