Ümit YALDIZ
İki aday iki sunum…
8 Mart 2014 Cumartesi

AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın “Yüzyılın Belediyecilik Hamlesi’ diye sunulan 1414 projesinin sunumuna da katılmış bir gazeteci olarak Kocaoğlu’ndan gelen nazik davete icabet ettim. Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde yaklaşık 70 dakika boyunca Kocaoğlu’nu dinledim. Teknik açıdan Yıldırım’ın sunumu daha kusursuzdu. İzmir’in müthiş havadan çekilmiş görüntüleriyle süslenen proje çizimleri, fondaki müzik, Yıldırım’ın sahnedeki hareketli ve akıcı konuşması… Gerçekten iyi prova edilmişti.
CHP’liler tarafından hayal ürünü, fiyasko gibi nitelemelerle küçültülmek istense de başta ulaşım olmak üzere pek çok başlıkta ciddiye alınması gereken projeler vardı.
‘Efendim kitapçıkta ‘Çin’den alınma’ görüntüler var. Bazı projeler alıntı’ gibi eleştirileri boş geçmemekle beraber, Yıldırım’ın sayısal olarak 60 milyarlık bir yatırım öngörmesi, toplamda 1414 projeden söz etmesinin bendeki karşılığı İzmir’de yaratılmak ve yönetilmek istenen algıyla doğru orantılıydı. Yani Yıldırım’a göre kent o denli geri kalmıştı ki (CHP’li belediyeler tarafından bırakılmıştı ki) ayağa kaldırmak için ancak 1414 proje ve en az 60 katrilyonluk bir kaynak gerekiyordu.
Geri kalmış/bırakılmış bir kenti ayağa kaldırmak için gönderilmiş bir kurtarıcı, bir ‘Superman’di AK Partililere göre Binali Yıldırım... Hem 35 proje ile 2011’de hem de 1414 projeyle 2014’te yaratılmak istenen algı buydu.  
2011’de 35 proje çıkışı ile bu algıyı önemli ölçüde tabana geçirmeyi başaran AK Parti, yüzde 37 gibi 12 yıllık iktidarının İzmir’deki en büyük oranını yakalamayı başardı.  
12 Haziran seçimlerinden hemen sonra CHP’nin içine düştüğü hesaplaşma ikliminin de etkisiyle İzmir’de önemli bir toplumsal rüzgâr yakalayan AK Parti, aslında 2014’teki adayını da belirliyordu. Yüzde 37 oranı parti teşkilatını umutlandırırken önyargı duvarlarında önemli bazı kırılmalar yaşanıyor, kentin önde gelen işadamları, STK başkanları, ‘AK Parti 2014’te kazanabilir’ hatta ‘kazanmalı’ diyordu.
Kentteki siyasal iklimin terse döneceğine dair ilk işaret fişeği Kasım 2013’te 2. Büyükşehir Operasyonu’yla yakılacaktı. CHP’deki dağılmışlığı toplayan bu operasyonda oluşan adaletsizlik kentlinin de dikkatinden kaçmayacak olan bitenlerden hükümet yani AK Parti sorumlu tutulacaktı.
O süreçte 397 yılla yargılanan Kocaoğlu’nun bugün kürsüde söylediği gibi, “Herhangi bir belediye bürokratının evine yapılan sabah baskınında ‘para sayma makinesi’ ya da çelik kasalara istiflenmiş 3-5 kuruş ya da herhangi bir bürokratın kolunda 700 bin liralık saat, yahut ayakkabı kutularına istiflenmiş döviz, banka hesaplarında açıklanamayan hareketlilik tespit edilseydi iş değişirdi. Oysa öyle olmadı.
Ayakkabı kutularında milyonlarca dolar yakalatanlar 74 günde salınırken Büyükşehir Belediyesi’nin Genel Sekreteri 6 bin liralık köfte faturası için 22 ay tutuklu kaldı. Onlarca bürokrat aylarca içeride tutuldu. Asıl hayal kırıklığı iddianame açıklandığında yaşanacaktı.
Mandalina, süt, öğretmene şal, atkı dağıtmak, birkaç konserde, tanıtım filmi gibi subjektif konulardan yargılanan Kocaoğlu’na herkes sahip çıktı. Bu süreçte tek bir polis görevden alınmazken Büyükşehir aleyhine fezleke hazırlayanlar polisinden savcısına hüküm veren hâkimine kadar ‘ödüllendirilecek’ meslekte yükselmeleri sağlanacaktı.
Belki de AK Partili Ali Aşlık’a ‘Asıl operasyon bize yapıldı’ dedirten buydu. Hakkını teslim etmek gerekirse ne Binali Yıldırım ne de Başbakan Erdoğan, İzmir davasına ilişkin aleyhte bir politika yapmadılar. Sadece Erdoğan’ın Gündoğdu Mitingi’nde 6 bin liralık köfte faturasını kast ederek, ‘Bize yumurta atanların nasıl finanse edildiği ortaya çıkıyor’ dediğini hatırlıyorum. Ki o söz bile Genel Sekreter Pervin Şenel Genç’in 22 ay tutuklu kalmasının nedeni olarak kabul edildi. Aksine Aydın Şengül’ünden Taha Aksoy’una ve de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar ‘İzmir Davası’nda Kocaoğlu’nu ‘rahatlatan’ açıklamalar yapıldı.  

Bu süreci neden hatırlattığıma gelince…
O gün ‘Bu operasyonu ‘Derin AK Parti’nin işi’ olarak tanımlamış, Binali Yıldırım’ın, Ertuğrul Günay’ın kentte yarattığı algıyı tersyüz eden, ‘Mahşerin Atlıları Krizi’ üzerinden dağılma noktasına gelmiş CHP’yi yekpare hale getiren bu sürecin siyasal açıdan kime hizmet ettiğinin belli olduğunu söylemiştim. Tabi ki o gün ‘paralel devlet’ tanımlaması yoktu.
Bugün yaşananlar da farklı sayılmaz. Başından beri aynı şeyin altını çiziyorum.
AK Parti’nin İzmir’deki rakibi CHP değil, kendisi… Başbakan Erdoğan! Sert, ötekileştirici söylemler… 17 Aralık’la birlikte ortaya dökülenler… Belki Konya’yı belki Erzurum’u, Samsun’u hatta İstanbul’u kemikleştiren o bölgelerde safları sıklaştıran bu gelişmeler İzmir’i hop oturtup hop kaldırıyor.
CHP’den pek çok ilçede daha iyi adaylar, belediye meclis listeleri çıkarmasına rağmen genel konjonktürün altında ezilen AK Parti, yerel seçim sınavında adeta sırat köprüsünden geçiyor.
Hal böyle olunca da kimsenin adaya/projeye dönüp baktığı olmuyor. Ve CHP’ye bu kadar rahat liste ve hata yaptıran bu…
İşte Kocaoğlu’nun proje toplantısına giderken 30 Mart’a ilişkin bu tabloyu düşünüyordum. İzmir’in 10 yıllık başkanı… Yaptıkları da var yapamadıkları da… Önce 10 yılın hesabını verecek ardından önümüzdeki beş yıla ilişkin bir şeyler söyleyecek dedim kendi kendime.
10 yılın hesabını gördüğüm en hızlı filmle veren Kocaoğlu konuşmanın önemli bölümünü ‘Ne çektin be Aziz’ başlığına sığacak örneklere ayırdı. Ankara’nın İzmir’e şaşı baktığı iddiasının altını kâh rakamlarla kâh başından geçenlerle doldurmaya çalıştı. Bir yandan İzmir’e çile çektiren Ankara bürokrasisinden, hükümetten dert yanarken bir yandan da her şeye yazılan başarı hikâyesinin hikâyesini anlatmaya çalıştı.
Rakibi Binali Yıldırım gibi sahnede yürüyerek önündeki dijital ekranlardan konuşmak yerine klasik bir yöntemi yani kâğıttan okumayı tercih etti. Yer yer şaşırması bu yüzdendi.
Ama spot ışıklarının altında oldukça yorgun bir görüntüsü vardı. Tabi ki kolay değildi. Merhum babasının yasını bile tutamadan seçime dönmek zorunda kaldı. Ve kentin genişleyen mücavir alanı her gün yüzlerce kilometreyi karayoluyla tepmeyi gerektiriyor.
Bir arama konferansından çıkmış gibi görünen 5 ana başlıkta toplanan projelerinden söz ederken “Hepsi bu kentin insanlarınca tartışılmış, belirlenmiş ayağı yere basan” projeler ibaresini kullanırken de 1414 projeye gönderme yapıyordu. Yıldırım’ın 2011’de kentin önüne koyduğu 35 Proje içinde yer alan Çeşme-Balıklıova arasındaki kanal projesinin bir gazeteciyle arasında geçen diyalogun haberleştirilmesiyle oluştuğunu ileri süren Kocaoğlu, rakibinin projelerini ‘kulaktan dolma, hayali ve alıntı’ olarak tanımlamayı ihmal etmiyordu.
Öyle dudak uçuklatan, ‘a aaa’ dedirten, yok artık diye şaşırtan bir projesi yoktu.
Daha çok tramvay, alt geçit, yeni yollar, iskeleler gibi ‘ulaşım altyapısına’ dönük icraatları öne çıkıyordu. Kentin ihtiyacı olmasından öte bir ulaştırma bakanıyla yarıştığının farkında gibiydi.
Şimdi diyeceksiniz ki haklı olarak: Hem Yıldırım’ı hem Kocaoğlu’nu izlemiş bir gazeteci olarak hangisinden daha çok etkilendin?
Cevap: Hiçbirinden! İkisinin de beğendiğim/beğenmediğim yönleri oldu.
Ama ben de iyi biliyorum onlar da biliyor siz de biliyorsunuz. Yaklaşan seçimlerin projeyle, adayla ilgisi yok. Hal böyle olunca ister istemez projelere alıcı bir gözle bakamıyor insan.
Hangisinin projesi daha iyi halk hangisine daha çok inanır diye sorgulamıyor.
Ve bu tip sunumlar adeta adet yerini bulsun diye yapılıyor. Ne yazık ki!
Ama Kocaoğlu’nun ana sloganı siyasi açıdan etkileyiciydi. Sadece ona takıldım.
İzmirlinin İzmir’i… Rakibi Binali Yıldırım resmen açıklandığında ‘İzmir’e hoş geldiniz’ diyerek vuran Kocaoğlu, proje kitapçığının başlığında da aynı amacı gütmüştü.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 7 yorum var, 7 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
özkan 10 Mart 2014 Pazartesi 08:58

Binali Bey'in de Aziz Bey'in de projelerle ilgili haberlerini detaylı okudum. Hatta Hayat İzmir sitesini de detaylı inceledim. Binali Bey harita üzerinde nereye ne yapılacağını somutlaştırarak anlatmış. Ama Aziz Bey'in haberinde ben mi göremedim bilmiyorum ama nokta atışı somut bir proje yok. Böyle olunca da anlatılanlar havada kalıyor, inandırıcılığı azalıyor.

Yorumu oyla      15      6  
murat 9 Mart 2014 Pazar 23:33

Simdi beni de akp li sanacaksıniz ama yine de yazayim ben aziz beyi artik istemiyorum, eskisehirdeki porsuk cayini venedik gibi yapan bir baskan lazim izmire de ya bos atacagim yada murat taseri dusunuyorum

Yorumu oyla      18      10  
tarafsız okuyucu 9 Mart 2014 Pazar 10:31

akp trolleri iş başında kendine chp'li süsü verip mhp veya boş oy atacağım diyen arkadaşlar kusura bakmayın ama bu seçimde akp'nin ekmeğine yağ sürecek oyların dağılması taktiği izmirde tutmaz. aziz kocaoğluna rağmen oylar chp'ye. akp'nin yüzde 1 bile kazanma şansı varsa riske girip başka partilere tepki oyu verilmez.

Yorumu oyla      26      31  
ahmet 9 Mart 2014 Pazar 09:36

AYŞE rumuzlu bu CHP liyim ama oyum AKP ye veya MHP ye yalanı artık inandırıcılığını yitirdi.Sen ve senin gibiler kimseyi kandıramıyor.

Yorumu oyla      28      26  
ayşaanım 9 Mart 2014 Pazar 01:16

Akp'li olduğun, seçim ofisinden yazdığın hiç belli olmuyor Ayşe hanım.. :)

Yorumu oyla      27      22  
Ayşe 8 Mart 2014 Cumartesi 18:14

CHP seçmeni olarak büyük şehirde oyum MHP'ye.Aziz başkanın yaptıkları ,Ali Engin'in söylemleri yanlarına kar kalmayacak.Oylarımızı cepte keklik görenler hayal kırıklığına uğrayıp hesap verecek...

Yorumu oyla      62      39  
35 8 Mart 2014 Cumartesi 17:18

Uzatmaya gerek yok aşarısız bir başkanı ve onun çıkarcı yoldaşlarını tekrar seçtirecekler. Ben büyükşehirde boş atacağım. Konak'ta oyum Hakan Tartana.

Yorumu oyla      62      44  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İşte 'gülen' ilk fotoğrafı!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva