Münderecatın çokluğundan üç gün yazamadık. Lakin siyasi tansiyonun hayli yükseldiği ortamda topa bir an önce girmekte yarar var.

Malum-u âliniz… Yerel seçim kazanı fokur fokur kaynıyor.

Anketler, iddialar havada uçuşuyor. İzmir’i alma ve vermeme noktasında kıran kırana bir savaş girmesi beklenen her iki partide de ortam karmaşık.

CHP’li başkanlar hemen her gün ortaya atılan bir anket ya da rapor nedeniyle istim üstünde. Öte yandan genel merkezin izleyeceği yol/yöntem konusunda da kafalar karışık.
Potansiyel rakiplerin derinden çalışmaları pek çok ilçede su yüzüne çıkmaya başladı. İl örgütü bir yandan duruma hakim olmaya çalışırken bir yandan içindeki potansiyel adaylar yüzünden pek çok ilçede kontrolü kaybetmek üzere.
Koltuğunun derdine düşen mevcut başkanların psikolojisi alt üst…
En küçük bir negatif yoruma/habere tahammül edemiyorlar, genel merkezden de ‘eski günlerde olduğu gibi’ ışık alamıyorlar.
Genel başkan yardımcılarının ağırlığı sonucu dahası Kılıçdaroğlu’nu etkilemeye yetmiyor.

Ve Kılıçdaroğlu’nu kimin etkileyebileceği sorusu şimdilik yanıtsız kalıyor.
Gürsel Erol gibi doğrudan bir kanal kullanmak isteyenler var. Ancak bu kanalların da bu seçim için ne kadar işe yarayacağı kocaman bir soru işareti. 0

Geçen hafta bir gazeteye yaptığı açıklamada yerel seçimde alınacak olumsuz sonucun kendisini bağlamadığını çünkü 2009 seçimlerinde göreve gelen ve bu süreçte ‘iyi bir sınav’ veremeyen başkanları kendisinin atamadığını söyledi.
İnanıyorum ki bu açıklama pek çok İzmirli başkanın da yüreğine korku salmaya yetmiştir. Çünkü 2009’da Büyükşehir’le birlikte 28 ilçede zafer kazanarak İzmir’i kalesi olarak tescil ettiren CHP’de iş başında bulunan yönetimin pek çok eski başkanın biletini şimdiden kestiği anlamına gelir bu açıklama…
Neresinden okursanız, okuyun…

İddia ediyorum şu anda Aziz Başkan dâhil mevcutlardan hangilerinin ‘aday gösterileceği’ konusu kocaman bir soru işaretidir. Ve genel seçim listelerine bakarak, ‘Kılıçdaroğlu’nun büyük bir kumar daha oynama ihtimali hala vardır’ diyebilirim. Bu belirsizlik mevcut başkanlar için olduğu kadar potansiyel adaylar için de geçerli tabi ki. Onlar da şu anda tıpkı mevcutlar gibi genel merkezin ilk 10 katında bulabildikleri ‘etkisiz yetkililerin’ eteğine yapışmaya çalışıyorlar. Ya da doğrudan Kılıçdaroğlu’na ulaşacak kanalları bulmaya çalışıyorlar.

*
AK Parti’de de durum farklı değil.

Hatta AK Parti’de tablonun biraz daha belirsiz olduğunu söyleyebilirim.

Öncelikle Büyükşehir dahil pek çok ilçede ciddi bir aday sorunu var. Dahası ‘doğru aday’ sorunu… Yerel seçimlerde hata yapma lüksü olmayan iktidar partisi ne doğru düzgün bir Büyükşehir adayı bulabiliyor ne de ilçeleri sürükleyecek sağlıklı bir isim.

Örneğin; açıklanan anketlerde ve de genel seçim sonuçlarında AK Parti’nin kazanmaya yakın olduğu ilçelerden biri olan Bayraklı’ya göz atalım.
İlçe teşkilatı il başkanının görevlendirdiği il yöneticisini ‘Sin Kaflı küfürlerle’ toplantıdan kovuyor. Gerçi, Akay başından beri sorunlu olan Bayraklı’ya neşter vuracağına dair sinyaller gönderdi göndermesine de…
Teşkilattaki bu kargaşa devam ettiği sürece AK Parti’nin Bayraklı iddiası her geçen gün düşüyor. Büyükşehir adaylığı noktasında teşkilat hatta kamuoyu baskısı gören Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ‘İzmir adaylığına’ gönülsüz olduğunu artık sağır sultan bile duydu. Hal böyleyken İl Başkanı Akay’ın adaylık potasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı da dahil etmesi tek bir gerekçeyle açıklanabilir.
O da AK Parti’nin İzmir’de ciddi bir aday sorunu yaşadığı gerçeğidir.
Sürekli olarak bakanların adaylığına kilitlenmenin siyasi açıdan önemli bir sakıncası da var.
Beklentiyi ‘bakanlar’ düzeyinde yüksek tutan AK Parti teşkilatının yarın seçmenin karşısına daha düşük profilli bir adayla çıkması başta teşkilat olmak üzere kamuoyunda ciddi bir hayal kırıklığı yaratacaktır.

Kentin Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi önemli bir makamının teslim edilmesi söz konusu olduğunda sadece İzmir değil tüm kentler yerli bir adaya daha sıcak bakar çünkü.
İzmir’i dünü ve bugünüyle bilen yarınların sorumluluğunu almaya hazır bir adaydan söz ediyorum. Bakan Yıldırım’ın İzmir’i değil de İstanbul’u tercih etmesi ya da 2015’e kadar ‘bakanlık’ koltuğunda kalmak istemesi bu açıdan da normal karşılanmalıdır.

 

*
İzmir gibi AK Parti açısından her daim riskli bir sahada yürümenin zorluğu bir yana ‘ithal damgasıyla’ yarışın daha ilk metrelerinde dezavantajlı duruma düşmekten söz ediyorum.
Kabul! Bakan Yıldırım İzmir kamuoyunda sevilen, takdir edilen bir kabine üyesi… Hatta İzmir adayı değilken bile İzmirlilerin kabinede en sevdiği isimdi Yıldırım. Kentin en büyük sivil toplum örgütlerinden ‘Yılın İzmirlisi’ ödülü alan bir isim…
İzmir’e yönelik merkezi idare yatırımlarının yüzde 90’ında onun imzası var. Lakin yerel seçim söz konusu olduğunda tüm bunlar yetmiyor.
İzmir için ‘köy/kasaba’ benzetmesi yapanlar var ya…
İşte bu noktada yüzde 100 haklılar.
İzmir, yerel seçimde kentin anahtarını teslim edeceği kişide bu yakınlığı arar.

Kaldı ki Aziz Kocaoğlu’nun 2009’daki en prim yapan sloganı ‘Çünkü biz İzmiriz’di.

*

Tabi ki yerel siyasette her şey bu kadar belirsiz değil. Birileri, er meydanına çıkmadan önce ‘el-ense’ yaparak peşrev çekiyor. Yayınlanan anketler, tartışmalı raporlar havada uçuşuyor. Bazıları doğru bazıları hayal ürünü anketler…
Son anket Yeni Asır’ın Ankara Temsilcisi Zafer Şahin’den…
Genel merkezin yaz ayları boyunca yaptırdığı anketin sonuçları, bir ara alevlenen anket tartışmalarını alevlendirmeye yetecek cinsten. İzmir’in ilçelerinde AK Parti’nin böyle bir anket yaptırdığı doğru. Mevcut başkanların halkın kantarındaki kilosunu görmeye yarayacak bu anket, bazı ilçeleri saymazsak doğru gibi görünüyor.
AK Parti’nin ne yapmaya çalıştığı da açık.
Olası rakiplerinin kilosunu görüp ona göre aday çıkaracaklar tabi ki.
Lakin bu anketin basına verilmesi hatta yayınlanması siyasi açıdan tarihi bir hata!

 

Çünkü CHP gibi ‘devri sabık’ yaratma kültürü olan bir siyasi partiye ‘önlem alın yoksa şu ilçeleri kazanıyoruz’ demenin başka bir yoludur bu anket.
İşte maniple ihtimali tam da bu noktada akla geliyor.
Bazı ilçeler için bu geçerliyse de bazı ilçeler var ki orada da ‘Aman bunu aday yapmayın’ demeye çalışmanın bir yolu…

Örneğin Karşıyaka hatta Bornova…
CHP’nin genel seçimde 90 bin fark yaptığı ilçede belediye başkanı ‘başarısız’ görünüyor.
Belki de Karşıyaka özelinde birileri Cevat Durak’tan kurtulmaya çalışıyor.
Bornova Belediye Başkanı Sındır’a sordum anket sonuçlarını…
Başarı oranı yüzde 29,5 görünüyor çünkü…
’Herhalde başka bir Bornova’da anket yaptılar. Çünkü bizim anketlerimizde halkımızın yüzde 55’i memnun görünüyor. Yüzde 15’i de kararsız… Bu kadar fark olması ister istemez maniple ihtimalini akla getiriyor’ diyor Başkan Sındır.

Anketi ele geçirip yayınlamak gazeteci arkadaşımızın başarısıdır tabi ki.

Ama bizim sektörde habercilik yaparken kullanılma ihtimali de her zaman vardır.
Arkadaşımız kullanılmıştır demiyorum.
Çünkü Ankara Temsilcisi Zafer Şahin, mesleğinde oldukça başarılı bir arkadaş…
Kolay kolay tufaya gelmez. Anketin bütünü için değilse de birkaç kilit ilçede bilerek ya da bilmeyerek ciddi bir hata yapıldığı da ortada.
*

Peki, İzmirli başkanlar aradan geçen 3,5 senede çok mu iyi sınav verdi?

Hiç sanmıyorum.
*
Hatta kabul etmek gerekir ki; Kılıçdaroğlu’nun altını çizdiği gibi ‘Baykal’ın atadığı’ bazı başkanlar İzmir için büyük bir talihsizlikti. Bu talihsizliği o dönem atamalarda rol alan CHP’nin eski İl Başkanı Kemal Karataş bile kabul ediyor bugün. Pek çok ilçeden özür dileyeceğini açıkladı Karataş, İzmir medyasına…
Zoraki Büyükşehir adayı Kocaoğlu’na karşı siyasi önlem alacağım derken kentin koca koca ilçelerini o ilçeleri taşıyamayacak ‘tartışmalı’ isimlere emanet etti Baykal.
Atandıktan sonra İzmir’deki siyasi rüzgarın etkisiyle bir daha rüyalarında bile göremeyecekleri bir oranla seçilen başkanlar, kısa sürede ‘seçilmiş bir krala’ dönüştü.

Etraflarında oluşan dalkavukların etkisiyle kısa sürede halktan kopan, ‘astığım astık, kestiğim kestik’ noktasına gelip kırıp/döken, meclis üyeleriyle kavga eden, CHP örgütünü ele geçirmek ve de elinde tutmak için her türlü siyasi taklayı atan…
Delege seçimleriydi, kongreydi, kurultaydı derken kentin sorunlarından uzaklaşıp beyhude zaman geçiren pek çok başkanın şapkayı önüne koyma zamanı geldi.

*
Ama yine de iddialı anket sonuçları yayınlamak için erken…
Ve de AK Parti açısından böyle bir anketin basına servis edilmesi son derece yanlış.
İşte bazı ilçeler noktasında kafamı karıştıran da bu…
Siyasi tecrübesini buradan tartışmayacağım Ak Parti genel merkez yöneticileri, açıkça aleyhlerine olan bu anketi neden basın üzerinden kamuoyuna aktarmayı seçiyor?
Pek çok doğrunun arasına birkaç yanlışı da sıkıştırdıkları için olabilir mi mesela…


Not1: Gönül ablamızın ‘yazanı’, Başkan Kocaoğlu’nun da ‘yazarı’ olduğu ‘Çete’ isimli kitabı, bazı meslek büyüklerimiz gibi saatler içinde bir solukta okumadığım için değerlendiremedim. Ama okuduktan sonra mutlaka üzerine bir şeyler karalamak isterim.