Tayfun MARO
Hesaplaşalım, yüzleşelim derken...
28 Nisan 2012 Cumartesi

Yeni trend; hesaplaşmak, yüzleşmek! Malzeme çok zengin, ülkenin 89 yıllık geçmişi hallaç pamuğu gibi atılıyor. Belgeler havalarda uçuşuyor.
Arşivleri her eşeleyen elinde bir kağıt, soluğu ekranlarda alıyor. Tarihle yüzleşecek ya!..
Vasatlar rejiminin sinik karakterleri aslan kesilmiş hesap soruyor…
 
Toplumların vicdan muhasebesi yapmalarına olanak sağlayan tarihle yüzleşmek, örtülü kalmış toplumsal gerçeklerle hesaplaşmak, genellikle sosyal sistemlerin emniyet supabı olarak kabul görür. Bir tür günah çıkartmaktır; temizlenmek, arınmak gibi..
Ancak, Türkiye’de tarihle yüzleşmek ve hesaplaşmak adına yapılan sübjektif değerlendirmelerin inandırıcılıktan ve samimiyetten yoksunluğu dikkat çekiyor.
Hesaplaşmak adına yaşananları, “Bunu da mı yüzümüze gözümüze bulaştırdık?” endişesiyle izliyorum.
 
Yeni bir Cumhuriyet hevesiyle yola çıkanların ne yaptıklarını anlamak gerçekten zor. Aslında kendileri de yeryüzünü yöneten iktidar zümrelerine dahil iktidar gruplarının mensubu iken; bu devleti, bu Cumhuriyet’i yıksalar yerine ne koyacaklar!
Sistemin dışına çıkmaları ihtimal dışı. Sosyalist bir devrim yapacak halleri de yok!
O halde sorun ne? Sorun şu ki, ülkede iktidar el değiştiriyor.
Burjuva devriminin getirdiklerine dayanarak ortaya çıkan Cumhuriyet dönemi iktidar grupları bir süredir iktidarı İslamcı gruplarla paylaşıyordu. Şimdilerde, islamcılar bütün iktidarı kendilerine istemeye başladılar.
Yaşanmakta olan sıkıntıların kaynağında İslamcıların bu talebi yatmaktadır.
Değişim adına başlatılan hesaplaşma ve yüzleşme süreci, getirdikleri itibarıyla bir iç hesaplaşmadan çok daha fazlasına yol açacak gibi.
 
Kim kimin Ötekisidir?
Yabancının Başkası olmaktan Öteki olmaya yönelen değişimi, toplumsal ilişkiler ağında bir bakıma kaotik bir süreci işaret ediyor. Etnik ve teolojik planda yapıbozumcu bir yaklaşım sonucu, Başkası yeni bir kimlik ediniyor; Türk’ün Ötekisi Kürt, Sünni’nin Ötekisi Alevi, Laiklerin Ötekisi İslamcılar…
Başkası, komşu olma ihtimali olandır. Öteki, asli unsur sayılan tarafından ötelenendir.
Başkası olanın Öteki’ne dönüşmesi sonucu bozulan toplumsal mutabakat, Başkası ile komşuluğu bitirdi. Şimdi husumet var.
Bütün mesele, geçmişle hesaplaşırken veya tarihle yüzleşirken, Öteki ile husumet yaratmak yerine Başkası ile yeniden komşu olmayı içselleştirecek bir üslup ve dil kullanmayı başarmaktır.
 
Bugünlerde, 1915 yılında yaşanan olayların yıl dönümü nedeniyle, her yıl olduğu gibi, Ermeni meselesi yine dünyanın gündeminde.
Tehcir mi!.. Katliam mı!.. Soykırım mı!.. Yine tartışıyoruz ve muhtemelen yine bir sonuç çıkmayacak.
Ermeniler Anadolu halklarındandır. Yüzyıllık bir zaman diliminde, Ermenilerin Anadolu’dan her şeyleriyle neredeyse silinme noktasına gelmelerinin bir trajedi olduğunu düşünüyorum.
Tehcir veya katliam, bütün arşivler açıldığında bu mesele açıklığa kavuşturulur; fakat bu insanların yerinden yurdundan edilmesi her zaman kanayan bir yara olarak kalacaktır.
1981 yılında Paris’te ASALA saldırısından tesadüfen sağ kurtulmuş bir insan olarak bunu söylüyorum.
 
Elbette ülkenin geçmişinde toplum vicdanını kanatan olaylar varsa, bu olaylarla yüzleşmek, hesaplaşmak anlaşılır bir durumdur.
Ne ki, yüzleşmenin, hesaplaşmanın sonucunda varılacak bir konsensüs yoksa, çözüm modelleri geliştirilmemişse, durum olduğundan çok daha kötüye gidebilir.
Türkiye’de böylesi bir kötü gidişin belirtileri var.
 
Hesaplaşmak, tarihle yüzleşmek bir trend olarak yükselirken galiba kendimizi fena halde kaptırıp ölçüyü kaçırdık.
Bu süreçte ciddiyet ve sorumluluk duygusunun eksikliği, bilgi yetersizliği, sorunlu bakış açısı; ülkeyi dönüşü olmayan büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilir.
Kürtlerle sorun var, Ermenilerle sorun var, Alevilerle sorun var, Cumhuriyet devrimi ile sorun var, eğitim sistemiyle sorun var, yargı sistemiyle sorun var, askerlerle sorun var, laisiteyle sorun var, Irak ile sorun var, Suriye ile sorun var, İsrail ile sorun var,  Ermenistan ile sorun var, İran ile sorun var…
 
Hesaplaşalım, yüzleşelim derken sorunların ve sorun haline getirdiklerimizin altında kalırsak, bu defa, başımıza gelecek olanlarla yüzleşmek, hesaplaşmak için bir yüzyıl kadar da bizlerin beklemesi gerekebilir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İşte 'gülen' ilk fotoğrafı!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva