Bir haftadır bir yerlerimizi yırtıyoruz.

Siyasi iktidar bilerek ya da bilmeyerek kendisiyle organik ilişkisi olan bir şirket üzerinden, yarım kalan tünellerin çöküp binlerce İzmirli’’ye mezar olma ihtimaline aldırmadan, siyasi ya da ticari kaygılarla İzmir’’i engelliyor diye’…

Skandalı her boyutuyla gözler önüne seriyor, İzmir üstüne oynanan karanlık oyunları ilk kez bu kadar net ortaya çıkarıyoruz. Kiminle’…?

Bir taraftan metrodaki skandal ilişki ağını ortaya koyarken öte yandan DTP konvoyuna yapılan taşlı saldırı sonrasında tefe konulan, ’‘faşist’’ ilan edilen İzmir’’e yönelik bilinçli/bilinçsiz saldırılara göğüs germeye dahası kentimizi aslanlar gibi savunmaya çalışıyoruz. Her iki cephede verdiğimiz savaşta yürekli bir mücadeleye imza atıyoruz.

Peki, bizler yani İzmirli gazeteciler iki cephede de aslanlar gibi mücadele verirken, kentin yerel iktidarını oluşturan siyasi irade ne yaptı?

Yani CHP’…

Her seçimde olduğu gibi birbirlerinin kafasını, gözünü kırdılar, küfürler, tekmeler, tehdit, şantaj vs’… havada uçuşuyordu.

Sandıklar kaçırılıyor, bazı mahallelerde seçimler gösterilen yerde değil evde, işyerinde, bahçede yapılıyordu.

Daha da korkuncu CHP’’nin ilçe başkanını seçecek olan delegeleri CHP’’liler seçmiyordu.

Nasıl yani demeyin?

Küçük bir örnek’…

Dün berberime uğradım’… Bornova Erzene’’de’… O sırada bir telefon’… Telefondaki ses İnönü ve Kızılay Mahalleleri’’ndeki kavgayı anlatıyordu.

İl Genel Meclis Üyesi Halis Çam ve kardeşi Sabri ve oğullarının, il yöneticisi Büyükkaya’’yı nasıl tekme tokat dövdüğünü anlatıyordu.

Konuşma arasında geçen ’‘delege’’ kelimesine kulak kesilen berberim sordu’…

’‘Abi delege ne işe yarar, ne yapar’’

Ben de ’‘Hiçbir şey’… Birileri önce delegeleri seçer, sonra delegeler onları seçenleri seçer. Basit bir kısır döngüdür bu’” yanıtını verdim.

Ve CHP’’li olmadığını, siyasetle uğraşmadığını, oyunu da CHP’’ye vermediğini yorumlarından bildiğim berberim itiraf etti.

’‘Abi ben de delege seçimlerinde oy verdim. Beni de kaydetmişler’…’’

O sırada onun telefonu çaldı. Arayan kişi ’‘kazandık’’ demiş olacak ki, ’‘Hayırlısı olsun’’ yanıtını verdi.

Ve bana dönüp, ’“Oy verdiğimiz liste kazanmış’” dedi.

Üstünlük savaşında son dakika ihtiyaca binaen naylon üye kaydetme konusunda üstüne olmayan CHP’’de, Çiğli’’deki başkanlık seçiminde olduğu gibi AKP’’lilerin, MHP’’lilerin ve DYP’’lilerin oylarıyla sonuç belli oluyor, kimi CHP’’liler kazanıyor, kimileri de kaybediyordu.

Ama CHP kaybediyordu aslında. Tabi ki görebilene’…

Berberimin oy verdiği mahallede Bornova adayı olmaya hazırlanan Büyükşehir Meclis Üyesi Enver Dündar, berberim ve daha pek çok CHP’’li olmayan naylon üyeler yüzünden kaybetmişti.

Yazık, günah ve de ayıp!

Uzun süredir yoğun bakım ünitesinde tedavi gören, uygun kalp nakli için bekleyen gazeteci arkadaşımız Çağatay Çağlar’’ın adına oy kullanıldı Balçova’’da.

Bayraklı seçimlerinde ’‘Bir kişinin 10 kez oy’’ kullandığını biliyorum. Başkalarının yerine demokrasi’…

İki yıl önce ahirete intikal eden bir CHP’’linin Konak’’ta delege listesine yazıldığını biliyorum.

Çiğli örgütü il başkanlığını basıyor, Bayraklı’’da bazı mahallelerde ’‘muhtar’’ dövülüyor, bazılarında seçim 2-3 kez iptal ediliyor.

Tabi ki bunlar bize ulaşanlar’… Bildiklerimiz. Bir de bilmediklerimiz var’… Dahası bilmek/duymak istemediklerimiz’…

Bizler ’‘Metro, Faşist İzmir’’ saldırılarına karşı cephe savaşı verirken CHP’’liler, tek kullanımlık delegeleri seçmek için kafa göz yarıyordu. Ayak oyunları, sahtekarlığın biri bin paraydı. Sözüm ona İzmir’’in yerel iktidarı’…Delegelerini/başkanlarını, belediye başkanlarını AKP’’lilere, DYP’’lilere, MHP’’lilere seçtiren yerel iktidar’…

Diyeceksiniz ki, ’‘Ne oldu? Bu yazıyı yazınca durum değişecek mi sanıyorsun?’’

Hayır, sanmıyorum’… Ben CHP’’yi genetiği değiştirilmiş hububata benzetiyorum çünkü.

Ne yazık ki 9 Eylül 1923’’te Atatürk’’ün kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti’’ni kuran partinin genetiği yıllar yılı değişti hatta son dönemde değişimde sınır tanımaz hale geldi, getirildi.  

Genetiği ile oynandı. Bir sola, bir sağa, bir ortaya yalpalayan, seçim değil, kongre/kurultay kazanmak için örgütlenen, yöneticilerini naylon üyelere seçtiren, naylon üyenin seçtiği naylon delegelerle ilçe/il başkanını ve de genel başkanını seçen/seçtiren bir parti’…

Her şey naylon delege ile başlıyorsa, genel başkan da biraz naylon olmuyor mu? İşte size GDO’’lu parti’… Çünkü ’‘naylon’’ kanserojendir’… Yani GDO, bizatihi naylonun kendisidir.

Dün gelenlerin bugün ’‘ağalık’’ tasladığı, bugünün yıldızlarının yarının kayan yıldızlarına dönüştüğü bir parti’…   

Karşı listeye destek veren belediye çalışanının gözünün yaşına, çocuğunun aşına bakılmadan işten atıldığı, atılabildiği bir parti.

Emeğe saygının kalmadığı, emekçi kesimin çoktan terk ettiği bir parti’…

GDO sorunu yüzünden insanların iktidar korkusuyla zorunlu adresi haline gelmiş, sahil bandına hapsolmuş sözüm ona iktidara yürüyen bir parti!

Diyeceksiniz ki CHP’’de demokrasi var’… Mahallelerde bile seçim yapılıyor!

Olmaz olsun böyle demokrasi’… Demokrasinin bile genetiğini değiştirdiniz. 

Ve gümbür gümbür yürüyen, gerçek demokrasi vaadiyle sosyal demokratların aklını çelmeye başlayan Mustafa Sarıgül’’e yol veriyorsunuz. Dahası Sarıgül’’ün yolunu kendi ellerinizle açıyorsunuz. Yüzde 30’’u hedeflerken yüzde 9’’u göremezseniz şaşırmayın’… Önce 9 sonra 30. Deniz bitti, kara göründü sanki’… Ne dersiniz?  

 

Not: Bir önceki yazıda metro skandalın gündem olmasına katkı sağlayanlar listesini hazırlarken Haber Türk’’ten Münir Koçarslan’’ı atlamışım. Yerel gazetecilik denilince İzmir’’de aklıma ilk gelenlerden biri olan Münir Abi’’den özür diliyorum’… Ve atladığım diğer ağabeylerden’…