Gönül Soyoğul
F’’ci misiniz, Q’’cu mu?
31 Ocak 2011 Pazartesi

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, okul ve kamu kurumlarıda F klavye kullanımını zorunlu kılmayı planladıklarını açıkladı ya’… Tartışma bir anda hortladı!
Hortladı diyorum, çünkü bir ara güzide basımınız F’’ciler ve Q’’cular olarak adeta ikiye yarılmıştı.
F’’ciler Q’’cuları ’‘İngilizce manyağı/körü körüne batı hayranı’’ olmakla suçluyor, Qcular da F’’cilere ’‘sizi gidi muhafazarlar/gericiler’’ tadında yükleniyordu.
Neyse ki iş, birbirlerinin kafasında klavye kırmaya varmadan bitti.
Tartışma küllendi, herkes bildiği dilde yazmayı sürdürdü.
AKP’’nin F klavyeyi zorunlu kılmaya yönelik planıyla, klavye tartışması/kamplaşma, bugünlerde kaldığı yerden devam ediyor şimdilerde.
*
Ansızın F klavyeyi mecbur kılmak ne kadar mantıklı, ne kadar lüzumlu? Neden bir zorunluluk haline getiriliyor, henüz anlamış değilim.
Hele konunun, bir ’‘modernlik-muhafazarlık çekişmesi’’ içinde ele alınmasını, hiç anlamış değilim.
Şimdi şahsım F klavye kullandığı için muhafazar mı oluyor yani?
Ben F klavye kullanıyorum; çünkü daktilo neslinden geliyorum.
Neredeyse 30 yıl önce gittiğim daktilo kursunda kimse bana F mi, Q mu seçeneği sormamıştı, çünkü sadece F klavye vardı, o öğretiliyordu. Q klavye vardı da öğrenmemiş değildik yani’…
F’’ci olmam, tamamen aldığım eğitim ve alışkanlıktan.
Alışkanlıktan nasıl böyle bir sosyal yükleme çıkarabiliyorlar, anlamak mümkün değil!
F klavyenin/Türkçe alfabenin beynimizle, sinir sistemimizle ilişkisine daha uygun olduğuna dair tezin ne kadar bilimsel bir tarafı var onu da bilmiyorum ama yine de F ya da Q klavyenin bir ’‘zorunluluk’’ değil, ’‘bir tercih/seçim’’ olması gerektiğini düşünüyorum.
Evindeki bilgisiyarı Q klavye olan bir çocuğun F’’e geçmeye zorlanmasını, tek kelime ile ’‘saçma’’ buluyorum.
Neden ’‘çok klavye’’ değil de ’‘tek klavye’’ ayrıca?
*
F ve Q klavye ile ilgili tartışmaları internetten izlerken, ilginç bilgilere ulaştım bu arada. Mesela Q klavyenin pek çok kimsenin sandığı gibi modern klavye standardı değil, tüm bilim çevrelerinin kabul ettiği gibi bir ’‘mühendislik rezaleti’’ olduğunu ve şöyle ortaya çıktığını:
Yazı makinesinin mucidi Christopher Latham Sholes, 1867'de icat ettiği yazı makinesinin mekanik harf kollarından herhangi ikisinin aynı anda kağıda doğru havalandığında sıkışmaya neden olduklarını fark eder. Sholes bu problemin çözümü için, kullanıcının yazım hızını yavaşlatmak üzere harflerin yerlerini alabildiğine karıştırarak, ’‘en çok kullanılan harfleri elin en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi’’ uygun görür ve Q klavye adını verdiğimiz harf dizilimi ortaya çıkar.
F klavyenin babası ise İhsan Yener.
Yener 1946'dan itibaren Türk dilinin özelliklerine uygun, standart bir klavye geliştirilmesi için resmi makamlara yazılar yazar ve ’‘Bilimsel bir klavye yapın, sizin yaptığınızı kabul edelim' cevabı alır.
Bunun üzerine yabancı uzmanların da bulunduğu bir komisyon kurulur.
Türkçede kullanılmakta olan tüm kelimelerin istatistiği TDK'nın kılavuzundan yararlanarak çıkarılır ve 29.934 kelime içinde hangi harften kaçar adet bulunduğunu tespit ettikten sonra, parmakların fiziksel güçleri ve hareket özelliklerini de esas alarak sol el yaklaşık yüzde 49, sağ el de yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde harfler yerleştirilir.
Türkçenin fonetik özelliğine uygunluk açısından, sesli harfler sol elde toplanır.
20 Ekim 1955'te standart Türkçe klavye olarak kabul edilir.
’‘Yerli ve milli klavye’’ hassasiyeti de sanırım buradan geliyor.
Başta söylediğimi tekrarlarsam, F klavyede 10 parmak (ve bir hayli hızlı) yazan biri olarak, şahsımda bu hassasiyetin h’’si bile yok.
Bu hassasiyetten zerrece nasiplenmemiş biri olarak düşüncem o ki, zorlamanın da bir anlamı yok.
Üstelik şu anda tüm dünyada milyonlarca bilgisayar kullanıcısı Q klavye kullanırken,
Q klavye standardını değiştirmek imkansız gibi görünürken,
üstelik klavye kullanımı yakın zamanda tarihe karışacak gibi görünürken,
21.Yüzyıl’’ın iletişim sistemi ’‘ses ve el yazısı tanıma’’ teknolojisi üzerine geliştiriliyorken, klavye savaşlarının anlamını yitireceği aşikarken’…
AKP’’nin ’‘tek tip klavye’’ diretmesinin altında yatan ne diye sormadan edemiyor insan’…
’‘Milli hassasiyet’’ler mi, yoksa ’‘tamamen duygusal’’ nedenler mi?
Pek yakında alırız cevabını’…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Atatürk bizden biridir!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli giderek kendini daha kötü hissediyor
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Yaşamak...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva