“Büyük insanlığın toprağında gölge yoktur.” diyen büyük ozanımıza haksızlık etmiş olmayalım. Ulusal Kurtuluş Savaşımızda Kuvay-ı Milliye teşkilatının 56 örgütünden 17’si kadın örgütüydü. Bizim kadınlarımız diğer ülkelerin kadınlarına benzemez. Onlar emperyalizme karşı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı erkeklerle birlikte vermişlerdir. Bu olay, ülkemizde kadın erkek eşitliğinin miladıdır. Ama sonrakiler kadın erkek eşitliği konusunda alacalı doğrular söylemişler, bu çiçekleri karanlık ağaçlara asma yolunu seçmişlerdir. İşte iki yüzlülüğün suçüçtü tutanakları... Bunlar, bu büyük ülkenin toprağındaki gölgelerdir.

Masalımsı göreneklerle kadın haklarının tüketilmesi topluma pompalanmıştır. Oysa kadın haklarının tüketilmesi, insanlığın tüketilmesidir. Geçmiş cahiliye devirlerinin bizden istediği birşey yoktur. Kendi kafamızdaki karanlık zindandan kaçmadan, noksansız bir tartıya da varamayız. Hep gerilere bakarız. İlerisi için verilmiş sözler, koca bir geleceğin henüz biçimlenmemiş sözleri olarak durmaktadır. Yaşamın insancıllaşmasını beklemekteyiz. Yarınlarımızın kadınla ışıyacağının farkında bile değillerdir. Doğum, kadınlığın zaferidir. Gözle görülen herşey sevdanın amaçları uğruna yaratılmıştır.

Aşk, dünyanın en eski ve sürekli bir geleneği ise, sevmek de konuşulan dillerin en kolayıdır. Müziğin çıtkırıldım notalarıyla göz boyamayalım. Karşılıklı iyilik ve sevginin karnını doyuralım. 8 Mart dünya kadınlar günü 365 gün sürsün. “Türkiye’de her üç kişiden beşi şairdir.” diyen yazarımıza da haksızlık etmeyelim. Her üç kişiden beşi şair olan toplumumuz kadını gölgesinde değil, yanıbaşında tutar.