Gönül Soyoğul
En merhametli mevsim…
22 Mayıs 2011 Pazar

“Bu sene yazı göremeyeceğiz şekerim…
Bu ne be ruhum sıkıldı, hep gri, hep yağmur…
Bıktım yahu, lahana gibi kat kat giyinmekten!
Nerde bu devlet, nerde bu adalet, nerde bu yaz/güneş?” diyenlerden misiniz siz de?
Alın işte size yaz. Tepenizdeki güneşten, tepe tepe sebeplenin...
Her ne kadar uzak değilse de ‘öf yahu, amma sıcak… Yok mu bunun bi ortası’ diye söylenmeleri duymak…
Yaz başkadır hakikaten…
Hangi mevsimde bu kadar hafifler insan? O nefretlik fönden/kurutma makinelerinden kurtulunur?
 Kalın kazaklar naftalinli dolaplara kalkar. Yerini ince elbiseler, askılı bluzlar, tiril tiril gömlekler alır. Ruhu ve modayı hafifleten tek mevsimdir yaz. Sadece bu bile insanı mutlu eder.
Bütün kış botun çizmenin içine tıkılan ayaklar, açık ayakkabılar ve parmak arası terliklerle rahata kavuşur, hava alır, kendine gelir. Herkes bilir ki; yaz en çok ayaklara gelir.
 
Bıçağı attınız mı çatlayan karpuz, kestiniz mi mis gibi kokan kavun… İnsan sadece karpuz kavun yiyerek bile tüm bir yazı geçirebilir. Çekirdeğini kurutan isterse bir de onları çitler.
 
Kışın denize, göle, dereye dair yapılacak her plan, en fazla uzaktan bakmayı içerir. Yaz öyle mi? Ayakları suya sokmak bir güzelliktir, yüzmekse bir ömür. Bünyeyi suya bandırmak, hayatı kolaylaştırır, derdi/tasayı söker alır o tuzlu su…
 
Hava karardığında, akşam sefalarının kokuları ortalığı bastığında çay demleyip balkona çıkmak gibisi var mıdır? Hele İzmir’imde… Balkonlardan gelen çay kaşığı sesleri mutluluk işareti değil de nedir?
 
İşten çıktınız, hava aydınlık, mevsim güzel, gün uzun. Akşamüstü, hafif aç karnına içilen bira… Karşı evlerin camlarında yangınlar çıkararak, denizin üzerini bin bir çeşit renge boyayarak batan güneşe karşıysa hele… Değmeyin keyfe…
 
Parkta, bahçede, korulukta çökersiniz bir kenara. Bank da olur, bildiğiniz sırtı ağaç kovuğuna yaslama modeli de. Sonra açarsınız kitabınızı. Arada, sayfaların ortasına yapraklar, küçük dal parçaları düşer. O kitabı da sonra, o ağaçla hatırlarsınız.
 
Külahın kenarından yaz sıcağında hafif hafif eriyen dondurma bütün iddialı tatlıları geride bırakır. Kupta, çubukta, külahta, helva arasında her çeşidiyle çocuk gibi neşelendirir. Yaşı 50’yi aşanları bile, çocuklaştırıp gençleştiren başkaca bir külahlı tatlı… Var mıdır?
 
Zevkler, renkler her şey tartışılsın. Ama yaz meyvelerinin şahaneliğini kimse inkar edemez. Can erikler tuzlanır, kirazlar kulaklara takılır, şeftalilerin suları bileklerden süzülür. Çünkü yaz, meyve demektir.
 
Ve elbette limonata serinliğidir yaz. Bol buzlu, naneli ve hatta zencefilli koca bir bardak limonata…
 
Yaz mayo izidir.
Mangal mevsimidir.
Çıtırtılı akşam yürüyüşleridir. Uzun bir yolu 100 gram çiğdemle dedikoduya meze yaparak yürümektir…
Çiçek sulamaktır. Balkonda bir küçük sakız sardunya saksısı olsa bile, yaz sıcağında yanmış çiçekleri akşam vakti sulamak, o bir lokma toprak kokusunun insana iyi gelmesidir. Hele bir de bahçeniz varsa ve hortumu bir çiçeklere, bir parmak arası terlikli ayaklara tutabiliyorsanız… Şamda kayısıdır…
 
Güzelleşme mevsimidir de…
Yanaklar hafiften kızarmış, saçların rengi hafif açılmıştır. Bol su ve meyve tüketmenin, içaçıcı renklerdeki tişörtlerin yüze yansımasıyla, erkeği de, kadını da, çocuğu da, daha güzel görünür.
 
Darıdır yaz. Yerli, taneleri beyaza çalar sarılıkta süt mısırıdır. Döndüre döndüre tuzlarsınız, döndüre döndüre kemirir, bir de üzerine koçanı emersiniz. Hele bir de denizden yeni çıkmış, denizin tuzu daha dudaklardayken, hafiften acıkmışken…
 
Ama her şeyden önemlisi, mevsimlerin en adaletlisidir yaz.
Kavunla karpuzla karın doyurulur, tişörtle/şortla, bir şıpıdık terlikle zaman geçirilir.
Kibritçi Kız masallarının hatırlanmadığı, yakacağı olmayanların titrediğinin akla gelmediği en insancıl, en merhametli mevsimdir…
Çıplağa yorgandır, bankların/çimenlerin üstünde örtüdür gökteki yıldızlar.
Herkese terastır çayırlar/çimenler/kumsallar.
Lakin, her güzel gibi ‘ince bir kusuru’ da vardır ki…
Selülitli vücutlara/portakal kabuklu bacaklara zalimdir yaz… Göbeklere, yer çekimine karşı koyamamış göğüslere…
Yine de ‘kadı kızı’ deyip bağra basılacak mevsimdir yaz…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
aydan 22 Mayıs 2011 Pazar 18:42

ne güzel anlatmışsınız kaleminize, yüreğinize sağlık..

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Gönlüm hep seni arıyor neredesin?
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli giderek kendini daha kötü hissediyor
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Tire pazarında…
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
İsrailli çocuklara mektuplar (2) Barış sizin elinizde çocuklar!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Yaşamak...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva