Ümit YALDIZ
Devletin başı göreve…
27 Aralık 2013 Cuma

Memleketin çivisi çıktı. Polis müdürü, savcıya ifade vermeye gelmiyor, direniyor.
Savcı, polisten operasyon için destek istiyor, alamıyor.
Operasyon yapılacağı söylenen kişilere ait bilgiler anında medyada yer buluyor.
Polisin polisi dinlediği, polisin suçluya haber verdiği iddia ediliyor.
Savcı, ‘görevimi yapamıyorum, bana baskı var’ diye basın bildirisi yayınlıyor.
Başsavcı, ‘Savcı size yalan yanlış bilgiler verdi’ diye açıklama yapıyor.
Hükümet, ‘Adli kolluk yönetmeliğini’ değiştirip, üstlerinden habersiz operasyon yapmayı yasaklıyor.
HSYK, sert bir bildiri yayınlayarak, yürütmenin yargıyı baskı altına aldığını, yönetmelik değişikliğinin bağımsız yargıya darbe olduğunu açıklıyor.  
AK Parti, HSYK’nın açıklamasının ‘korsan’ olduğunu, o deklarasyonun altında en fazla 13 imzanın olduğunu iddia ediyor.
Başbakan Erdoğan’ın oğlu Necmettin Bilal ‘örgüt üyesi olmaktan şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağrılıyor. Kendisinden bir süredir haber alınamıyor.
AK Parti döneminde zengin olan çok sayıda müteahhidin adı 100 milyarlık bir çete/yolsuzluk operasyonunda geçiyor. Ama gözaltı kararı uygulanmıyor.
Mahkeme son dönemin devlet ihalelerinde adı öne çıkan ‘ünlü müteahhitlerinin’ şirketlerin mal varlığına el koyuyor.
Adı yolsuzluk dosyasında geçen, oğlu tutuklanan bakan istifa etmeden önce tam 600 polisi görevden alıyor.
Başka bir bakan giderken ‘Ben vekilliği de bırakıyorum bakanlığı da… Ama milleti rahatlatmak için Başbakan da istifa etsin, o dosyaları onun talimatıyla imzaladım’ diyor.
Cemaat temizliği çerçevesinde görevden alınan başka bir bakan devir teslim töreninde, ‘Servet, şehvet ve şöhret arzusu insanları yoldan çıkarır. Allaha şükür parayla pulla işimiz olmadı. Bu konularda gönlümüz rahat’ diyerek arkadaşlarına gönderme yapıyor.  Başbakan’ın sınıf arkadaşı 30 yıllık siyaset yoldaşı Eski Bakan sürpriz istifasından sonra, ‘Hükümeti oligarşik bir yapı yönetiyor’ diyerek farklı bir tartışmanın fitilini ateşliyor.

AK Parti, içeriden başlayan homurtuların önü disiplin sopasıyla kesmek için harekete geçiyor. Kütahya Milletvekili İdris Bal’dan sonra disiplin sopası bu kez AK Solculara gösteriliyor.
Vesayet döneminde e-muhtıraya tavır koyarak ‘demokrasi vurgusu’ yapan ve hakkında kapatma davası açılan AK Parti’den aldıkları davete icabet eden Ertuğrul Günay ve arkadaşları ‘ihraç istemiyle’ disipline sevk ediliyor.
Erdal Kalkan anında Twitter’dan istifa ederken Günay ‘İstenmediğimiz yerde durmayız’ diyerek gün içinde gelecek istifaların sinyalini veriyor.
Yetmiyor ‘Başbakanın oğlunu alacaktım’ diyen Savcıya AK Parti içinden bir destek de Burdur’dan geliyor. Milletvekili Hasan Hami Yıldırım, ‘Savcı Muammer Akkaş'a baskı yapılması kabul edilemez. Hukuk devletinde bu baskı meşru görülemez" diyor sosyal medya hesabından.
Koskoca Başbakan, Türkiye’nin en itibarlı, en karlı bankasının bir saf tarafından yönetildiğini itiraf ederek, kurye ile eve gönderilen para dolu ayakkabı kutusunu savunuyor. Yine içinde 1,5 milyon dolar rüşvet olduğu iddia edilen çantayı ‘İçinde kitap da olamaz mı?’ diyerek Egemen Bağış’ın avukatından önce savunmaya geçiyor.  
Dahası bir dinleme ‘tape’sinde ünlü bir işadamı doğrudan Başbakan Erdoğan’ın adını vererek, ‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin reddettiği bir imar talebini onun talimatıyla bakanlıktan çözdüğünü, 35 kat imarlı yere 70 kat imarı onun sayesinde aldığı’ itiraf ediyor.
Hem üst düzey bir belediye görevlisine hem de bakanın bizatihi yüzüne…
Bakanın oğlu müsteşarı fırçalayıp ‘Bi b.k beceremiyorsunuz. Dosyayı hızlandırın’ diyor.

Yaşananlara öfke patlaması yaşanıyor. Facebook, Twitter yıkılıyor.
Halk sokağa inmeye başlıyor.
Bir yanda Başbakan’ı, oğlunu yedirmeyiz grubu kefenlerle sahaya inerken diğer yandan olanlara tepki gösteren halk ‘Bakanlar yetmez, hükümet istifa’ sloganları atıyor.
Her an iki grubun karşı karşıya gelmesi olası… Fiili bir çatışmadan söz ediyorum.
Muhalefet kendince sert açıklamalarla ‘erken genel seçim’ davulu çalmaya başlarken paralel devlet olmakla itham edilen cemaatin başı, Pensilvanya’dan gün aşırı sert mesajlar vermeye devam ediyor.
Ve Hoca Efendinin duasına ilk kez farklı kesimlerde ‘amin’ diyor.
AB uyarı üzerine uyarı yaparak ‘yolsuzluğun üstünü örtmeyin’ derken en sert uyarı‘elçisi töhmet altında olan’ müttefik ABD’den geliyor. Son dönemin ‘Değerli yalnızı’ Türkiye’nin itibarı hem içerde hem dışarıda eriyor, bitiyor.
Piyasalar sallanıyor, dolar yukarı, borsa aşağı doğru kayıyor.
*
Tüm bu anlattıklarımı son 10 günde yaşadık.  Fazlası var, eksiği yok.
*
Peki, devletin çivisi çıkmışken, devletin, yürütmenin başı ne yapıyor?
Birkaç gün önce çıkıp, ‘Yolsuzluk varsa kimse üzerini örtemez. Türkiye bir hukuk devletidir’ demekten başka ne yaptı?
Kapalı kapılar ardında hükümetin başıyla ‘kabine üzerinden’ ciddi bir çatışma yaşadığını duysak da Gül’e her zamankinden fazla ihtiyaç olduğu ortada…
Ve Gül, ‘yolsuzluk varsa kimse üzerini örtemez’ ifadesini kullandıktan sonra içinde başbakanın oğlunun da olduğu ‘iki operasyon’ hazırlığı güme gitti.
Gelinen noktada ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ ibaresini artık HSYK, yargıçlar, savcılar bile kullanmıyor. O ifade artık Anayasanın 2. maddesinden ibaret.
Yani kâğıt üzerinde…
Yasama, yürütme, yargı… Demokrasinin, kuvvetler ayrılığı ilkesinin olmazsa olmazları. Yasama ile yürütmenin bir olduğunu biliyoruz. Tek parti iktidarlarında bunu normal karşılamak gerekiyor. Ama yargı başka… Adalet başka…
Neden başka? Çünkü Mülkün yani Devletin temeli…
Adalet Başbakan’ın, bakanların yahut nüfuzlu kişilerin mülkünün değil devletin temeli çünkü.
O yüzden adaletin kestiği parmak acımaz demiştir atalarımız. (Gerçi bugün acıyor)
Bağımsızlığından çok tarafsızlığı önemlidir yargının, adaletin…
Ne yazık ki bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz edemesek de yaşananlar yargıyı meşhur ‘Yalova Kaymakamı’nın durumundan beter hale getiriyor.  
Aslında dün alkışlanan, kutsanan, ‘devletin bağırsaklarını temizliyor’ denilen apolet takılan, sırtı sıvazlanan savcılara bugün ‘ajan, kumpasçı’ denilince işler değişiyor.
Dün TSK personelinin ‘paşa paşa’ teslim edildiği savcıya bugün ‘Başbakan’ın oğlu, polis müdürü’ gitmez, rest çekerse, yarın normal/sıradan vatandaşın herhangi bir savcının davetine icabet etmesini bekleyemeyiz.
Hani Anayasaya göre her Türk vatandaşı mahkeme önünde eşitti demezler mi adama?
Birileri eşitken bazıları daha mı eşit yoksa diye sormazlar mı?
İşte o gün bugün sallanan çivinin tamamen çıktığı gündür. Sivil itaatsizlik ve kaos her an kapımızı çalabilir.
Sayın Cumhurbaşkanı’nı yaşanan kaosa el koymaya davet ediyorum. Ama öyle ama böyle…
Devletin başı böylesine bir ortamda rol almayacaksa ne zaman sahneye çıkacaktır?
Ülkede bir devlet krizi vardır. Siyaset krizi vardır. Yargı krizi vardır. Yürütme krizi vardır.
Her geçen dakika kafaları karıştıran yeni yolsuzluk iddialarıyla devlete olan güven temelinden sarsmaya devam etmektedir.
Çelişkili duruş ve açıklamalarla yargıya olan inanç zayıflamaktadır.
Polise, emniyete olan inanç zaten her dakika erozyona uğramaya devam etmektedir. Polisin içindeki ‘cemaat-hükümet’ çatışmasının tehlikeli sonuçları olabilir.
Peki, Sayın Cumhurbaşkanı bu ortamda ne yapabilir?
Geniş yetkileri var Gül’ün… Yasama, yürütme ve yargı üzerinde etkili olabilecek tek isim. Hatta cemaat üzerinde de etkisi devam ediyor. Muhalefet de ona saygı duyduğunu her fırsatta açıklıyor. Gezi Parkı eylemcilerinin bile önemli bölümü Gül’ün kucaklayıcılığını önemsiyor.
*
İsterse Türkiye’yi rahatlatacak bir ‘erken seçim’ kararı bile alabiliyor tek başına...
 Bakanlar kurulunu ‘kendi başkanlığında’ toplantıya çağırabiliyor. Duruma el koyduğuna ilişkin küçük bir ifade, bir ibare, bir kıvılcım bile yeter aslında… Aksi halde devlete olan inanç, yargıya olan güven, meclise olan saygı her geçen dakika dibe vuruyor. Yarın, geç olabilir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 17 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
TC misafir 30 Aralık 2013 Pazartesi 11:11

Ahmet isimli yorumcu arkadaş önemli bir noktaya temas etmiş ben de bu konu hakkında sayıştay raporunu sunayım, inanmayanlar raporun sonundaki "vurgulanacak hususlar" bölümünü incelesinler. http://www.sayistay.gov.tr/rapor/kid/KARAYOLLARI%20GENEL%20MUDURLUGU.pdf

Yorumu oyla      12      6  
ahmet 30 Aralık 2013 Pazartesi 09:04

Hızlı tren soruşturulması açılmasına izin verilmiyor.Marmaray,bölünmüş yollar incelensin bakalım .İncelensin mi sayın Binali Yıldırım ne dersin .

Yorumu oyla      13      7  
nezih 29 Aralık 2013 Pazar 11:06

SEYİT KARDEŞ LÜTFEN İSTİFA EDEN BAKAN ERDOĞAN BAYRAKTARIN SÖYLEDİKLERİNİ HATIRLA BİLMİYORSAN YAKININDAKİ ARKADAŞLARINA SOR.

Yorumu oyla      20      7  
O.T 28 Aralık 2013 Cumartesi 21:52

Yolsuzluklar Türkiye'yi çökertti, daha ötesi orta doğu bataklığı. Gerçeği gören gözler aydınlık yüzlerde. O tertemiz aydınlık yüzler geziye çıktı, ülkeyi aydınlatıyor. Kimileri ise yolsuzlukları perdeleyerek, demokrasiyi gölgeleyerek, adaleti engelleyerek, hukuku çiğneyerek, insanın özgürlüklerini dizginleyerek, doğanın üstünde tepinerek arsızca yol almaya çalışanlara alkış tutuyor. Halleri acınası da, olan ülkeye ve yurttaşların geleceğine oluyor. Kahrolmamız bundandır.

Yorumu oyla      21      7  
Mustafa Moroğlu-Emekli Bankacı-Buca 28 Aralık 2013 Cumartesi 16:43

Tüm bunlara rağmen AKP ye destek verenlere ne ad verilebilir demiştim, bir arkadaşım bana şunu söyledi amma da mütavizi davranıyorsun halk o ismi verdi bile. Nedir ? dedim ,cevabı meğerse günlerce söyleniyormuş ülke içinde ve dünya basınında 'AYAKKABI KUTUSU' düşündüm ki doğru kutunun muhakeme yeteneği olmaz.. düşünemez kim nasıl kullanırsa o amaca hizmet eder..

Yorumu oyla      25      9  
Mustafa Moroğlu-Emekli Bankacı-Buca 28 Aralık 2013 Cumartesi 16:30

17 Aralık'ta Gezi'de hipnotize edilmiş yurttaşlarımızın hipnozdan çıkışı ve gözlerini açışıdır, tam aksine Rantçılara,ülkeyi din ticareti temelinde yöneterek, yetim haklarını yandaşlara peşkeş çekerek yönetenlere bir başkaldırıdır, İsmet İnönü'nün dediği gibi Namuslu insanların en az namussuzlar kadar cesur olması gerektiğinin tezahürüdür, bunca hortumlama ,yolsuzluk olacak, tüm komşu devletlerle kötü olacağız El kaideyi destekleyip Suriyede masum insanların ve çocukların boğazını elektrikli destereyle tekbir getirerek kesmelerinde en büyük silah ve para yardımı yaparak elin kanlanacak, katillerle ortak hareket edeceksin, Gezide çocukları öldüren,gözlerini çıkaran polislere emri ben verdim onlar kahraman diyeceksin, Türk genelkurmayını içeri atana savcılara Türkiye bağırsaklarını temizliyor diyeceksin, şimdi yüz kızartıcı hırsızlığı ve soygunu gün yüzüne çıkaran savcılar oğlunu ifadeye çağırınca Vatan haini olacaklar birden.. polisler vatan haini olacaklar birden bu çifte standarta ancak kafasında beyin olmayan canlılar inanır, bir kere daha ifade ediyorum ki Sn.Ümit Yaldız'ın bu yazısını okuyup ta hala AKP yi savunmak durumunda kalan canlılara ne ad verilebilir bilemiyorum...

Yorumu oyla      24      10  
TC misafir 28 Aralık 2013 Cumartesi 15:03

12:58 yorumcusu arkadaş, hırsızların yakalanması devleti çökertmez. Devleti asıl çökerten Yüce Mecliste "kürdistan" isteklerinin yüksek sesle söylenmesidir. bil bakalım bu söylemler hangi hükümet ve başbakan zamanında olmuştur. Ayrıca ayakkabı kutularını bu kadar savunacağınızı rüyamda görsem inanmazdım. başbakanın yıllardır yanında yer alan erdoğan bayraktar bile yolsuzlukta başbakanı işaret ediyorsa siz hala neyi ve kimi savunuyorsunuz? neden bu kadar küçülüyorsunuz arkadaş? iski skandalı ortaya çıktığında hangi partili ergun göknele sahip çıktı? ayıptır ayıp!

Yorumu oyla      21      10  
moroğluna cevap 28 Aralık 2013 Cumartesi 12:58

17 aralık ve gezinin hedefleri ortak. Mesele Türkiye yi çökertmek sen hala anlamadın mı?

Yorumu oyla      15      22  
Mustafa Moroğlu-Emekli Bankacı-Buca 28 Aralık 2013 Cumartesi 11:38

Manifesto tadında bir yazı, bizlere söylenecek biz söz kalmamış, burada merak ettiğim konu, insan hakları, demokrasi ve gerçek Müslümanlığa inanan ve yaşayan hangi partiden olursa olsun bu yüz kızartıcı olayları tasvip edemeyeceği aşikar, AKP li de olsa artık desteğini ve oyunu ,onurunu bu kirli işlere alet etmeyeceği aklı selimin bir gereği,tüm bunlara rağmen ben hala AKP yi destekliyorum diyecek insanlar değillerdir. Yalnız ülke,vatan,ve onuru değilde şahsi çıkarlarını ön planda tutan bir takım menfaat grupları tüm pisliğe rağmen AKP ye desteğe devam edebilir bir handikapları var bütün bu olaylardan sonra vatandaşa karşı AKP yi nasıl hala savunuyor olabilecekleri çünkü artık vatandaşta bunların yalanını ve takiyyelerini yemiyor artık...HIRSIIIZ VAAAAR...

Yorumu oyla      26      9  
TALAN 28 Aralık 2013 Cumartesi 11:30

ABDESTLİ TALAN OLDUĞU İÇİN GÜNAHLARDA İNDİRİM OLACAĞINI ZANNEDİYORLAR... Bütün millet farkında..güle güle...

Yorumu oyla      23      8  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Gönlüm hep seni arıyor neredesin?
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli giderek kendini daha kötü hissediyor
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Tire pazarında…
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
İsrailli çocuklara mektuplar (2) Barış sizin elinizde çocuklar!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Yaşamak...
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
19’undaki genç, dedesi yaşındaki adama nasıl yumruk atar?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva