Akil insanlar bizi ikna edecekler. Hem de iki ayda.

Nasıl ikna edecekler? 

Bütün ülkeyi ikna odasına dönüştürerek ikna edecekler. Üstelik tam da kapitalizmin mantığına uygun biçimde ikna odalarını kitleselleştirerek. 

Buna ‘ikna odalarının postmodern versiyonu’ da diyebiliriz.

Değil mi ya, biz de zaten Erdoğan’ın sadık bendeleri gelsinler ve bizi ikna etsinler diye sabırsızlıkla bekliyorduk…

Sayın Erdoğan’ın akil insanları ülkenin dört bir yanına dağıldılar, yedi bölgede ikna turlarına başladılar.

Ne söyleyecekler? Bugüne kadar ne söyledilerse yine onu söyleyecekler.

Seçilen akil insanlar, yazdıkları, söyledikleri ve yaptıklarıyla kamuoyunda bilinen insanlar; küresel politikaları savunuyorlar. Hepsi de iktidarın değirmenine su taşımakla meşhur. Çoğu da kapitalistlerin bir işaretiyle AKP’ye verdikleri desteği geri çekecek insanlar. Yani iplerin ucu, büyük ölçüde, Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde değil.

 

Akil insanların toplumu ikna etmek üzere bir misyon yüklendiklerine dair bir ön kabul var; ne ki ben aynı kanaatte değilim.

Altmış üç insan sadece bir görüntüdür. Medya, onların görüntüleri üzerinden toplumun bilinçaltına şu bilgiyi gönderiyor; “Bakın, ikna olmanız için her şeyi yapıyoruz, siz de artık ikna olun!” 

Yoksa yaşadığımız şehirlerde mahalle mahalle dolaşarak bizi ikna edecekleri falan yok. Zaten başlarına gelecekleri bile bile nasıl aramıza karışsınlar!

Yapılanlar bir gösteriden ibaret. Önümüzdeki aylarda yeni anayasanın hazırlanması ve referandumla başlayacak süreç, ülkeyi bambaşka mecralara sürükleyecek. Üstelik ülke nüfusunun yarısı olan bitene kuşkuyla bakarken.

Kürt sorununun çözümü için başlatılan barış süreci, uluslararası sistemin yeni Ortadoğu politikalarının bir aşaması olmaktan öte anlam taşımıyor. Kimse kendini kandırmasın; bu süreç bölgesel savaşa gider.

İktidarın gidişi baştankaradır; İzlenen siyaset, Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Sünnilerin bölgede çıbanbaşı olmasına yol açtığında her şey için geç olacak.

Türkiye ateşe düşüyor.