Dr. Berna BRIDGE
Kadınlar başarı kazanmaktan neden korkar?
25 Temmuz 2014 Cuma

Geçen hafta size İspanya’da katıldığım konferans, dile gelen farklı konular, benim akademik araştırma sonuçlarım ve İspanya ve Fas’a kısaca değinip, bu hafta bu akademik araştırmamla ilgili paylaşımlarda bulunacağımı yazmış, geçen hafta da kadınların yöneticilik ve liderlik konularında yaşadıkları önyargı, ayrımcılık ve kurumsal sınırlamaları açıklamıştım. Bu engeller konuyla ilgili ilk iki engeldir. Kısaca özetlemek gerekirse:

Liderlik ve yöneticilikte kadınların azınlıkta olmalarının nedenlerini dört ana başlık halinde toplayabiliriz:
1) Açık ve gizli ayrımcılık
 2) Kurumsal sınırlamalar
 3) Kadınların sosyalizasyon teorisi
 4) Erkek kültürünün egemenliği

Kadınların sosyalizasyonu teorisi, yani kız çocuklarının yetiştirilme biçimi konumuzun üçüncü bölümüdür. Bu teori eşitsizliğin nedenini kadınların sosyalizasyonu, yetiştirilme, sosyal topluma katma biçimi olarak açıklamaktadır. Diğer bir deyişle, hem batı hem de doğu toplumlarında kız ve erkek çocuklarının yetiştirilme biçimlerinin bu eşitsizliğe neden olduğu öne sürülmektedir.
Kadınların yaşamlarının erken dönemlerinde cinsiyete bağlı rollerle ilgili öğretinin oluştuğu belli, bilinen bir durumdur. Bu öğreti daha sonra belirli tutumlara ve bakış açılarına yol açmakta ve bu tutumlarla bakış açıları iş yaşamında sıkıntılara neden olabilmektedir. Öncelikle kadınlar ‘düşük beklenti’ tuzağına yakalanırlar. Kadınlar kendi becerilerinin gereken işi yapmaya yeterli olmadığı inancına kapılabilirler. Bu duygu ve inançta olan birinin başarma oranı da düşer.

Kadınlar için toplumda başarı kazanma kariyer gelişimi ile değil, evlilik ve çocuk doğurabilme ile ilişkilendirilir. Dilimizdeki “Evde kalmış”, “Kız kurusu”, gibi hoş olmayan, etiketleyici deyimler hiç evlenmemiş veya çocuk sahibi olmamış kadınlarda bir eksiklik ve huzurluk duygusu yaratır. Toplum çoğunlukla kadını kariyer başarısı, düzgün ve dik duruşu ile övgüyle değil, evlilik ve çocuk konusundaki olumsuz etiketlemesi ile dile getirir. Kadın, kariyer başarısından korkup, evlilik peşi kovalamayı ilk uğraşı haline getirir.     

İkinci olarak hem kadınlar hem de erkekler cinsleriyle tam uyuşmayan işlerde başarı kazanmaktan korkmayı öğrenirler. Örneğin erkeklerin çoğu anaokulu öğretmenliğini, kadınların çoğu da gemi kaptanlığını yeğlemez. Böylece birçok kadın ve erkek kendi cinslerine uygun görmedikleri işlerde başarılı olmaktan kaçıp sosyal olarak kabul gören biçimde davranmaya çalışır.   
Horner’a göre birçok kişi sosyal açıdan kabul edilir görülmek için başarıdan ya da başarılı görünmekten kaçar. Bu başarıdan korkmak duygusu yine başarıyı engeller.

Üçüncü olarak kadınlar girişken, saldırgan, güç veya kontrol peşinde koşan kişiler olmamakla sosyalizasyondan geçmişlerdir. Oysa McClelland’a göre başarılı erkek yöneticilerin çoğu girişken ve güç sahibi olmaktan hoşlanan kişilerdir. Bu açıdan kadınlar küçük yaşlardan itibaren bir dezavantaja sahiptir.
Ancak son yıllarda ortaya çıkan başarılı yönetici paradigmaları girişken, saldırgan, güç ve kontrol peşinde koşmaktan çok empatik, şefkatli, düşünceli yönetici paradigmalarının daha başarılı olduğunu göstermiştir. Bu açıdan McClelland’ın düşüncesi sorgulanabilir. Bence de, deneyimlerimle ekleyebilirim; bir yönetici saldırgan olmaktan çok empatik ve şefkatli olarak başarı kazanabilir. Ancak ülkemiz kültüründe yöneticilik ve liderlikte sertlik kabul gördüğü için empatik tarz anlaşılmayabilir veya kabul görmeyebilir, kadın yönetici kendisini etiketleyici, saldırgan tepkilerle karşılaşabilir.
Dördüncü olarak kadınlar sosyalizasyon sürecinde erkeklere bağımlı olmaya yüreklendirilmiş, kadınlardan böyle bir davranış beklenmiştir. Bu nedenle birçok kadın evlenebilmek ve eşini elinde tutmak için ev hanımlığını çalışma hayatına tercih etmiş, kendisini hem manen, hem de madden kocasına bağımlı kılmıştır.
Yönetici olmak isteyen kadınlar bir ikilem yaşamaktadır. Toplumda kabul gören birbirinden iki ayrı norma uymak zorundadırlar. ‘Tipik kadın’ ve ‘tipik yönetici’ rollerinden ikisine de tam uyamamaktadırlar. Norma göre; (normal sayılana göre) kadınlar yönetici olmadıklarından, yönetici olan kadınlar sitigmatize olurlar. (Damgalanırlar.)
Tipik feminen rol yönlendirmesi baş eğen, bağımlı, dostça, sıcak ve duygusal iletişim kurandır. Diğer yanda yöneticilerin daha maskülen olan güçlü, odaklanmış, iş bitirici imajı vardır. Böylece kadın ve yönetici olmak arasında bir ikilem doğar. Bu da birçok kadına itici gelir. Yönetici olan kadınların ilk başta daha maskülen olan teknikler kullandığı, bunun daha etkin ve verimli olduğu, ancak bunun geçici olduğu ve kendilerini kabul ettirdikten sonra feminen tekniklere geri döndükleri görülmüştür.
Yönetici kadınların en büyük sıkıntısı yukarıda belirttiğim gibi hoş olmayan bir şekilde stigmatize olmaları, yani etiketlenmeleridir. Toplum, müşteri, işveren yönetici kadından iş bekler, işin en iyi, en hızlı, en ekonomik şekilde yapılmasını ister. Yöneticinin altında çalışanlardan bazıları ise az çalışmak ister, işlerini özenli yapmadıklarında uyarı aldıklarında kadın yöneticiyi yıpratıcı, incitici, etiketleyici sözler söylerler. Yönetici kadın arada kalmışlık duygusu içinde birçok defa vazgeçer, yöneticiliği stigmatize olmamak için bırakır.
Başka bir konu da kıskançlıkların araya girmesidir. Başarılı kadını kıskanan, bu nedenle onu yıpratıcı, etiketleyici sözler söyleyen, incitmeye çalışan her zaman bir gurup kişi vardır. Toplumsal yetiştirilme biçimiyle “kabul” görmek isteyen, incinmek istemeyen kadın başarıdan korkmaya başlar. Yıpratılmamak, incitilmemek için başarısızlığı başarıya yeğ tutan bir duruma girer.
Haftaya daha eşitlikçi, sevgi ve incelikli ilişkileri olan bir toplum yaratma hedefiyle bu konuyu daha da açacağım…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu seçimin neden bunca talibi var?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva