Tayfun MARO
İzmir siyaseti ve ekonomisi vasatı sever
29 Ocak 2015 Perşembe

Brookings Institution, bir düşünce kuruluşu; Ekonomisi en hızlı gelişen kentler sıralamasında İzmir’i ikinci ilan etmiş. Kişi başına düşen gelirde ise, İzmir, 300 kent arasında ancak 246’ıncı olabilmiş. İstihdamda 120’inci sırada…
Evet, İzmir gelişiyor. Çünkü kapitalizmin küresel dünya düzeninin bir gereği olarak, metropol kentler dönemi başladı. Ve İzmir, metropol dönüşümün öngörüldüğü kentlerden biridir. Yani ‘hızlı gelişme’ tamamen dış dinamiklere bağlı olarak ortaya çıkan bir durumdur. Hangi akla hizmet yapıldığını bir türlü anlayamadığımız AVM’ler, rezidanslar, gökdelen iş merkezleri, kentsel dönüşüm falan hepsi bu hızlı gelişme hikâyesinin bir parçasıdır.
Kimilerinin göğsünü kabartan hızlı gelişmenin ne getireceği, ne götüreceği henüz meçhulümüzdür. ‘Hızlı gelişme’ kimlerin ekonomisini geliştiriyor, kimleri yoksullaştırıyor, önümüzdeki yılarda hep birlikte göreceğiz.
Fakat fazla iyimserliğe kapılmamak için nedenlerimiz var. Kentte yaşanagelen değişim ve dönüşüm sürecinde İzmirlilerin payına ne düşeceği belirsizdir. Çünkü İzmir’in handikapları var.
 
İzmir kozmopolit bir kenttir. Ancak bu kozmopolit yapı içinde sosyal katmanlar birbirine yabancıdır, aralarında iletişim yok denecek kadar azdır. O kadar ki, Basmane ile Alsancak hem bitişiktir, hem de kent tam o bitişme çizgisinden ikiye bölünmüş gibidir. İki ayrı dünya hiçbir şekilde birbirine karışmadan yan yana durur.
Ortalıkta pek görünmeyen az sayıda burjuvayı saymazsak, İzmir’de herkes herkesi bir yerlerde görebilir; Fakat bu durum aldatıcıdır, sosyal gruplar cemaati andıran özellikler gösterir, aralarında görünmez duvarlar vardır. Bu yüzden, toplumsal iletişim zayıftır.
Toplumsal iletişimin yetersizliğinden İzmirliler aynı hedefe yürüyemezler. Bölgesel kalkınma hedeflerinde mutabakat yoktur, İzmir’in üzerinde konsensüs sağlanmış turizm politikası yoktur, tarıma dayalı sanayi için İzmir’in iş dünyası bir araya gelememiştir, futbolda lige takım gönderemeyen tek metropol, İzmir’dir.
Sanatta, edebiyatta, medyada, iş dünyasında, sporda ve siyasette İzmir’in vasatta veya vasat altında seyreden başarı grafiği, dayanışma ve iletişim yoksunluğunun doğal sonucudur.
 
Ağır aksak dönen çarklar ve hayatın yavaş akışı bu şehrin insanını rahatsız etmediği gibi, İzmirli, yaşam tarzına dokunulmasından hoşlanmıyor. Ankara’ya ikide birde “gölge etme başka ihsan istemem” demesi bu yüzden olmalı. Bu güzel özellik kimine göre kalite, kimine göre defodur.
Akdeniz’de, Ege’de yaşayan insan tembelliğine hiçbir zaman bahane aramamıştır. Öyle yaşar.
Söz açılmışken değinmeden geçemeyeceğim; Yunanlı komşularımızı tembel olmakla suçlayanların bu üstten bakışı hiç hoş değil. Dünyayı daha hızlı ve daha çok bozmak için bu ne iştah!
 
İzmir’in bir talihsizliği de, elitinin gözü dışarıda yaşamasıdır. Yani ayakları İzmir’in topraklarına bassa da akılları bu şehirde değildir; İzmir’de hayata bir değer katmazlar. Yaşamak istedikleri her ne ise, onu İstanbul’da, Paris’te veya Londra’da yaşarlar. İzmir, yatmak için geri döndükleri otel gibidir. İzmir’e güzel ve değerli şeyler katmak hiçbir zaman dertleri olmadı.
Ha keza İzmirli edebiyatçı, sanatçı da şehre pek bir şey katmaz. Zaten İzmir’de yaşamaz. Haksızlık etmeyeyim, yazlıkları İzmir’de olabilir.
Demem o ki, zaten okumayı sevmeyen insanların yaşadığı bu güzel şehirde, entelektüel birikim aramak haksızlık olur. Bu nedenle aydınların kent yaşamına etkileri yok hükmündedir.
İzmir’de popüler olmak için en önemli kural satıhta kalmayı bilmektir. Derinlikler korkutucudur. Biraz malumatfuruş iseniz, fazla zahmete girmeden satıhta güzel işler yaparsınız.
Ve bu satıh olma hali yüzünden İzmir kısır bir dişidir.
 
Bakın İzmirlilerin seçtiği belediye başkanlarına; Hepsi de İzmir’i kötü yönetmek için adeta birbiriyle yarışmıştır. Benim bildiğim, Osman Kibar’dan beri durumun böyle olduğudur.
Bakın İzmirlilerin Ankara’ya gönderdiği siyasetçilere; Hayatımıza kattıkları anmaya değer güzel bir şey varsa, söyleyin. Benim bildiğim yok.
Bakın iş dünyasına; Bir Selçuk Yaşar çıktı. Hakkını teslim etmek gerekir. Devletin hayvancılık politikası olmadığı, doğru dürüst tarım politikası olmadığı koşullarda, o boşluğu dolduracak yatırımlar yapmayı göze aldı; Bedeli, büyüklük sıralamasında alt sıralara düşmek oldu.
Bakın sanat ve edebiyat çevrelerine; İzmir’in ayakta tuttuğu doğru dürüst bir tek tiyatro yok. Sanat sergilerine, açılışı yapan önemli kişilerin çevresini saran kalabalık dışında ilgi gösteren yoktur.
Zaman zaman edebiyat dergileri çıkar ama ömürleri kısa olur. Fanzin bile yaşamıyor bu şehirde. Benim bildiğim zamanlarda, İzmir’in bir tek büyük yayınevi olmamıştır.
 
Seçimler yaklaşırken İzmir medyasında yine aynı sorular soruluyor; Neden İzmirli milletvekili sayısı az? Neden İzmir’den ülke çapında siyasetçi çıkmıyor. Neden bakanlık koltuklarında, partilerin ana kademesinde İzmirli siyasetçi göremiyoruz? Neden İzmir yarattığı katma değerin çok altında yatırım alıyor. Neden İzmir’e gelen turist sayısı çok düşük?
Kanımca bu soruları döne döne sormanın anlamı yok. İzmir burjuvazisi üretmiyor. Rantiyedir. O malum tembellikle malul İzmir burjuvazisi elindekiyle yetiniyor. Bu yüzden de kentin siyasette temsili ikinci sınıftır, ekonomide ağırlığı pek yoktur.
Türkiye’nin üçüncü büyük şehri unvanı tarihsel olarak doğrudur fakat reel durum pek öyle değildir. İzmir’i sollayıp geçmiş en az dört şehir saymak mümkündür.
 
İzmir’in siyasi tablosu umutsuzdur. Bu durumu yakından görmek isteyen, şu an için siyaset sahnesinde boy göstermekte olan kişi ve grupları izleyebilir; Sadece ve sadece kendilerini bulundukları yere getiren veya getirme ihtimali olan önemli kişilere karşı sorumluk duyuyorlar. İzmir halkı çoktandır Ankara’dan umudu kesmiş olduğundan, bu duruma pek itiraz etmiyor.
Fakat AKP korkusuyla CHP’ye oy veren seçmen, yerel yönetimden memnuniyetsizliğini bu defa genel seçimlerde sandığa yansıtacak gibi.  
CHP’ye İzmir sokaklarında verilen tepkiler çok olumsuz; Seçimlerde, Konak’tan başlayan bir yıkım yaşanabilir. Konak Belediyesine kıyıların duyduğu tepkiyi kimse hafife almasın.
 
İkinci sınıf siyaset, ikinci sınıf ekonomi, sorunlu kent yönetimi ve vasatta seyreden gündelik hayat…
Birlikte hareket etmeyi öğrenmedikçe İzmir’in kaderi değişmeyecek. Bu ikincilik hikâyesi İzmirliyi erkenden havaya sokmasa iyi olur. Daha gidilecek çok yol var.
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
N'oluyor o balkonda?
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Kazanan yok, kaybedenler Gazze’deki Müslümanlar
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İki yüzlü ahlak her yerde…
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Koltuklar devredilirken!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva