Ümit YALDIZ
Gündem mühendisi!
29 Kasım 2012 Perşembe

Pavey’in ardından bir süre durduk. Tamamen ‘özel’ nedenlerle… Biz durduk ama gündem debisi yüksek bir ırmaklar gibi ‘çağlaya çağlaya’ aktı önümüzden, rüzgâr gibi geçti.
Ulusal ölçekte gündem mühendisi Başbakan Erdoğan… Elindeki güçlerin de yardımıyla ‘serçe parmağıyla’ yönlendiriyor gündemi. Kontrol dışı bir gelişme olursa bu kez de karşımıza bir ‘değiştirme uzmanı’ olarak çıkıyor. Son altı ayda ‘Uludere’yi örtmek için’ Kürtajı/Sezaryen’i, 29 Ekim’deki Ulus rezaletini kapatmak için ‘idam urganını’ kullanan Erdoğan, Muhteşem Yüzyıl Dizisi’ne getirdiği ‘tarihi’ eleştiriyle de ne denli gündem uzmanı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Tabi ki anlayana…
Israrla dayatmıyor, tutmuyorsa ya da ters tepmişse değiştirip geçiyor. Başta biz gazeteciler olmak üzere hemen herkesin neyi konuşması, neyi yazması gerektiğine çoğunlukla o karar veriyor.  Son dönemde olduğu gibi bazen öyle hızlı değişiyor ki gündem… Muhalefet ‘idamı’ tartışırken Erdoğan Muhteşem Süleyman’a, Çamlıca tepesine ve Taksim’e camiye geçmiş oluyor. Hatta bir sabah uyanıyorsunuz ‘okullarda forma/önlük dönemine son’ başlıklı bir haber düşüyor ajanslara…
Hayda diyorsunuz.
Ahmet Hakan doğrusunu yazmış bugün: Biz gazeteciler için bile zor bir lider Erdoğan. Bir gündemin tadını çıkarmadan öbürüne atlıyor, daldan dala konuyor.
Halbuki biraz yavaşlasa… Üzerinde tepinsek bazı konuların, tadını çıkarsak iyiden iyiye… 
Böylesine hızlı gündem mühendisini takip etmek de zor karşısında siyaset yapmak da…
Erdoğan tüm bu adımları elbette ki bilinçli atıyor. Toplumun kodları çözmüş çünkü. Neye kızar, neyi alkışlar, neye oy verir, neye isyan eder, kimi dinler, kimi okur, kime güler belli. Yönettiğiniz kitleye bu denli hâkimken zorlanmıyor tabi ki. Sürekli anket/araştırma yaparak sahip olduğu toplumsal fotoğrafı sık sık güncelleyen Erdoğan, duruma göre elindeki kartları karıyor, değiştiriyor.
Sokağın dilini iyi kullanan Erdoğan’ın işi, tüm bu yeteneklerden yoksun muhalefet sayesinde biraz daha kolaylaşıyor tabi ki.

Örneğin idam cezasının geri gelmesini istiyormuş gibi bir hava yarattı Kızılcahamam’da. em 29 Ekim’de gönlünü/kalbini kırdığı ulusalcıları memnun etti hem de bir süredir iyiden iyiye kanca attığı milliyetçi seçmene sağlam bir mesaj daha vermiş oldu.
Zaten açılım politikasının iflasından sonra Doğu/Güneydoğu’dan umudunu kesmiş görünen Erdoğan, buraları Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi kurmaylarına terk edip varsa yoksa milliyetçi bir söylemle yüzünü Anadolu’nun Batısına çevirmiş görünüyordu.
İdamın geri getirilebileceğine dair söylenti bile Ege illerinde Erdoğan’a yönelik sempatiyi artırmaya yetmiştir. Allah fakiri sevindirmek isterse önce eşeğini kaybettirip sonra da buldururmuş misali…
CHP’deki ulusalcıların karın ağrısını da iyi bilen Başbakan, MHP tabanıyla 2010 referandumundan kurduğu iyi ilişkileri daha da geliştirip olası bir başkanlık seçiminde yüzde 51’i göğüslemek istiyor aslında. Öyle adımlar atıyor ki (Öcalan’ı ipe çekmek, idamı geri getirmek gibi) Bahçeli’ye ‘destek vermek dışında seçenek kalmıyor.
Ve son hamlesi: BDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmak için TBMM’ye sunulan fezleke!
İdamla başlayan suni gündemin yarattığı sağlam bir artçı sarsıntı bu… Terör örgütüne neredeyse açıktan destek veren BDP’liler konusunda geri adım atmayacakmış gibi görünen Erdoğan tam da bu noktada tanıdık bir isme yani Cumhurbaşkanı Gül’e toslayabilir.
Tutuklu vekiller ve dokunulmazlıkların kaldırılması uyarısını TBMM’nin açılışında yapan Gül’ü ‘terör’ gibi hassas bir noktadan kavrayan Erdoğan, bu konuda toplumun da desteğini almaya yakın…

Gerek dış politikada (özellikle İsrail konusunda) gerekse içeride (BDP ve terör örgütü vb konularda) dosdoğru, burnunun dikine giden Erdoğan, siyasi açıdan aldığı riski büyütüyor kimilerine göre. 27 Nisan e-muhtırasından sonra 28 Nisan’daki zehir zemberek bildiriye imza atarken de aldığı riski biliyordu Başbakan bugün de biliyor. İsrail’e açıktan cephe almanın bölgede ne anlama geldiğini de iyi biliyor terör örgütüne karşı tavizsiz tutumun olası sonuçlarını da... ’Öleceksek adam gibi ölelim’ derken bir nevi bunu bildiriyordu zaten.
İçeride fazlaca sorunu yok, işler tıkırında…
Muhalefet desen, evlere şenlik… En az çeyrek asır iktidara gelmek gibi dertleri yok.
Ama dışarıda işler hiç de iyi gitmiyor sanki.  
Çünkü dışarısı başkalarının elinde… Ve onlar için Erdoğan dönemi kapanmışa benziyor.
Hani şu Amerikan deyişindeki meşhur halının altına; deliğe süpürme bölümü vardı ya. Sanki birileri çoktan süpürmüş onu deliğe. Elinde tek bir koz var Erdoğan’ın. O da Türk halkının toplumsal desteği. Koz sağlam görünüyor. Lakin halkın istendiğinde ne denli kolay yönetildiğini en iyi bilen o. Başkanlık sistemini getirmek ve de ilk başkan olmak için tüm yeteneklerini kullanan Erdoğan’a karşı en büyük alternatifse Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Erdoğan’ın tam tersi bir tablo çizen hatta son dönemde onun ‘ak dediğine kara’ demeye özen gösteren, Çankaya noteri olmaktansa öteki yüzde 50’nin de cumhurbaşkanı olmaya çalışan Gül için uluslar arası arenada yapılan yorumlar hep aynı: Hırçın Erdoğan’a karşı ılımlı bir alternatif! Bilmem anlatabildim mi?
*
Ulusal gündem böyle… Yerelde de işler hayli karışık. Özellikle de çöp meselesi çok su kaldıracağa benziyor. Bornova’daki transfer istasyonu ve tabi ki Kocaoğlu’nun sır gibi sakladığı ama muhabirimiz Fatih Yapar’ın ‘ince bir çalışma’ ile bulduğu İzmir’in yeni çöp tesis alanı. Muhtemelen buradan devam ederiz. Sağlam bir çöp yazısıyla geri döneriz.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
bornovadan 29 Kasım 2012 Perşembe 18:08

çöp yazınızı yazmadan bir yorum : bence kamil sındır da "öleceksek adam gibi ölelim" diyor. başka çaresi de yok gibi. ne dersiniz sayın yazar?

Yorumu oyla      13      8  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
50 yıl önce nasıl katil oldu?
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Metanoya!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve bugün Türkiye (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türkiye'nin İslam’la sınavı
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kamu yararı Çeşme Projesi’nin neresinde?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
12 Eylül ve yeni Anayasa
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Atatürk’ün Toprak Kanunu ya da feodalizmin tasfiyesi uğraşısı
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Siber ve milli!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Germir bağları
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Müzik ve mandolin
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva