Son dönemde ‘Çöptü, Çernobil’di’ derken siyaseti biraz ihmal ettik sanki. Hızla geri dönmek ve arayı kapatmak gerekirse; CHP’nin 2014’te Cumhurbaşkanı Gül’ü destekleyebileceği tezi hala güncelliğini koruyor. Tartışmanın fitilini Kılıçdaroğlu ateşledi. Star TV ana haber bülteninde bir soruyu yanıtlayan CHP Genel Başkanı ‘2014’te hem Erdoğan hem de Gül aday olursa’ CHP olarak Gül’ü destekleyebileceklerini söyleyince deyim yerindeyse ortalık karıştı. Dumanı hala üzeninde tüten, ulusal medyanın manşetlerine çıkarılan bu konu aslında bu köşenin müdavimleri için yeni değildi.
Tarih 22 Ekim Pazartesi…
Ege TV ekranlarında hafta içi her sabah yayınlanan ve sunucularından biri olduğum Güne Bakış programının yayın konuğu CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray’dı... Hem yayın sırasında hem de sonrasında yaptığımız sohbeti ‘Çıray’ın dumura uğradığı an ve CHP’yi bekleyen asıl tehlike’ başlığıyla köşeme taşımıştım.
Uzun lafın kısası… Bugün Kılıçdaroğlu tarafından ortaya atılan ve siyaset dünyasında büyük rağbet gören, ‘CHP’nin adayı Gül fikrini ortaya atan ilk isim Aytun Çıray’dı.
Çıray’ın ince siyaseti olarak yorumladığım o hamle bugün CHP’nin parti politikası haline geliyordu.
İşte 22 Ekim Pazartesi tarihli yazıdan bir bölüm:
‘Sohbetimiz sırasında bir ara Cumhurbaşkanı Gül’ün TBMM’nin açılışı sırasında yaptığı ‘ses getiren o konuşmaya’ gönderme yaptık ve de sorduk. Sizin cephenizden bakıldığında da 2014 öncesi ‘çatlak’ ihtimali görülüyor mu?
AK Parti’nin iç işlerini ilgilendiren bölümü ‘bizim konumuz değil’ diyerek atlayan Çıray, kıvrak bir manevrayla Gül’ün son dönem verdiği mesajların altını çizmeye başladı. Özellikle de TBMM’nin açılışında yaptığı o tarihi konuşmanın…
Atalarımızın ‘Taç giyen baş akıllanır’ sözünden hareket eden Dr. Çıray, Başbakan Erdoğan’ın Köşk yolculuğunda Gül’ün ayakaltından çekilmek istendiğini anlatarak,“Özellikle Sayın Cumhurbaşkanı’nın görev süresi ve yeniden adaylığının engellendiği yasal düzenlemeden sonra çok şey değişti. Ve Sayın Cumhurbaşkanı Çankaya’da ‘öteki yüzde 50’nin de Cumhurbaşkanı olduğuna dair’ mesajlar vermeye başladı. Bu onun 5 yıllık sürede çok öğrendiğini gösteriyor” Cumhurbaşkanı Gül’ün yeniden aday olma hakkını CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurusuyla elde ettiğinin de altını özellikle çizen Çıray, TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmanın da hükümete yönelik önemli uyarılar içerdiğini anlattı.
Diyeceksiniz ki ‘ince siyaset’ bunun neresinde? O zaman Çıray’ın şu sözlerine bakın derim.
“Eğer CHP aday çıkarmazsa ve de Cumhurbaşkanı adayı olarak Sayın Gül ile Tayyip Erdoğan sahneye çıkarsa benim oyum Sayın Gül’edir. Çünkü Sayın Gül, gerek edindiği devlet tecrübesi gerekse de öteki yüzde 50’nin de kucaklanması noktasında daha doğru bir adaydır”
İşte ince siyaset… AK Parti’yi bekleyen en büyük tehdit Gül’ün adaylığı…
Böyle bir ihtimalde AK Parti’nin karpuz gibi ikiye bölüneceği açık.
Gül’ün son dönemde başta CHP’liler olmak üzere ‘öteki yüzde 50’ye mesaj vermeye çalıştığı’ da net. Ve de CHP’nin şu anki konjonktürde ‘iktidara’ yürümesinin tek alternatifinin de AK Parti’nin bölünmesi olduğu ortadayken, Çıray’ın bu hamlesi siyasetin hem de ‘ince siyasetin’ bir gereğidir. Tabi ki anlaya ve de algılayana…
*
Türkiye’nin Kılıçdaroğlu söyleyince öğrendiği ve hala konuştuğu ‘CHP’nin adayının Gül olabileceği tezi’nde ‘ince bir siyaset’ var. Ve tabi ki de o siyasetin merkezinde Gül’ü Erdoğan karşısında yüreklendirme amacı var. Neden mi? Tabi ki öncelikle CHP’nin âli menfaatleri için… .
İşte tam da bu noktada 1 Kasım Perşembe tarihinde yine bu sütunlarda yayınlanan ‘Gül-Erdoğan çatışması ve CHP’nin rolü’ başlıklı yazıdan alıntı yapmam gerekiyor.
“Hiç kuşku yok ki CHP’nin bir dönem ‘Çankaya noteri’ olmakla itham ettiği Cumhurbaşkanı Gül’e bakışı son süreçte değişti. Kılıçdaroğlu’na göre Gül, giderek sadece bağrından çıktığı AK Parti’nin değil CHP’lilerin de Cumhurbaşkanı olma yolunda ilerliyor. Aslında Erdoğan ile Gül arasındaki çatışma CHP’nin uzun süredir beklediği hatta olması için özel çaba harcadığı siyasi bir projeydi. Çünkü CHP’yi yönetenler kadar seçmenleri de biliyor ki genel seçimde partilerinin iki katı oy alan AK Parti’yle başa çıkmanın tek bir yolu var.
O da partinin karpuz gibi ikiye ayrılması… Bunun olması için en uygun aday da Cumhurbaşkanı Gül… Belki bu proje CHP’nin de ötesinde uluslar arası bir grubun da desteğini alıyor. Ama CHP’nin iktidara gelebilmesinin bugünkü konjonktürde en kestirme yolu bu.
*
Görüldüğü üzere bir dönem ‘şike yasası, tutuklu vekiller, basın özgürlüğü, başkanlık sistemi, BDP’lilerin dokunulmazlığı’ gibi temel meselelerde bariz şekilde hissedilen çatlak, artık dizi eleştirilerine varıncaya kadar hemen her konuda kendini hissettiriyor.
Uluslar arası arenada yalnızlaştığı varsayılan Erdoğan’a karşı Gül’ün hem dışarıda hem içeride örgütlendiği bilhassa içeride ‘öte yüzde 50’ye’ hitap eden yaklaşımıyla CHP ve BDP cephesine yaklaştığı bariz bir şekilde görülüyor.
Tabi ki CHP’yi yönetenlerin kendi işlerine de gelen bu yakınlaşmaya karşı kayıtsız kalmaları düşünülemezdi. CHP ile Gül arasındaki ilişkiyi bu nedenle karşılıklı bağımlılık ilkesiyle tanımlanabiliriz. Öte yandan uluslar arası pencereden bakıldığında da başta malum cemaat olmak üzere çok sayıda müttefiki olduğu görülen Gül’ün ‘Kasımpaşalı Tayyip’in karşısında yumuşak başlı/uyumlu/ılımlı bir alternatif’ olarak değerlendirilmesi de cabası…
Anlaşılan ve görünen o ki, CHP’nin 2014’te 2. tur adayı Abdullah Gül’dür. Ve partinin bu önemli hamlesinde İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın rolü bariz bir şekilde vardır. En azından bu hamleyi Kılıçdaroğlu’nun aklına onun düşürdüğünü tahmin ediyorum.
Peki, CHP’nin bu ince siyaseti tutar mı?
Aslında Deniz Baykal döneminde de benzer bir hamle yapılmıştı.
E-Muhtıradan önce Baykal, Köşk için Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener’in aday gösterilmesi halinde CHP’nin destekleyebileceklerini yine bir canlı yayında söylemişti.
Peki, Şener bugün nerede ve ne yapmaktadır?
Burada tarihin tekerrürden ibaret olduğu tezini hatırlatmak değil amacım. Tarihin nasıl ve hangi koşullarda tekerrür ettiğini herkes biliyor. Muhakkak ki Cumhurbaşkanı Gül, Şener’le aynı akıbeti yaşamamak için adımlarını daha dikkatli atıyor. Ve de 2007’den bu yana hem içeride hem de dışarıda çok şeyin değiştiğini de unutmamak gerekiyor.
En azından o gün TSK’ya rağmen ‘Cumhurbaşkanı adayımız kardeşim Abdullah Gül’dür’ diyen Erdoğan ile Gül arasında çok şey değişti.
Gün oldu Erdoğan, Ahmet Necdet Sezer’i bile mumla aradı. Gün oldu Gül, dostun hışmından Kılıçdaroğlu’na sarıldı. (Anayasa Mahkemesi süreci gibi)
Sonuç itibariyle bugün iki eski dostun iki bıçkın rakibe dönüştüğü aşikar... Ve CHP’nin bu ayrılığı körüklemesi kadar kendi siyasi rotası açısından doğal/doğru bir hamle de yok.
Ve bence Gül’ün Şener’le aynı akıbeti yaşama ihtimali kadar Erdoğan’ın korkulan o deliğe süpürülme ihtimali aynı oranda var.
Yazdır
Önceki sayfa
Sayfa başına git
15
13
Künye
İletişim
Facebook
Twitter
Google+
RSS
Sitene Ekle
Günün Haberleri