Gönül Soyoğul
EGİAD krizinin perde arkası (2)
24 Ekim 2011 Pazartesi

EGİAD’ta ‘kalpak krizi’ şeklinde baş veren, aslında derinde farklı nedenlerin yattığı konuya geçmeden önce, hafıza tazeleme turuna devam etmekte fayda var.
İki-üç ay önce, İzmir Life’da çıkan Dinç Bilgin röportajına göz atmak gibi mesela…
12 Haziran seçimlerinin hemen sonrasında Çeşme’de gerçekleştirildiğini öğrendiğimiz o röportajda, İzmir’de AKP oylarının her seçimde biraz daha yükselişiyle ilgili soruya Dinç Bey, şöyle bir yanıt veriyordu:
Son genel seçim sonuçları, sizin söylediğiniz gibi, bir kabuk kırma değil. İzmir’in böyle bir muhalif olma yönü var. Bu da hoş bir şey. Onu, tutuculuk, gericilik olarak almıyorum, onu söylemiyorum. Muhalefet kanalını, değişime kanalize etmek lâzımdı. Bunu yapamadı İzmir! O açıdan hak vermek lâzım: Başbakan geldi, baktı, “İzmir’in hali perişan!” dedi. Hakikaten öyle görüntü. Hava meydanından geldiğiniz zamanki görüntü dehşet verici! İstanbul’da yaşıyorum ben. İstanbul, şehir pırıl pırıl, çiçek bahçesi gibi… Yollar yapılıyor, her şey yapılıyor. Gecekondu yapılmıyor artık. Şehir (İzmir’i kastediyor) söylemem gerekirse, tarihten kopmuş gibi!
Röportajda, alınan son genel seçim sonuçlarını öncesinden tahmin edebildiğini aktaran Dinç Bilgin, “ülke ekonomisi böyle katlanarak büyürken iktidarda olan partinin gerilemesi mümkün değil. Bunun dünyada örneği görülmemiş.” şeklinde görüş belirtiyor.
İzmir, sanayi yatırımları ve ticaret hacmi yönleriyle ele alındığında Türkiye’nin, Özal ile birlikte dünya sistemine entegre olmaya başladığının altını çiziyor Dinç Bilgin; ülkedeki köylülük ve burjuvalaşma sürecini özetlemenin ardından bugün Kayseri’den Konya’ya, Gaziantep’e pek çok ilde sanayi burjuvazisinin oluştuğunu örnekler vererek aktarıyor, “Şam’a, Frankfurt’a, Amerika’ya mal satıyorlar. Dünya ile iş yapıyorlar. İhracat yapıyorlar. Anadolu’da müthiş bir sanayi burjuvazisi oluştu. Anadolu ihtilâli, dedikleri şey. İzmir’in ıskaladığı şey. Bunları doğal olarak siyasi talepleri de olacaktı. Bugün bunların siyasi taleplerini temsil eden parti de AKP. Müthiş bir taban sahibi. Çoğalan, artan, ekonomik gücü olan ve ekonomik gücünün orantısında siyasi güç talep eden bir siyasi hareket. Anadolu sermayesinin patlaması hareketinin önünde artık durulmaz! Bu da Türk demokrasisi açısından muhteşem bir şey. Bu, Türkiye’de son yirmi yıldır oluyor. Bu yüzden askeri darbeler önleniyor. Çünkü, burjuvazi yoksa demokrasi olmaz, bir söylemdir. Kazaya uğramamızın sebebi, bağısız burjuvazi mevcut değildi.
Dinç Bilgin, söyleşi sırasında bu saptamalarının ardından, “2025, 2030 seçimlerine kadar iktidar değişmez. Haklı olarak değişmez” diyerek öngörüsünü dile getiriyor. İzmir’in, Anadolu’dan örnek verdiği hareketin gerisinde kalmadığını, İzmir’in halinin hoş olduğunu söylüyor Dinç Bilgin, “Anadolu’da olmayacak kadar hoşluk var İzmir’de” dedikten sonra, “ama bu hoşluğu değişime kanalize edebilme. Bütün mesele bu! ‘Biz daha iyisini yaparız’a kanalize etme. ‘İstemezük’ yerine, ‘biz daha iyisini yapabiliriz’ diyebilmek. Doğal olması lâzım, gerçek olması lâzım.” diyerek sözlerini sürdürüyor.
*
O röportajda Dinç Bilgin’in sözleri arasında yer alan “Anadolu’da müthiş bir sanayi burjuvazisi oluştu. Anadolu ihtilali dedikleri şey, İzmir’in ıskaladığı şey” cümlesinde yatan, pek çok siyaset/ekonomi yazarının farklı cümlelerle dile getirdiği, Türkiye’de kapitalizmin değişimi ve AKP üzerine dile getirdikleriydi.
“AKP’yi destekleyen ve AKP politikalarında etkin olan asıl sermayedarlar ihracata dayalı üretim yapanlardır. Bu kesim özelleştirmelerle birlikte iç piyasada da etkin olmaya başladı. Daha önceleri büyük ihaleler çoğunlukla aynı guruplara verilirken, AKP büyük ihaleleri parçalayarak çok sayıda kesime dağıtıyor. Böylece bir anlamda yeni bir orta sınıf yaratılıyor” diyenler bir yana…
'AKP mi kendi sermaye sınıfını yaratıyor, yoksa ithal ikameci politikalardan serbest piyasaya geçişle birlikte dış pazarlara açılan ihracata dayalı üretim yapan sermaye sınıfı mı AKP'yi ortaya çıkardı?' diyenler öte yana…
Bu tartışmalar sürerken; İzmir’in başından itibaren ‘AKP’ye soğuk duran’ yapısından ortaya çıkan sonuç, sadece kentin kamusal yatırımlardan yeterince pay almaması olmadı. İzmir’in sermaye sınıfını oluşturan kesimler de Anadolu’ya akıtılan ihaleleri/paylaşılan rantı ıskaladı!
İzmir’de ‘kayan zemin’in altında, ‘geleneksel devletçi zihniyeti desteklemiş’, bu bakış sonucu ekonomik açıdan giderek daralan alanda zorlanan sermaye ile ‘AKP’nin yarattığı ekonomik güce bir yerinden dahil olmak gerektiği’ni düşünenlerin arayışı yatıyor.
Dinç Bilgin’in ‘İzmir değişime kanalize olamadı’ dediği yer de tam burası işte.
Deniz Barçın, Bülent Akgerman ve Yavuz Karacasulu ile birlikte
Urla’yı ‘şarapçılığın merkezi’ yapmak iddiasıyla ortaya çıkan İzmirli işadamı Can Ortabaş’ın
“AK Parti'nin desteğiyle şarap ihracatçısı olduk” diye beyanat vermesi ve “bu işi kurarken hükümetin verdiği desteği babamdan almadım” demesi, ‘değişime kanalize olmanın’ en çarpıcı örneklerindendir bana göre.
Şeriatı getireceği varsayılan/korkulan bir partinin ‘şarap üretimini desteklemesi’, tam da Dinç Bilgin’in ifade ettiği gibi, ‘değişime kanalize’nin iş dünyasında ne demek olduğunu gösteren/ifade eden, taze bir örnektir İzmir ölçeğinde…
*
Çok uzun ve çok çarpıcı boyutları olan bu konuyu, tek bir köşe yazısında toparlamak, sanırım imkansız. Ya da benim kalemimin gücü, bunu tek kalemde anlatmada yetersiz kalır.
Bu durumda EGİAD krizine dönersek…
Sadece EGİAD’ta değil, iş dünyasından üyeleri olan diğer STK’larda da bir süredir baş gösteren sıkıntıların altında aslen, yukarıda çok özet halde anlatmaya çalıştığım tablo yatıyor. Hükümet, Anadolu sermayesini palazlandırıp kendi orta sınıfını yaratırken, İzmir iş dünyasının bu gelişmeleri fark edemeyip payını alamaması…
Bu huzursuzluğun, üyelerde farklı dillerde vücut bulması…
CHP’nin (ya da MHP’nin) dayandığı bir sermaye sınıfı olmaması ya da kalmaması…
 
EGİAD’taki ‘kalpak krizi’ diye yansıyan, aslında krize dönüşmeyecekken, tamamen EGİAD Başkanı’nın liderlik zafiyetinden kaynaklı bir davranışla kriz haline gelen olaya biraz farklı bakmak gerekiyor.
Kurucu Başkan Bülent Şenocak’ın “Değerli Başkanım, Sizi ve ekibinizi, YARIN dergisi için kutlarım. Dergiyi faşizan bir çizgiden kurtardığınız için de ayrıca teşekkür ederim. ‘Kalpaklı Atatürk’ fotoğrafı yerine konulan sivil Atatürk resmi bile bu değişimin en somut göstergesi olmuş. Elinize sağlık”mailini, EGİAD Başkanı Temel Aycan Şen, diğer üyelere forward etmese (ki, şahsi bir maili/düşünceyi yaymak, bırakın her şeyi, öncelikle bir ayıptır), sorun yaşanmazdı.
Çeşitli dergilere/gazetelere verdiği beyanatlara bakınca, Cemal Elmasoğlu’nun isyan etmesine yol açan, Temel Aycan Şen’in (ve yönetimin), ‘EGİAD içinde var olan aşırı liberallerin sözcüsü gibi’ davranması, ama en önemlisi ‘geçmiş başkanı ve yönetimi sorgulamaya açması’ bence.
Bugüne kadar hiçbir yönetim, bir öncekinin varlığını soruşturmamışken, özellikle EGİAD içinde böyle bir ‘terbiye’ söz konusuyken; demokrat bir kişilik olarak tanıdığımız Cemal Elmasoğlu’nun, hem kendi başkanlığının hem de onun başkanlığındaki yönetim kurulunun ‘faşistliğe’ vardırılan bir düzeyde tartışmaya açılmasını hazmedememesi, şaşırtıcı değil.
Üstelik bu sorgulamayı başlatanın (Şenocak değil), seçilmesini sağladığı Temel Aycan Şen olması, işin içine vefasızlığın de eklenmesi…
Eğer tepki vermeseydi; Elmasoğlu açısından şaşırtıcı olan, işte bu olurdu.
 
Sivil Toplum Kuruluşu EGİAD’ı adeta ‘kulüp’leştirdiği iddiaları, uzun bir süredir EGİAD içinde yaygın olarak konuşulan Temel Aycan Şen’in, başkan seçildiği ama güçlü bir lider olamadığı eleştirileri de, kalpak fotoğrafı ile başlayan süreci (arabulucu büyüklere rağmen) ‘kriz boyutuna taşıması’ becerisiyle de aslında bir anlamda kanıtlanmış oldu.
Aile içinde kalacak bir konuyu, süreci iyi yönetemediği için basının manşetlerine taşınmasına yol açan Şen’in, ‘bu süreci devam ettirmeye kararlı olduğu’nun bir örneği de, yine dün ve önceki günkü tavırlarıyla, yine basına yansıyan kriz görüntüleriydi.
EGİAD’ın bir üst kurumu Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu’nun İzmir gezisinde verilecek yemeğe iki eski başkan Cemal Elmasoğlu ile Fatih Dalan’ı davet etmeyen Temel Aycan Şen, böylece TÜGİK üyelerinin de ayrışmasına yol açtı.
İki eski başkanın verdiği (alternatif) öğle yemeğine katılan 81 ili temsil eden 38 Başkan, ‘sizin davet edilmediğiniz yemeğe biz de katılmayız’ ortak kararı ile EGİAD’ın akşam organizasyonunu protesto edip İzmir’den ayrıldı.
Varlık nedeni ‘toplumsal ve siyasal barışa katkı koymak’ olan, 20 yıl önce yola çıkarken, “Geçmişten Geleceğe Birlikte” sloganını benimsemiş bir STK’nın vardığı nokta bu nihayetinde. Maalesef…
*
EGİAD’ta çatlayan testi, bundan sonra ne kadar su taşır?
Bu soruyu gerçek manada ancak, kendi üyeleri sorabilir.
EGİAD’ın toplumsal ve siyasal sürece katkı sağlamak üzere kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu mu, yoksa “aynı ilgi alanını paylaşan diğer kulüp üyeleriyle tanışmak için açılmış” bir kulüpolup olmadığına, ancak EGİAD üyeleri karar verebilir.
Verdikleri o kararı eleştirmek ya da alkışlamaksa basının, yani bizim işimiz olur o zaman.
Bence EGİAD üyelerinin, öncelikleri; bu seçimi kendi aralarında tartışıp karara bağlamaktır. Çünkü bunun kararını verirlerse, o zaman Başkan’ın kim olması gerektiği de kendiliğinden ortaya çıkar diye düşünüyorum.
Yeni dönemde ‘STK yönetimi ve başkanı’ mı, yoksa ‘kulüp yönetimi ve başkanı’ mı görmek istiyorlar?
Kemal Çolakoğlu’nun ifadesiyle ‘kanadı kırık kuş’a dönen EGİAD’ın üyeleri, bir yıl sonra yapılacak seçime kadar, bu sorunun cevabını,
Ve nihayetinde, nihai kararlarını verirler herhalde…
* * *
HATIRLATMA: Bu konu, Salı akşamı 20.30’da EGE TV’de ‘Söz Meclisten İçeri’ programında, ‘Nedim Atilla, Ümit Yaldız ve bendeniz’ tarafından her yönüyle enine boyuna ele alınacaktır; bekleriz efendim…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Arife Yılmaz 26 Ekim 2011 Çarşamba 10:28

Değişimi Atamızın kalpağı mı engellemiş? Oysa ki biz o kalpağı, dünyadaki gelmiş geçmiş "en baba değişimin en önde gelen simgelerinden biri" olarak biliriz. Kurban olsunlar o kalpağın değişim gücüne ve sonuçlarına!!! "Kalpak" demişken; ne alakaysa aklıma geldi. "Kalpak", "kaypak" ve "kaltak" kelimeleri, görünürde(!) ne çok benziyorlar değil mi? Haa, bir de "kapak" vardı sahi. Hani ağzı yalama yapan kavanozlara takması hiç kolay olmayan. Ne alakaysa? Bütün suç kalpağın(!) vallaa! Ben masumum...

Yorumu oyla      18      7  
sak 26 Ekim 2011 Çarşamba 10:15

Dinç Bilgin efendi İzmir perişan falan değil bunu bir kenara koy.İstanbul 15 dakika sağnak yağmur gördümü sokaklar nehir oluyor insanlar ölüyor.İstanbul sadece senin dolaştığın yerler değil.İzmir tertemiz pis diyen çarpılır.Değişim diyenler kula kul olan biat kültürünün ürünleridir.

Yorumu oyla      21      8  
Aydın Postoğlu 24 Ekim 2011 Pazartesi 20:45

Ya değişimin parçası olursunuz ya da tasfiyenin öznesi. Dinç Bilgin değişimi algılamış. Diğer Selanikli kardeşlerimiz babalarından tevarüs eden gücün ırki bir haslet oldukları yanılgısına düştükleri için değişimi algılamıyorlar. Artık onlardan daha çok parası olan, bu yetmezmiş gibi siyasi iktidarın kılcal damarlarına nufuz etmiş yeni bir sınıf dalga, dalga geliyor. Hala kalpakla uğraşırlarsa, torunları taşralı eski bir asilzade artığı olarak kentin itibarlı masalarını uzaktan seyredecekler.

Yorumu oyla      16      17  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Gönlüm hep seni arıyor neredesin?
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli giderek kendini daha kötü hissediyor
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Tire pazarında…
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
İsrailli çocuklara mektuplar (2) Barış sizin elinizde çocuklar!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Yaşamak...
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
19’undaki genç, dedesi yaşındaki adama nasıl yumruk atar?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva