Ümit YALDIZ
Kan ve gözyaşı yılı!
24 Ekim 2011 Pazartesi

Acı üstüne acı…
Ekim ayı kâbusa döndü. Güzel günler görmek umuduyla baş koyduğumuz yastığımızdan her gün daha kara, daha acı bir haberle uyanıyoruz. Dökülen, sararan yapraklar gibi soluyor umutlarımız.
İlk haftasına kadına şiddeti tartışarak, kanlı cinayetleri irdeleyerek girdik Ekim’in.
Sonra dar gelirli vatandaşın dünyasını karartan zamlarla, güncellemelerle uyandık.
Birkaç gün Ege’yi, Akdeniz’i sele boğan, can alan felaketi yaşadık milletçe… Sonra sahneye eli kanlı terör çıktı. Bitlis ve Hakkâri’de Mayına basan, pusuya düşen 35’e yakın asker/polis ve sivilimizi kaybettik. Şehitlerimizin yasını tutamadan Van’dan gelen acı haberle sarsıldık dün. Bazen her şey üst üste gelir derler ya… Kara haberin birini hazmedemeden öbürüyle yüzleştik! Yüzleşmek zorunda kaldık!
Suçu Ekim ayında aramak gibi bir hafifliğe düşmeye niyetim yok elbette.
Yine de araştırdım. Sosyal medyada Ekim 2011 için ‘Para torbası yılı’ yorumları yapılıyor. Bu yılın Ekim’inde 5 Cumartesi, 5 Pazar ve 5 de Pazartesi varmış. İddiaya göre bu durum ancak 823 yılda bir gerçekleşiyormuş. Bu da Ekim 2011’i özel kılmaya yetiyormuş. Hatta ‘bu mesajı parasını olmasını istediğiniz 11 kişiye gösterdiğinizde’ 4 gün içinde paranın ucu görülüyormuş.
Başkaları için para torbası yılı olur mu bilemem ama bizim için Ekim 2011’in ‘kan ve gözyaşı yılı’ olduğu kesin! Terör olaylarında kaybettiğimiz onlarca can!
Van Depremi’nde cehennemi yaşayan binlerce vatandaşımız…
Daha ne olsun ki!
Ekim 2011’e yönelik kısa araştırmamda ilginç bir detayla daha karşılaştım. Kıyamet senaristlerinin başucu kaynağı Maya Takvimi, dünyanın sonu için 2012’yi işaret etmişti. Maya takvimi uzmanları, takvimin bitiş tarihi konusunda ikiye ayrılmış. Bir bölümü dünyanın sonunu gösterdiğine inandıkları takvimin 21 Aralık 2012’de bittiğini düşünürken, aralarında Türk araştırmacı Fatih Keçelioğlu’nun da bulunduğu başka bir grup takvimin en son günü olarak 28 Ekim 2011’i işaret ediyor. Yani Ekim sonu itibariyle her an kıyamet kopabilir bu görüşe göre… Bugün itibariyle de 4 günümüz kalmış görünüyor.
Hatta İsveçli araştırmacı, ünlü bilim adamı Carl Johann Calleman’a göre de Maya Takvimi’nin son günü 28 Ekim 2011…Yalnız Calleman’a göre de bu tarih dünyanın sonu değil çok şükür!
Tam aksine bu tarih dünya için yeniden doğuş, insanlık için bilinçlenme, yükselme anlamına geliyor. Maya takvimindeki son yaprağın dünyanın sonu getireceğine inananlardan değilim. Ama illa da bir işe yarayacaksa Maya takviminin son yaprağı… Dünyaya kalıcı barış ve huzur getirmesidir temennim. Sadece ülkemiz için değil dünya için barış, huzur ve de kardeşlik!
En çok ihtiyacımız olan da kardeşlik! Kardeşin kardeşi katlettiği 30 yılın ardından, terörün kökünün kazınması ve de kardeşlik tohumlarının yeniden yeşermesi… Kanlı, hain, kalleş ve de bölücü terör bizi öyle bir hale getirdi ki… Van’daki depreme sevinenler, ‘ohh çekenler’ bile oldu aramızda. Sosyal medyada Türkiye bir anda ikiye bölündü.
BDP’li belediyelerin idaresindeki Doğu Anadolu’daki depreme sevinmeli miydik yoksa üzülmeli mi? Hatta ünlü bir haber kanalındaki spikerin, ‘her ne kadar deprem Van’da da olsa üzüldük’ ‘gafı’ güne damgasını vurdu.
İki gün önce yolculadığımız şehitlerimize ağladığımız dakikalarda terör örgütünün doğal zemini kabul edilen illerden birinden gelen yıkım haberi sadece o spiker hanımı değil pek çok kişiyi ikilemde bırakmıştı çünkü. Sosyal medyada bu depreme ‘ohh çekenlerbe’ oh çekenlere ‘yuhh’ çekenlerin savaşı başlamıştı.
Olaylara kaderci yaklaşanlara göre belki de bu da bir çeşit sınav… Hem de kardeşlik sınavı!
Meydanlarda toplaşıp ‘Türk-Kürt kardeştir’ sloganı atanların kardeşliğinin kaç kilo, kaç gram olduğuna dair bir imtihan!
Kendi adıma riyakârlık etmeden diyebilirim ki;
Bu depremin merkez üssü ancak Kandil olsa sevinirdim.
Yüzlerce insanımızın hayatını kaybettiği, yüzlercesinin de dondurucu soğukta enkaz altında yardım çığlığı attığı sırada sevinmek sadece Türk’e değil insana özgü bir duygu olmasa gerek!  
Van’daki depremi ‘ilahi adalet’ olarak yorumlayanlara gelince;
Tarihimizin en büyük felaketi olarak tanımlanan, 60 bin kişiyi kaybettiğimiz 1999 Marmara Depremi’ni Gölcük’teki rütbeli askerlerin dine karşı tutumuna bağlayan Cübbeli Ahmet Hoca’dan hiçbir farkları kalmadı.
Deprem ‘geliyorum’ diyen bilimsel bir vakıa! ‘Geliyorum’ diyen ama devlete/millete bir türlü sesini duyuramayan… Bugün Van’da yarın İzmir’de, öbür gün Kütahya’da belki İstanbul’da…
Hatta her şerden bir hayır doğurmak şartsa;
Karşı karşıya olduğumuz tablonun zorunlu bir kardeşlik sınavı olduğundan hareketle; yapılması gereken bellidir. Kanlı terör örgütünün etle tırnağı ‘Türk ile Kürdü’ ayırmaya çalıştığı şu günlerde, devletin/milletin tüm olanaklarını bölgeye seferber etmesidir yapılması gereken. Aramızdan ayrılanlara son görevimizi yapmak, yıkıntıların arasında hayatta kalma savaşı veren kardeşlerimizin imdadına koşmak, yaralarını sarmak, acılarını paylaşmaktır. Somali için Gazze için gösterilen hassasiyetin daha fazlasını Van için ortaya koymadıkça ‘samimiyet’ testinden geçemeyiz.
Marmara Depremi’nde döktüğünüz gözyaşını Van’daki depremzedelerden esirgerseniz de insanlığınızdan çok şey kaybedersiniz.
O nedenle acıları paylaşmalı, ihtiyaçları gidermeliyiz.
Depremin doğusu batısı, kuzeyi güneyi olmaz çünkü. Hatta bu tür duygular sınır, etnik köken, din/mezhep tanımaz, tanımamalı. Ne yani Atina’da,  İsrail’de, Erivan’da olsa göbek mi atacağız? Atina’daki depreme de dünyanın öbür ucundaki Haiti’deki depreme de duyarlı olan, yardıma koşan Türkiye Cumhuriyeti ve onun ‘âli cenap vatandaşlarına’ bu tür duygular/tepkiler yakışmıyor. Acıyı paylaşmak her şeyden önce insanlık görevidir çünkü! Ama terör örgütü ve yandaşlarının Van özelindeki provokasyonuna mahal vermemek için hem hızlı hem de dikkatli olmak zorundayız. Belki de Van’daki kardeşlik sınavından alacağımız not, 30 yıldır üstesinden gelemediğimiz terör belasından kurtuluş için bir umut kapısı aralar.
Terör olaylarına, bölücü unsurlara en fazla karşıt insanın yaşadığı kentlerden biri kuşkusuz İzmir’dir. Daha geçen yıl Ahmet Türk’ün taşlandığı, yapılan bir ankette halkın yüzde 14’nün ‘Kürt sorunu ancak Kürtler öldürülürse çözülür’ dediği bir kent çünkü İzmir.
Ama aynı İzmir Van Depremi’nde şu ana kadar çok iyi bir sınav veriyor. Başta Büyükşehir olmak üzere Bayraklı, Narlıdere, Konak, Bornova, Karşıyaka gibi ilçe belediyeler ‘yardım toplamak’ için harekete geçmiş, seferber olmuş durumda. Kızılay’ın telefonları kilitlendi. Valilik, yardım taleplerine yetişemiyor. Teröre karşı Gündoğdu Meydanı’nı hınca hınç dolduran İzmirlilerin Van’daki felaket için de seferber olabilmesi, sosyal medya üzerinden sürdürülen absürtlüğün üzerini şimdilik örtmeye yetiyor. En azından İzmir’de…  
*
Gündoğdu Meydanı’ndaki mitinge gelince…
Başta Şehit Aileleri Derneği olmak üzere bir grup derneğin iyi niyetle yaptıkları bir organizasyondan öte geçmedi. Her ne kadar Türkiye’nin en büyük terör protestosuna ev sahipliği yapmış olsa da 1,5 milyonluk katılımla ‘Cumhuriyet Mitingi’ düzenlemiş bu kentten daha fazlası beklenirdi. Konuşmacıların haddi ve süreyi aşan konuşmaları ise organizasyona az da olsa gölge düşürdü. Valiliğin, Büyükşehir Belediyesi’nin anlı şanlı odaların, borsaların katkı koymadığı, siyasi partilerin bir kısmının korkudan katılmadığı, katılanların da siyasi şov yapmaya yeltendiği teröre lanet, şehitlere saygı mitingi her şeye rağmen duyarlı İzmirliler sayesinde sorunsuz atlatıldı. Teröre karşı ortak dil, ortak duruş, ortak payda yakalama umudumuz ise başka bahara kaldı.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Erkekler bastığım kaldırımı öperdi!’
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
İzmirli kız ve Onur E. Yıldız meselesi
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
CHP ne yapmalı?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva