Tayfun MARO
Körler fili tarif ederken…
19 Eylül 2011 Pazartesi

Yeryüzü, belki de, bilinen zamanların en büyük bunalımına doğru yol alıyor.
Önüne geçilemeyen bu bunalımı aşmak için ‘uluslararası sistem’in aldığı önlemler ve yaptığı değerlendirmeler gösteriyor ki, bunalımın büyük ve beklenmedik bir çöküşe yol açması uzak ihtimal değil.
Kapitalist sistemin çökmesi, insanın başına gelebilecek en kötü şey olmasa gerek. Kötü olan, kapitalist sistemde muhtemel çöküşün nasıl bir yapısal dönüşüme yol açacağının öngörülebilir olmaması. Yeryüzüne belirsizlik yayılıyor.
Belirsizlik, Kartezyen-Newtoncu bilimin ve modernitenin öngörülebilir bir dünya tasarımına aykırıdır. Ve bu aykırılık kapitalistlerin korkulu rüyasıdır.
Dünya artık eskisi kadar tekin bir gezegen değil.
 
Yeryüzünde kapitalist sistemin çökme ihtimalinin veya uzun süreli bunalımının yaratacağı belirsizlik, dünyayı ciddi bir güvenlik sorunu ile karşı karşıya bırakacak. Bunun belirtileri ortaya çıkmaya başladı.
Güvenlik meselesinin, yeryüzü ölçeğinde sistemlerin kurulmasına veya yıkılmasına yol açtığını tarihsel pratik bize gösteriyor.
Dünya ölçeğinde giderek artan şiddetin önü alınamazsa, insanlığın güvenlik arayışında yeni seçeneklere yönelmesine tanıklık edeceğimiz günler yakındır.
 
Tarihsel sistemlerin çöküşünde, tıpkı bundan 500 yıl önce kapitalist sistemin ortaya çıkış koşullarında yaşandığı gibi, her şey ani ve hızlı gelişiyor.
Kapitalist sistemin ortaya çıkış sürecinde, güvenlik, eğitim, istihdam alanlarında toplumsal taleplerin karşılanması, sistemin yeryüzünde kalıcı olmasını sağladı.
Daha sonra, bu taleplere sağlık ve sosyal güvenlik eklendi.
Bu beş ana talebin karşılanması, iktidar olmanın olmazsa olmaz koşulu olageldi.
 
Günümüzde kapitalizmin, halkların temel taleplerini karşılamak konusunda son derece sıkıntılı ve sorunlu bir döneme girdiğini, kapitalist sistemin uluslararası kurumlarının uzmanları da artık kabul ediyor.
Kapitalist sistemin iç çatışmalarında, çelişkileri uyumlu hale getiren, zıtların birbirine dönüşmesini sağlayan dinamikler artık tekliyor. Sistem başına buyruk hareket ediyor. Sonsuz sermaye birikimine dayalı anlayışla baş etmek mümkün olamıyor. Kapitalist sistem, bir taraftan giderek sayısı azalan zenginlerin servetine servet katarken, diğer taraftan da orta sınıfları yoksullaştırıyor, yoksulları sefalete mahkum ediyor.
Kapitalistler, sonsuz para kazanma iştahlarıyla, yani kendileriyle baş edemiyorlar.
Var olan paradigma, finans sisteminin süregelen yöntemlerle sorunların üstesinden gelmesine olanak vermiyor.
Bu kez, büyük olasılıkla, servetin el değiştirmesi de çare olmayacak. Bozulma yapısal. Mülkiyete dayalı sistem kategorik olarak sorun üretiyor. Sistemde küçük girdiler büyük çıktılar yaratıyor.
 
Bilinebilirlik meselesi, şu an için en büyük handikap. Değişimin dinamiklerinin nasıl çalıştığını anlamak, değişim sürecinin izlenebilirliği ölçüsünde mümkün olduğundan; hızla çöken sistemin yerine gelecek olan yapıyı önceden tanımlayıp değişimi yönetmek, çok uzak bir olasılık.  
Tarihsel sistemlerde yapısal çöküşe bağlı değişimler, her zaman kuramcıların arzusuna göre gerçekleşmiyor.
Mülkiyet ve mülkiyet ilişkilerinin sorunsalı yeniden konuşulacak. Kurulması olası yeni dünya düzeni enine boyuna tartışılacak.
Bu tartışmalar, dünyanın başına gelecekler hakkında bir fikir sahibi olmamızı sağlayabilir. Böylece, yeni paradigma oluşurken toplumsal taleplerimizi etkili bir şekilde dile getirmemiz mümkün olabilir.
 
Yeryüzü büyük bunalıma sürüklenirken, yeryüzünün efendilerinin bu çöküşe direneceği aşikar. Kapitalistlerin iktidarı bırakmamak için direnmesi sonucu, yeryüzünün bir savaşlar dönemi yaşaması uzak ihtimal değil.
Obama, Sarkozy, Putin, Erdoğan veya Merkel hepsi de bir yerde eşitlenmiş durumda; bunalımdan nasıl çıkılacağına dair kimsenin bir şey bildiği yok. Sorunların giderek sistem içinden çözülemez duruma geldiğini onlar da görüyor. Her önlem yeni sorunlar yaratıyor. Dünya hızla yönetilebilir olmaktan uzaklaşıyor.
Büyük çöküşün tipik öncülü olan “güvenlik” alanında zafiyet yeryüzüne yayılıyor.
 
Ulaşılması güç, gözden uzak arazilerde oluşturulan, çevresi kalın duvarlarla çevrili, özel güvenlikli yerleşim alanlarına doğru çekilen kapitalistlerin derdi ne olabilir? Kendilerini toplumdan tecrit fikri, ne oldu da yeniden uyandı?
Beşyüz yıl önce şatolarından çıkmışlardı. Şimdi, şatolarına geri dönüyorlar.
 
Fili tuttuğu yerden tarif eden körlerden farkımız olmasa da, el yordamıyla bir şeyleri anlamak ve anlatmak için çabamız sürmeli.
Dünyanın başına gelen, bizim de başımıza gelecek olandır.
 
 
 
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Atatürk’ten rövanşı alacaklar da…
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Halkın gerçek gündemi sahnede!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Şimdi ne olacak?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (10) 'Bak Postacı Geliyor'
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva